Examples of using "Höflich" in a sentence and their turkish translations:
Nazik olun.
Sen kibarsın.
Lütfen kibar ol.
Kibar ama sıkı olun.
- Herkese karşı nazik olun.
- Herkese karşı nazik ol.
Kibar ve saygılı olun.
Lütfen kibar ol.
Tom kibar.
Tom kibarca gülümsedi.
Tom kibardı.
Kibar mısın?
Tom sadece kibarlaşıyordu.
Onu kibarca düzelttim.
O kibarca beni düzeltti.
Kibarca beni düzeltti.
Onu kibarca düzelttim.
Kibar olmalısın.
Tom çok naziktir.
O beni kibarca karşıladı.
Tom oldukça saygılı.
O her zaman kibardır!
Saygılı olabilirim.
Sen kibar değilsin.
O çok kibardır.
- Sadece nazik oluyordum.
- Sadece kibar oluyordum.
Sadece nazik oluyorum.
Ben kibarca selamladım.
Çok kibarsın.
Lütfen kibar ol.
Çok kibarsın!
Tom çok kibardı.
Tom her zaman kibar.
Tom başıyla kibarca selamladı.
Tom nazik değildi.
Kibar ama katı ol.
- Japonlar genellikle naziktirler.
- Japonlar genellikle kibardırlar.
- Japonlar genellikle incedirler.
Onlara karşı çok kibardı.
Tom kibar ve duyarlıdır.
O çok kibar değil.
Tom çok kibar değildi.
Ona karşı çok kibardı.
Ebeveynlerinize karşı nazik olun.
Çok kibar değilim.
Tom'un saygılı olduğunu düşünüyorum.
O her zaman çok kibardır.
- O her zaman çok nazik.
- O her zaman çok kibar.
- O her zaman çok kibardır.
- O her zaman çok naziktir.
Tom her zaman çok kibar.
Pek nazik değilsin.
O kibarca bana selam verdi.
O güvenilir, kibar ve bilgili.
Tom kibardı.
İnsanlara dik dik bakmak hoş bir davranış değildir.
Tom'a karşı çok kibardılar.
Öğretmenini kibarca selamladı.
Tavrı hiç de nazik değildi.
Japon halkının nazik olduğu düşünülür.
- Tom kibar olmaya çalıştı.
- Tom kibar olmayı denedi.
Her konuğa karşı saygılı olmalısın.
Ona, olabilecek en kibar şekilde davrandık.
Küçük kız beni başıyla kibarca selamladı.
Tom bir şey söyleyemeyecek kadar kibardı.
Ona kibarca teşekkür etti ve aceleyle uzaklaştı.
Şapkasını çıkardı ve kibarca selamladı.
Ve nazik olmanız kötü insan olmadığınız anlamına gelmez.
O, nazik olmak için öder.
O ona karşı nazik değildi.
Japonya'da biriyle karşılaşıldığı zaman eğilmek kibarlıktır.
Dün oğlunuza rastladım ve o bana kibarca selam verdi.
Dün senin oğlununla karşılaştım ve o beni kibarca selamladı.
Tom nezaketen Mary'nin ağlamasını görmemezlikten geldi.
Bay Smith başkaları hakkında kötü bir şey söylemeyecek kadar çok kibar.
O akıllı, yakışıklı ve kibardır.
Onu nazik olduğu için değil fakat dürüst olduğu için seviyorum.
Tom beş dil konuşuyor ama onların hiçbirinde nasıl nazik olunacağını bilmiyor.
Bu banka çalışanları son zamanlarda çok kibarca küstah görünüyor. Ben bunun arkasında ne olduğunu merak ediyorum.
Tom istememesine rağmen, Mary'yi partisine davet etmeyecek kadar çok kibardı.