Translation of "Dunklen" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Dunklen" in a sentence and their turkish translations:

Wie dunklen Rauch.

tıpkı siyah bir duman gibi.

Ich mag ihre dunklen Augen.

- Koyu gözleri severim.
- Koyu gözlerini seviyorum.

Er trug einen dunklen Pullover.

O koyu renkli bir kazak giymişti.

Tom hat einen dunklen Teint.

Tom'un esmer bir cildi var.

Tom trug einen dunklen Pullover.

Tom koyu renk bir kazak giydi.

- Diese dunklen Wolken werden vermutlich Regen bringen.
- Die dunklen Wolken bringen sicher Regen.

Şu kara bulutlar muhtemelen yağmur getirecek.

Moos wächst an dunklen, feuchten Stellen.

Yosun karanlık, nemli ortamlarda büyür.

Das Portrait hatte einen dunklen Hintergrund.

Portrenin karanlık bir arka planı vardı.

Der Himmel ist voll von dunklen Wolken.

Gökyüzü siyah bulutlarla dolu.

Tom wurde in einer dunklen Gasse getötet.

Tom karanlık bir sokakta öldürüldü.

Und das gesamte Referendum fand im Dunklen statt,

Ve tüm bu referandum karanlıkta gerçekleşti

Katzen können selbst an dunklen Orten etwas sehen.

Kediler, karanlık yerlerde bile görebilirler.

Tom verhängte das Fenster mit einem dunklen Vorhang.

Tom pencereye koyu bir perde astı.

Wagen wir uns tiefer in diese dunklen Gewässer vor.

...bu karanlık suların daha da derinlerine iniyoruz.

Er verschwand in einer dunklen Ecke hinten im Laden.

Mağazanın arkasındaki karanlık bir köşede gözden kayboldu.

Tom war bei dem dunklen Licht außerstande zu lesen.

Tom loş ışıkta okuyamadı.

Ein alter Mann saß allein an einem dunklen Weg.

Yaşlı bir adam karanlık bir yolda yalnız oturuyordu.

Ich wollte ihm nicht in einer dunklen Gasse begegnen.

Karanlık bir ara sokakta ona rastlamak istemem.

In besonders dunklen Nächten... ...kommt ein sechster Sinn zum Einsatz.

Fakat daha karanlık gecelerde... ...altıncı bir his devreye giriyor.

Es wird gleich regnen. Schau dir diese dunklen Wolken an.

Yağmur yağacak. Şu karanlık bulutlara bak.

Es ist nicht gut, in einem dunklen Raum zu lesen.

Karanlık bir odada okumak iyi değildir.

John fühlte die Gegenwart eines Geistes in dem dunklen Zimmer.

John, karanlık bir odada bir hayaletin varlığını hissetti.

Jenseits der Stadtlichter, im dunklen, offenen Meer, sind die Seebären sicherer.

Şehrin ışıklarını geride bırakıp karanlık açık okyanusa ulaşan kürklü foklar artık daha güvende.

Und heilige Relikte stehlen … und dann über dem dunklen Meer verschwinden.

iniyorlar ... sonra karanlık denizde yeniden gözden kayboluyorlar.

Wozu brauchst du denn an so einem dunklen Ort eine Sonnenbrille?

Böyle karanlık bir yerde güneş gözlüklerine neden ihtiyacın var ki?

Tom sah sich mit einer Taschenlampe in dem dunklen Zimmer um.

Tom bir el feneri ile karanlık odada etrafa bakındı.

Tom kleidet sich immer in schwarz oder einer anderen dunklen Farbe.

Tom her zaman siyah giyer ya da bir diğer koyu renk.

Der Uranus hat elf bekannte Ringe; diese bestehen aus dunklen, felsbrockenartigen Partikeln.

Uranüs'ün kara, kaya parçaları şeklinde nesneleri içeren, on bir bilinen halkası vardır.

Der Todestalnationalpark (engl. „Death Valley National Park“) ist für seinen dunklen Himmel bekannt.

Death Valley Ulusal Parkı, karanlık gökyüzü ile tanınır.

Der Mond nimmt weiter ab. Sie muss das Beste aus den dunklen Nächten machen.

Dişi, Ay küçülmeye devam ederken... ...en kara gecelerden en iyi şekilde faydalanmalı.

Vampirfledermäuse sind in dunklen Nächten am aktivsten. In der Finsternis suchen sie nach Blut.

Vampir yarasalar en çok en kara gecelerde harekete geçer. Karanlıkta kan peşindedirler.

In einer klaren, dunklen Nacht kann unser Auge etwa 6000 Sterne am Himmel sehen.

Açık, karanlık bir gecede gözlerimiz gökyüzünde yaklaşık 6.000 ya da daha fazla yıldız görebilir.

In einer dunklen, klaren Nacht können wir an die sechstausend Sterne am Himmel sehen.

Açık, karanlık bir gecede gökyüzünde yaklaşık 6.000 ya da daha fazla yıldız görebiliriz.

An dunklen, feuchten Orten kann man viele gruselige Tiere finden. Und genau dorthin gehen wir.

Karanlık ve rutubetli yerler börtü böcek bulmak için her zaman iyidir. Biz de oraya gidiyoruz.

In Sicherheit und etwas klüger geworden. Zusammenhalt ist eine Herausforderung in diesem dichten, dunklen Regenwald.

Artık güvende, biraz da akıllandı. Bu yoğun, karanlık yağmur ormanlarında ayrı düşmemek zor olabiliyor.

- Was tun Sie an einem so finsteren Ort wie diesem?
- Was machst du an so einem dunklen Ort?

Böyle karanlık bir yerde ne yapıyorsun?

Weil sie sich im Dunklen fürchtete, kam sie zu ihrer Mutter gelaufen und klammerte sich an ihr fest.

Karanlıktan korktuğu için annesinin yanına koşarak gitti ve ona sarıldı.

Der Andromedagalaxie, auch M31 genannt, ist hell genug, dass man sie in dunklen, mondlosen Nächten mit dem bloßen Auge sehen kann.

M31 de denilen Andromeda Galaxy karanlık, aysız gecelerde görülmek için yeterince parlaktır.

Manchmal gerät die Erde beim Umkreisen der Sonne zwischen jene und den Mond. Wenn das geschieht, wirft sie auf den Mond einen dunklen Schatten. Man spricht von einer Mondfinsternis.

Bazen, Dünya güneşin etrafında dönerken o, güneşle ay arasına gelir. Bu olduğu zaman dünya ay karşısında karanlık bir gölge atar. Bu, bir ay tutulması ya da bir ay tutulması olarak bilinir.