Translation of "Réputation" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Réputation" in a sentence and their turkish translations:

- Tu as une sacrée réputation.
- Vous avez une sacrée réputation.

Sen ünlü bir şeye sahipsin.

- Tu as une bonne réputation.
- Vous avez une bonne réputation.

İyi bir ünün var.

Il a mauvaise réputation.

Onun adı lekelendi.

Il a une bonne réputation.

O iyi bir üne sahiptir.

Sa réputation était en jeu.

Şöhreti tehlikedeydi.

Cet homme a mauvaise réputation.

- O adam kötü bir üne sahiptir.
- O adamın kötü bir şöhreti var.

Sa réputation le suit partout.

O nereye giderse ünü onunla birlikte gider.

Je me fiche de ma réputation.

- Şöhretim umurumda değil.
- İtibarım umurumda değil.

J'avais un bon réseau, une bonne réputation,

İyi bir çevrem, iyi bir itibarım vardı. İyi olacağımı

Ce scandale lui a coûté sa réputation.

O skandal onun şöhretine mal oldu.

Il a bonne réputation comme homme d'affaire.

Bir iş adamı olarak iyi bir sicile sahip.

Il se préoccupe beaucoup de sa réputation.

İtibarına çok dikkat eder.

Il a la mauvaise réputation d'être malhonnête.

O, düzenbazlığıyla kötü bir üne sahiptir.

Plusieurs scientifiques ont la réputation d'être excentriques.

Çok sayıda bilim adamı eksantrik olma ününe sahiptir.

Il doit sa réputation à ses démonstrations d'agression.

İsmini göz alıcı bir saldırganlık gösterisinden alıyor.

Ici, il a établi sa réputation d'administrateur exceptionnel

dikkat ederek ve yüksek standartlarını karşılamayan subayları işten

Pensez-vous vraiment que ça va détruire ma réputation ?

Bunun gerçekten benim itibarımı yok edeceğini mi düşünüyorsun?

Ces attaques ont empiré la réputation de ce grand fauve.

Bu büyük kedi, insanlara saldırmasıyla kötü bir ün kazanmıştır.

La réputation est aussi une force économique très puissante, non ?

İtibar da tıpkı bunun gibi çok kuvvetli ekonomik güçtür değil mi?

La ville tient surtout sa réputation de son industrie automobile.

Şehir en fazla otomobil endüstrisiyle ünlüdür.

Qui semblaient être plus concernées par leur honneur et leur réputation,

kendi adlarını ve şereflerini önemsiyor gibi görünen

Une victime ne croit pas en cette réputation, c'est Sanjay Gubbi.

Büyük kötü kedi etiketine rağbet etmeyen kurbanlardan biri Sanjay Gubbi.

Il est très difficile d'être à la hauteur de votre réputation.

Ününüze ulaşmak çok zor.

Il a la réputation d'être le meilleur avocat de la ville.

Bu kentteki en iyi hukukçu olarak bilinir.

Mme Eichler avait la fameuse réputation d’être austère avec ses élèves.

Bayan Eichler öğrencilerine olan sertliğiyle bilinir.

Il a la réputation de prendre son temps pour prendre une décision.

Geç karar vermesiyle ünlüdür.

À en juger par sa réputation, elle semble être la personne appropriée pour ce poste.

Ününe bakacak olursak, işine sadık biri gibi görünüyor.

Une réputation pour le travail exceptionnel de son personnel signifiait que ses services étaient très demandés

Olağanüstü personel çalışmasıyla tanınması, hizmetlerinin yüksek talep görmesi anlamına geliyordu ve

Dans le processus, il a gagné une réputation de commandant organisé et décisif, et de brillant tacticien.

Bu süreçte organize ve kararlı bir komutan ve parlak bir taktikçi olarak ün kazandı.

Avec une réputation terrifiante et un arsenal perfectionné au fil du temps. Il est rapide, agressif et extrêmement venimeux,

gelişmiş bir cephaneye sahip, kâbus gibi bir yaratıktır. Hızlı, agresif ve son derece zehirlidir

- Les vendeurs de voitures d'occasion sont un groupe mal famé.
- Les vendeurs de voitures d'occasion sont un groupe à la mauvaise réputation.

Kullanılmış araba satıcıları kötü üne sahip bir güruhtur.