Translation of "Solitaire" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Solitaire" in a sentence and their turkish translations:

- Tu es très solitaire.
- Tu es fort solitaire.
- Vous êtes très solitaire.
- Vous êtes très solitaires.
- Vous êtes fort solitaire.
- Vous êtes fort solitaires.

Çok yalnızsın.

Être solitaire, c'est bien.

Hayır, tek başınalık güzeldir.

Elle a l'air solitaire.

O yalnız görünüyor.

C'est un loup solitaire.

O yalnız bir kurt.

Elle n'est plus solitaire.

O artık yalnız değil.

Aller au cinéma en solitaire.

Tek başına sinemaya gider.

Je suis un homme solitaire.

Ben yalnız bir adamım.

Elle mène une vie solitaire.

- O yalnız bir hayat sürdü.
- Yalnız bir hayat sürdü.

Je ne parle pas d'être solitaire.

Tek başınalıktan bahsetmiyorum.

Elle a vécu une vie solitaire.

Yalnız bir hayat yaşadı.

J'ai toujours été une personne solitaire.

Her zaman yalnız yaşayan biriydim.

Je suis une sorte de solitaire.

Ben bir tür yalnızlığı seven kişiyim.

Il était solitaire, après son divorce.

O, boşanmadan sonra yalnızdı.

solitaire, regarde l'intelligence de la fourmi yahu

yalnız, karıncadaki zekaya bak yahu

Tom est un garçon timide et solitaire.

- Tom utangaç ve yalnız bir çocuk.
- Tom çekingen ve yalnız bir oğlandır.

Sans eux, une nuit solitaire et dangereuse l'attend.

Arkadaş bulamazsa soğukta tek başına tehlikeli bir gece geçirecek.

La vie du requin-baleine est principalement solitaire.

Balina köpek balığının hayatı genelde yalnız geçer.

Tu es trop jeune pour voyager en solitaire.

Tek başına seyahat etmek için çok küçüksün.

En réalité, c'est l'endroit le moins solitaire de l'univers.

aslında evrendeki en az yalnız yerdir.

L'ours solitaire n'abandonnera pas son repas sans se battre.

Yalnız ayı, yemeğini kolay kolay teslim etmez.

Même un mâle solitaire suit l'appel de la harde.

Yalnız bir erkek bile sürünün çağrısını takip eder.

Tom est un solitaire qui fuit les relations intimes.

Tom yakın ilişkilerden çekinen yalnız yaşayan biridir.

- Tom est déprimé et seul.
- Tom est déprimé et solitaire.

Tom bunalımlı ve yalnız.

Tom ne connait pas la différence entre indépendant et solitaire.

Tom bağımsızlık ile yalnız yaşama arasındaki farkı bilmiyor.

Il apparaît donc comme étant un loup solitaire blanc et brillant.

bu nedenle yalnız, parlak beyaz bir kurt gibi görünür.

Ajoutez à cela le fait que la pieuvre est une créature solitaire

Sonra ahtapotun yalnız bir yaratık olduğu gerçeğini düşünün

Juste parce que je suis seul ne signifie pas que je sois solitaire.

Tek başıma olmam yalnız olduğum anlamına gelmez.

Charles Lindbergh a effectué la première traversée en solitaire de l'océan Atlantique en 1927.

Charles Lindbergh, Atlantik Okyanusu'nda, 1927 yılında ilk tek kişilik uçuşunu yaptı.

Et après un certain temps, il commence à être exclu de la société et devient solitaire

ve bir süre sonra ise toplumdan dışlanmaya başlıyor ve yalnızlaşıyor