Examples of using "Solange" in a sentence and their turkish translations:
- Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.
- Hayat varken ümit vardır.
- Hayat varken umut var.
Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.
İyi bir gün geçirmemize dair
Yaşarken umut et.
Bunu yaptığımız sürece,
yeter ki biz önlemimizi alalım
Biz yemek yerken sessiz ol.
Yazdığım sürece yaşıyorum.
Sıcakken yiyin.
Neden bu kadar uzun süre oradasın?
Nefes aldığım sürece umudumu yitirmeyeceğim.
Biri yaşadığı sürece bağışlar.
Yaşadığın sürece öğrenirsin.
Biri yaşadığı sürece umar.
Çabuk, hazır kartal gitmişken!
Yeter ki biz insanoğlu bozmayalım
- Çıkabiliyorken çık.
- Daha imkanın varken uzaklaş.
Yaşadığımız sürece çalışmak zorundayız.
Yapabiliyorken bunu yap.
Yaşadığım sürece kimseye bundan bahsetme.
Adam yaşadığı sürece umar.
Henüz bir problem oluşmadığından, her şey iyi.
Yaşadığım sürece seni asla affetmeyeceğim.
Demir tavında dövülür.
Daha önce sorduğumuz,
her zaman koruyacağını düşünürsünüz.
Çok koklamadığınız sürece...
Şimdi, hatırladığım kadarıyla, büyüdüğüm zaman ne tür bir
ve devam ettiği sürece de izlenecek
Çıkarabilirken hayatın tadını çıkarın.
O konuşulmazsa, konuşmadı.
Yaşadığım sürece sana destek olacağım.
Yemek yerken işten bahsetme.
Her şey mümkün olabilir. Yeter ki içinde umut olsun.
Sen mutlu olduğun sürece umurumda değil.
Tom buradayken bunu yapmasan iyi olur.
Demir tavında dövülür.
Basınç bu tarafa doğru gidiyor.
Bu ateşin gece boyunca yanmasını sağlayabilirsem
Onun hakkında hiç kimse öğrenmediği sürece sorun değil.
Yağmur yağarken küpü doldurmak gerek.
Yaşadığım sürece onu asla unutmayacağım.
Lütfen hâlâ sıcakken onu ye.
Gençken çok okumalısın.
Hâlâ ışıkken çadırı kuralım.
Pekâlâ, hadi deneyelim! Çabuk, hazır kartal gitmişken!
Demiri sıcakken dövmelisin.
Yemek hâlâ sıcakken yiyelim.
Ben sağken hiçbir şeye muhtaç olmayacaksın.
Yaşadığım sürece komünizme asla ulaşılmayacak.
Araç hareket halindeyken inme.
Tom o yapıldığı sürece onun nasıl yapıldığını umursamadı.
Türkiye, ağzını kapalı tuttuğun sürece güzeldir.
- Sessiz kaldığın sürece burada kalabilirsin.
- Sessiz durduğun sürece burada kalabilirsin.
Tom'un hatırlayabildiği kadarıyla, anne ve babası kiloluydu.
Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.
Yiyecek ve su kaynaklarımız dayandığı sürece burada kalabiliriz.
Teologlar konuşurken Tanrı'nın söyleyecek bir şeyi olmaz.
Bana böyle davrandığın sürece senin arkadaşın olamam.
Bu kitabı temiz tuttuğunuz sürece ödünç alabilirsiniz.
Dışarı çıkabilirsin ve avluda kaldığın sürece oynayabilirsin.
Daha gençken kel olmak istemiyorum.
Hâlâ sıcakken bunu yemelisin.
Çok gürültü yapmadığımız sürece oynamaya devam edebiliriz.
Sen yokken yavru kedinle ilgileneceğim.
Tom ipi elinden geldiği kadar uzun süre tuttu.
Şansın varken gitmeliydin.
Odan temiz olana kadar hiçbir yere gitmiyorsun.
Hala ışıkken çadırı kuralım.
veya mutsuz olduğumuz zaman suçu onlara yüklediğimiz sürece
sistemin hakkımda düşündüğü şeyi değiştiremezdim.
Sessiz olduğun sürece bu odada kalabilirsin.
Gençken elinizden geldiğince çok kitap okuyun.
Bir öğrenciyken okuyabildiğin kadar çok kitap oku.
Teknoloji insanlığa hizmet etmedikçe kendi içinde anlamsızdır.
Köpeğim sizi ısırmayacak, siz bunu istemedikçe.
Tom uzaktayken odasında hiç kimseyi istemiyor.
Yaşadığım sürece bugünü unutmayacağım.
Hava güneşliyken çamaşır yıkamak zorundayım.
Sen yokken çocuğuna bakacağım.
- Kanatlarımın altında olduğun sürece benim kurallarıma göre yaşayacaksın.
- Bu çatı altında olduğun sürece benim kurallarımla yaşayacaksın.
Çocuklar birbirlerini severler ta ki, anne ve babalarından aksi bir şey öğrenmedikleri sürece.
Yaşadığımız kadar çalışmalıyız.
Bütün bu faydasız aramalar ile katiyen çalışamam.
Babam, ben gençken yurtdışında eğitim görmemi istiyor.
Sen kendine inanıncaya kadar hiç kimse sana inanmayacak.
Bana açık açık sormadıkça beni anlayabilir misiniz?
Cümleler kısa olduğu sürece Google Çeviri oldukça iyi çeviri sunar.
Ben mağazaya girerken sen neden arabada beklemiyorsun?
Sistem çalıştığı sürece ısıtmayı kapatamazsın.
İyi biten her şey iyidir.
Tom, kefaletle çıktığı sırada ayak bileği monitör bileziği takmak zorundadır.
Bana her şeyi en başından anlatmadıkça sana güvenmeyeceğim.
Sıcakken çorbanı ye.
İddiaların için bir kanıtın olmadığı sürece ben bu konuşmayı yapmıyorum.