Translation of "Entier" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Entier" in a sentence and their turkish translations:

Le concept entier s'effondre.

tüm konsept yerle bir olabilir.

L'équipage entier fut sauvé.

Tüm mürettebat kurtarıldı.

Aujourd'hui j'aime le monde entier.

Bugün ben bütün dünyayı seviyorum.

Le monde entier sait ça.

Bütün dünya bunu biliyor.

Le monde entier nous regarde.

- Bütün dünya izliyor.
- Tüm dünya izliyor.

Le gouvernement entier a démissionné.

Bütün hükümet istifa etti.

- L'as-tu lu en entier ?
- L'as-tu lue en entier ?
- L'avez-vous lu en entier ?
- L'avez-vous lue en entier ?
- L'avez-vous lu en totalité ?
- L'as-tu lu en totalité ?

Onun hepsini okudun mu?

Et voyageais dans le monde entier.

ve dünyayı dolaşmaya başladım.

Et partout dans le monde entier.

Dünyanın her yerinde Kadın Yürüyüşleri yapıldı.

Le monde entier désire la paix.

Barışı tüm dünya arzuluyor.

Ma patrie, c'est le monde entier.

Benim ülkem bütün dünya.

Le monde entier aime le Brésil.

Bütün dünya Brezilya'yı sever.

Le monde entier est devenu fou.

Bütün dünya çıldırdı.

Je l'ai entendu en entier auparavant.

Daha önce onun hepsini duydum.

- Tu l'as lu en entier ?
- L'as-tu lu en entier ?
- L'as-tu lue en entier ?
- L'avez-vous lu en entier ?
- L'avez-vous lue en entier ?
- L'avez-vous lu en totalité ?
- L'as-tu lu en totalité ?

Onun hepsini okudun mu?

Et de nombreux pays du monde entier.

ve dünyanın dört bir yanındaki birçok milletle iyi ilişkilerimiz oldu.

Soudain, il a fait le monde entier

bir anda tüm dünyayı sarıverdi

Le monde entier traverse une grande crise

Tüm dünya büyük bir kriz yaşıyor

Que dans la végétation du monde entier,

tümünden daha fazla karbon var,

Faire intervenir des paysagistes du monde entier,

Dünyaca ünlü tasarımcılar getirelim

L'inventeur est connu dans le monde entier.

Mucit tüm dünyada bilinir.

Le monde entier aspire à la paix.

Tüm Dünya barışa açlık duyuyor.

Il est connu dans le pays entier.

O, tüm ülkede bilinir.

Il me faut le voir en entier.

Onun hepsini görmeliyim.

Il est connu dans le monde entier.

Dünyaca tanınmış biri.

Il était devenu reconnaissable dans le monde entier.

evrensel olarak tanınır hale geldi.

Son être tout entier pense, ressent et explore.

Tüm varlığı düşünüyor, hissediyor, keşfediyor.

C'est un écrivain réputé dans le monde entier.

Tüm dünyada bilinen bir yazardır.

Nous avons diffusé le message au monde entier.

Mesajı dünyaya yaydık.

Le monde entier était impliqué dans la guerre.

- Bütün dünya savaşta yer aldı.
- Savaşa tüm dünya katıldı.

Hier nous interviewions des touristes du monde entier.

Dün tüm dünyadan gelen bazı turistlerle röportaj yaptık.

Il est devenu célèbre dans le monde entier.

O dünyaca meşhur oldu.

Je m'intéresse aux villes anciennes du monde entier.

Dünyadaki eski şehirlere ilgim var.

Son nom est connu dans le monde entier.

Onun ismi tüm dünyada bilinir.

Le pays en entier était couvert de neige.

Bütün ülke karla kaplıydı.

Le monde entier sera mobilisé pour les arrêter.

Bütün dünya onları durdurmak için seferber edilecek.

Le serpent a avalé le chien tout entier.

Yılan köpeği bütünüyle yuttu.

- Les films américains ont du succès dans le monde entier.
- Le cinéma américain a du succès dans le monde entier.

Amerikan filmleri dünya çapında popülerdir.

Nous avons rencontré des migrants LGBT du monde entier

Bütün dünyadan LGBT göçmenleri gördük

Depuis, les médias du monde entier parlent de nous,

Ve o günden bugüne, dünya genelinde televizyon,

D'une certaine façon, il a réuni le monde entier

Bir şekilde, insanları bir araya getirdi,

Maintenant le morceau de terre sur terre était entier

şimdi dünya üzerindeki kara parçası bütündü

L'anglais est une langue parlée dans le monde entier.

- İngilizce dünyanın her yerinde konuşulan bir dildir.
- İngilizce tüm dünyada konuşulan bir dildir.

Son nom est connu à travers le monde entier.

Onun adı tüm Dünyada bilinir.

Yidir est un artiste connu dans le monde entier.

Yidir evrensel bir sanatçı.

Sony est une marque connue dans le monde entier.

Sony tüm dünyada tanınan bir markadır.

Je veux que le monde entier sache pour nous.

Tüm dünyanın bizim hakkımızda bilmesini istiyorum.

En quelques heures, le monde entier connaissait la nouvelle.

Saatler içinde, dünya haberi öğrendi.

Ce film a ému des spectateurs du monde entier.

Bu film tüm dünyada izleyicilere taşındı.

Aujourd'hui, l'application est utilisée dans les écoles du monde entier.

Bugün uygulamamız dünya genelindeki okullar tarafından kullanılıyor.

Quand il vint me chercher, son corps entier sentait l'alcool.

O geldiğinde ve beni bulduğunda, onun bütün vücudu alkol kokuyordu.

- J'expliquerai tout plus tard.
- Je l'expliquerai en entier plus tard.

Hepsini daha sonra açıklayacağım.

Il devint célèbre dans le monde entier, pour sa découverte.

O buluşundan dolayı dünyaca ünlü oldu.

Les films américains ont du succès dans le monde entier.

Amerikan filmleri tüm dünyada popülerdir.

Dans les jungles du monde entier, le crépuscule génère des changements.

Dünya'nın yağmur ormanlarında güneşin batmasıyla değişim tetiklenir.

J'ai de la fièvre et mon corps entier me fait souffrir.

Ateşim var ve her yerim ağrıyor.

Je veux que le monde entier sache que nous sommes amoureux.

Aşık olduğumuzu bütün dünyanın bilmesini istiyorum.

Pour aboutir à un impact sociétal et économique dans le monde entier.

sermaye ve gayretle takip etmek için çaba göstermeliyiz.

Dans le monde entier, plus de mille rhinocéros sont massacrés chaque année.

Dünyada her yıl 1.000'i aşkın gergedan katlediliyor.

Le climat devient de plus en plus imprévisible dans le monde entier,

Dünya'daki iklim şartları gittikçe daha düzensiz bir hâl aldıkça

Car ce sujet est déjà à l'ordre du jour du monde entier

bu konu zaten bütün dünyanın gündeminde olduğu için

Les sols du monde entier se dégradent à des taux sans précédent

Dünya genelindeki ormanlarda,

Pétrole. Et enfin, la crise Corona qui a balayé le monde entier

fiyatları olan projenin tamamlanmasını engelledi

L'anglais est une langue universelle et est utilisée dans le monde entier.

İngilizce evrensel bir dildir ve tüm dünyada kullanılmaktadır.

- Je resterai ici un mois entier.
- Je resterai ici tout un mois.

Bir ay boyunca burada kalacağım.

- J'ai fait le tour du monde.
- J'ai voyagé dans le monde entier.

Bütün dünyayı dolaştım.

La biographie de Lincoln est lue par des enfants du monde entier.

- Lincoln'un hayatı bütün dünyada çocuklar tarafından okunur.
- Lincoln'ün biyografisi tüm dünyadan çocuklar tarafından okunur.

Dans le monde entier, il y a seulement 144 enfants atteints de progéria

Tüm dünyada Progeria ile yaşayan sadece 144 çocuk var

Dans le monde entier, les animaux sauvages rivalisent d'ingéniosité pour voler leur repas,

Dünya'nın dört bir yanında, vahşi hayvanlar yemek çalmak konusunda daha çok hüner göstermeye başlıyor.

Grâce à Google Maps, j'espère que le monde entier entendra parler de nous.

Google Haritalar aracılığıyla, dünyanın dört bir yanından insanların bizden haberdar olacağını umuyorum.

N'essayez pas de couvrir le ciel entier de la paume de votre main.

Gökyüzünü avuçlarınızın arasına almayı denemeyin.

Un nombre entier est naturel ssi il est supérieur ou égal à 0.

Eğer tamsayı sadece sıfırdan büyük veya eşit ise tamsayı doğaldır.

Les États-Unis d'Amérique du Nord exportent du blé dans le monde entier.

Abd dünyanın her yanına buğday ihraç eder.

Des millions de gens du monde entier pleurent la disparition de Nelson Mandela.

Dünya çapında milyonlarca insan Nelson Mandela'nın ölümünün yasını tutuyor.

Alors vous avez quelque chose en commun avec des gens dans le monde entier.

o hâlde dünya genelindeki insanlarla ortak bir noktanız var.

Ce sont les deux tiers des trajets de ce type dans le monde entier.

Bu, tüm dünyadaki yolculukların 3'te 2'sine eşit.

Elle profita de notre hospitalité et resta un mois entier sans rien nous payer.

O bizim misafirperverliği yararlandı ve bize bir şey ödemeden bütün bir ay kaldı.

- Le pays en entier était couvert de neige.
- Tout le pays était couvert de neige.

Bütün ülke karla kaplıydı.

Ce fut une victoire pour le pays entier lorsqu'il eut fini premier de la course.

O, yarışı birinci bitirdiğinde, tüm ülke için bir zaferdi.

Ma tête souffre, tout comme mes bras, mes jambes...en fait, mon corps tout entier.

Başım ağrıyor, kollarım ve bacaklarım da... Aslında bütün vücudum.

Le virus corona, qui a commencé à Wuhan, en Chine, s'est déjà propagé dans le monde entier

Çinin Wuhan kentinde başlayan korona virüs tüm Dünya'ya çoktan yayıldı bile

Tu pourrais chercher dans le monde entier, jamais tu ne trouveras une femme plus belle que Marie.

Dünyayı araştırabilirsin ama asla Mary'den daha güzel bir kadın daha bulamazsın.

Et il s'est transformé en une station d'échanges commerciaux dans le monde entier, pas seulement dans les Émirats,

sadece Emirlikler değil, tüm dünyada ticari değişim için bir istasyon haline

- Les gens dans le monde entier furent choqués.
- Partout dans le monde, les gens étaient sous le choc.

Tüm dünyada insanlar şok oldular.

Vient côte à côte avec l'homme qu'il voit comme un ennemi et déclaré au monde entier comme un ennemi

düşman olarak gördüğü ve düşman olarak tüm dünyaya ilan ettiği adamla yan yana geliyor

Nous ne pouvons pas déchirer une page du livre de notre vie, mais nous pouvons jeter le livre entier au feu.

Biz hayatımızdan tek sayfa yırtamayız ama bütün kitabı ateşe atabiliriz.

Les chiites ne sont pas seulement une menace pour les autres musulmans et pour Israël, ils sont une menace pour le monde entier.

- Şiiler sadece diğer Müslümanlara ve İsrail'e karşı değil, bütün dünyaya karşı bir tehdittir.
- Şiiler yalnızca diğer Müslümanlara ve İsrail'e karşı değil, bütün dünyaya karşı bir tehdittir.

- À chaque année, Kyoto reçoit des milliers de visiteurs provenus de partout à travers le monde.
- Kyoto reçoit des milliers de visiteurs provenant du monde entier chaque année.

Her yıl Kyoto, dünyanın her tarafından binlerce ziyaretçi ağırlar.

Les soldats l'ont arrêté, lui ont bandé les yeux, puis ils l'ont emmené derrière leur véhicule et l'un des soldats a visé et lui a tiré dans la jambe. Cette scène a été filmée et des millions de gens du monde entier l'ont vue.

Askerler onu tutukladı, gözlerini bağladı, sonra onu araçlarının arkasına götürdüler ve askerlerden biri onun dizine nişan aldı ve onu vurdu. Bu sahne filme çekildi ve dünyanın her yerinden milyonlarca insan bunu gördü.