Translation of "Sauvé" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Sauvé" in a sentence and their turkish translations:

Je l'ai sauvé.

Onu kurtardım.

- Tu m'as sauvé la peau.
- Vous m'avez sauvé la peau.

- Sen benim kıçımı kurtardın.
- Götümü kurtardın.

L'équipage entier fut sauvé.

Tüm mürettebat kurtarıldı.

J'ai sauvé le chat.

Kediyi kurtardım.

Je n'ai sauvé personne.

Hiç kimseyi kurtarmadım.

- Je t'ai sauvé la vie.
- Je vous ai sauvé la vie.

Hayatını kurtardım.

- Nous t'avons sauvé la vie.
- Nous vous avons sauvé la vie.

Biz senin hayatını kurtardık.

- Le docteur m'a sauvé la vie.
- Le médecin m'a sauvé la vie.

Doktor hayatımı kurtardı.

Quelqu'un m'a sauvé la vie.

Birisi benim hayatımı kurtardı.

Il m'a sauvé la vie.

O benim hayatımı kurtardı.

Tu m'as sauvé la vie.

Sen benim hayatımı kurtardın.

Il ne peut être sauvé.

O kurtarılamaz.

L'airbag m'a sauvé la vie.

Hava yastığı hayatımı kurtardı.

C'est ce qui m'a sauvé.

Beni kurtaran bu.

Il a sauvé un marin.

O, bir denizci kurtardı.

Ils l'ont sauvé du danger.

Onlar onu tehlikeden kurtardılar.

Tom m'a sauvé la vie.

Tom hayatımı kurtardı.

Ça m'a sauvé la vie.

Hayatımı kurtardı.

Tu as sauvé ma vie.

Hayatımı kurtardın.

Il lui a sauvé la vie.

Böylece hayatını kurtarmış oldu

Mais n'a pas pu être sauvé

fakat kurtarılamadı

Et sauvé le monde de l'apocalypse.

ve dünyayı kıyametten kurtardı.

Merci de m'avoir sauvé la vie.

Hayatımı kurtardığın için teşekkürler.

J'ai été sauvé de la mort.

Ben ölümden kurtuldum.

Tom a sauvé de nombreuses vies.

- Tom çok sayıda hayat kurtardı.
- Tom bir sürü hayat kurtardı.
- Tom bayağı hayat kurtardı.

Tom vous a sauvé la vie.

Tom yaşamını kurtardı.

Je suis celui qui l'a sauvé.

Onu kurtaran kişi benim.

Il voit maintenant quelqu'un méritant d'être sauvé.

kurtarmaya değecek birini görüyor.

Tom a été sauvé par un passant.

Tom yoldan geçen biri tarafından kurtuldu.

Il attrapa la corde et fut sauvé.

O ipi yakaladı ve kurtuldu.

C'est Tom qui a sauvé cette fille.

Kızı kurtaran Tom'du.

- Je t'ai déjà sauvé la vie deux fois.
- Je vous ai déjà sauvé la vie deux fois.

Zaten hayatını iki kez kurtardım.

Ils ont sauvé le garçon de la noyade.

Çocuğu boğulmaktan kurtardılar.

- Merci de m'avoir sauvé.
- Merci de m'avoir sauvée.

Beni kurtardığın için teşekkürler.

Il a sauvé un garçon de la noyade.

Bir çocuğu boğulmaktan kurtardı.

- Tom a sauvé Marie.
- Tom a secouru Marie.

Tom, Mary'yi kurtardı.

Le peuple avait sauvé leur pays des ennemis.

İnsanlar ülkelerini düşmandan kurtardı.

Le chien a sauvé la vie de la fille.

Köpek kızın hayatını kurtardı.

Ce chien a sauvé la vie de cette fillette.

Bu köpek şu küçük kızın hayatını kurtardı.

- Je t'ai sauvé.
- Je t'ai sauvée.
- Je vous ai sauvé.
- Je vous ai sauvée.
- Je vous ai sauvées.
- Je vous ai sauvés.

Seni kurtardım.

- Nous avons sauvé un petit oiseau qui était tombé du nid.
- On a sauvé un petit oiseau qui était tombé du nid.

- Yuvadan düşen küçük bir kuşu kurtardık.
- Yuvadan aşağı düşmüş bir yavru kuşu kurtardık.

Quand on touche cela, on est prêt à être sauvé.

O noktaya dokunduğunuz anda, kurtarılmaya hazırsınız demektir.

Il a sauvé le chien au péril de sa vie.

Kendi hayatını riske atarak köpeği kurtardı.

- Il m'a sauvé du danger.
- Il m'a sauvée du danger.

O beni tehlikeden kurtardı.

Je sais que Tom a sauvé la vie de Mary.

Tom'un Mary'nin hayatını kurtardığını biliyorum.

Le médecin a sauvé les quatre personnes impliquées dans l'accident.

Doktor kazaya karışan dört kişiyi kurtardı.

- Êtes-vous celui qui m'a sauvé ?
- Êtes-vous celui qui m'a sauvée ?
- Êtes-vous celle qui m'a sauvé ?
- Êtes-vous celle qui m'a sauvée ?

Beni kurtaran kişi sen misin?

Il n'espérait pas d'être sauvé, il savait qu'il n'avait aucun espoir.

Kurtulmayı ummuyordu, hiç ümidi olmadığını biliyordu.

Il s'est accroché à une corde et s'est sauvé tout seul.

İpi yakaladı ve kendini kurtardı.

Il a été mis à l'honneur pour avoir sauvé une vie.

O bir hayat kurtardığı için methedildi.

Le soldat a sauvé son ami au prix de sa vie.

Asker kendi hayatı pahasına arkadaşını kurtardı.

Nous critiquâmes le photographe de ne pas avoir d'abord sauvé l'enfant.

Fotoğrafçıyı ilk önce çocuğu kurtarmadığı için eleştirdik.

- Vous étiez en train de mourir mais le médecin vous a sauvé la vie.
- Vous étiez en train de mourir mais le toubib vous a sauvé la vie.
- Tu étais en train de mourir mais le médecin t'a sauvé la vie.
- Tu étais en train de mourir mais le toubib t'a sauvé la vie.

Ölüyordun ama doktor senin hayatını kurtardı.

On a sauvé des gens dans la jungle, le désert, la montagne.

İnsanlar ormanlardan, çöllerden ve dağlardan kurtarıldılar.

Et sauvé seulement par l'intervention rapide du maréchal Ney, Eugène et Poniatowski.

uğradı ve yalnızca Mareşal Ney, Eugène ve Poniatowski'nin hızlı müdahalesi ile kurtarıldı.

Elle m'a fait du bouche à bouche et a sauvé ma vie.

O bana suni teneffüs yaptırdı ve hayatımı kurtardı.

Il m'a fait du bouche à bouche et a sauvé ma vie.

O bana suni teneffüs yaptırdı ve hayatımı kurtardı.

- J'ai été sauvé comme par miracle.
- J'ai été sauvée comme par miracle.

Ben bir mucize eseri kurtuldum.

Aucun pécheur n'est jamais sauvé après les vingt premières minutes d'un sermon.

Hiçbir günahkar bir vaazın ilk yirmi dakikasından sonra hiç kurtarılmaz.

- Tom a-t-il été sauvé ?
- Tom a-t-il été secouru ?

Tom kurtarıldı mı?

Il a sauvé la vie de son ami au mépris de la sienne.

Kendi hayatı riske atarak arkadaşını kurtardı.

Et seulement sauvé d'une mort certaine par ses hommes, qui l'ont ramené à sécurité.

ve sadece onu geri götüren adamları tarafından kesin bir ölümden kurtarıldı. Emniyet.

Le pompier courageux a sauvé le garçon en le tirant de la maison en flammes.

Cesur itfaiyeci yanan evden bir erkek çocuğu kurtardı.

La chose la plus étrange, c'est qu'il a sauvé son pire ennemi d'une mort certaine.

En tuhaf şey onun en büyük düşmanını kaçılmaz bir ölümden kurtarmış olmasıdır.

Il a sauvé le jeune homme de la noyade au péril de sa propre vie.

O, kendi hayatı pahasına boğulan çocuğu kurtardı.

Qu'il lui avait sauvé la vie et celle de sa famille il y a quelques années.

kadın bana köpeğin kendisini ve ailesini yıllar önce kurtardığını anlattı.

- Si tu m'aidais, je serais vraiment sauvé.
- Si tu pouvais me prêter main forte, ça m'aiderait beaucoup.

Bana yardım edebilirsen çok faydası olur.

- Je me serais noyé si tu ne m'avais pas sauvé.
- Je me serais noyée si tu ne m'avais pas sauvée.
- Je me serais noyé si vous ne m'aviez pas sauvé.
- Je me serais noyée si vous ne m'aviez pas sauvée.

Beni kurtarmamış olsaydın boğulmuş olurdum.

Le poste de secours pour mener une nouvelle attaque, qui a probablement sauvé Napoléon de la capture ou pire.

muhtemelen Napolyon'u yakalanmaktan veya daha kötüsünden kurtaran yeni bir saldırıya öncülük etmek için soyunma istasyonundan ayrıldı .