Examples of using "Faible" in a sentence and their turkish translations:
Batarya zayıf.
Cılızdım.
Tom zayıfladı.
Düşman zayıf.
Tom güçsüz.
Ben güçsüzüm.
Sen güçsüzsün.
Arka koltuktan zayıf bir sesin
O çok zayıf.
Trafik yoğun değildi.
Bu malca.
Üretim düşük.
Çok zayıfsın.
Cılız hissediyorum.
Tom zayıf hissetti.
"kendimi kötü hissediyorum"
- Kan basıncım düşük.
- Tansiyonum düşük.
- Ben Almancada zayıfım.
- Almancam zayıf.
Zayıf bir sesle konuştu.
O yaratılıştan zayıftır.
Ay ışığı zayıf.
O, kimyada kötüdür.
Ben hâlâ çok zayıfım.
O, küçük ve güçsüz.
Tom son derece cılız oldu.
- O, İngilizcede zayıftır.
- O, İngilizcede zayıf.
Çalışamayacak kadar güçsüzdüm.
İşsizlik çok düşüktür.
Bu, alkol yüzdesi düşük bir biradır.
Tom'a aşıksın gibi görünüyorsun.
egosu da bir o kadar zayıf oluyor.
Matematik onun zayıf noktasıdır.
- O zayıf iradeli bir adam.
- O iradesi zayıf bir adamdır.
Siz zayıfsınız.
Tom'un Mary'ye karşı zaafı var.
Düşük dereceli bir pasaport seçimlerinizi sınırlar,
Uyku kaliteniz ne kadar düşükse
görme yetileri ise çok düşüktür bu yarasaların
bunun hakkında sürekli düşük enerjili diyor
Bugün biraz güçsüz hissediyorum.
Ann'in çikolataya zafiyeti var.
O, hastalığından sonra zayıf hissediyor.
O, hastalığından sonra hâlâ güçsüzdü.
Eski lamba loş ışık verdi.
Gittikçe güçsüzleşiyorum.
Kazanmak için küçük bir şansımız var.
Yaşlandıkça güçsüzleşti.
Bu çok düşük stresli bir iş.
Bu meşale gittikçe sönüyor.
Beyne az bir miktar voltaj veriyorsunuz,
büyük bir sorunumuz olduğunu biliyoruz.
Küçülen Ay, çok az ışık anlamına gelir.
- Avrupa Asya'dan daha küçük bir nüfusa sahiptir.
- Avrupa'nın Asya'dan daha az nüfusu var.
- Avrupa'nın Asya'dan daha az nüfusu vardır.
O her zaman benim düşük maaşımdan yakınıyor.
Ödenecek küçük bir fiyat var.
Ruh isteklidir fakat beden güçsüzdür.
Fizik benim zayıf dersim.
Tom'un zayıf olduğunu sanmıyorum.
Ayrıca yaprakların ısı verme değeri çok düşük,
Fiziksel olarak da erkeğe göre birazcık daha güçsüzdür
düşük enerjili bir adamın asla Amerika'yı yönetemeyeceğini
O hep maaşının düşüklüğünden yakınıyor.
Çikolatalı keke düşkündür.
Zincir en zayıf halkasından kopar.
Sanırım Juan María'yı seviyor.
Genç çocukların kısa dikkat süreleri var.
Benzoik asit, hidroklorik asitten daha zayıftır.
Tom çiftlikte çalışmak için fazla zayıf.
çok az İspanyolca bilgisiyle başlangıçta çok zor oldu.
ve toplam risk çoğalmaları nispeten küçük olmasına rağmen,
Gözlerinde bulunan yansıtıcı katman çok az olan ışığı kuvvetlendirir.
Zayıf hissettiğimde güçlüymüş gibi yaptım,
doğanın zekâmız karşısında çok zayıf olduğu anlayışı...
Zayıf ışıkta okumamalısın.
Onun küçük bir emeklilik maaşıyla yaşaması zordu.
Zayıf ışık altında okuma, gözlerin bozulur.
Ne kadar daha fazla saat çalışırsam, saatlik ücretim o kadar azalıyor.
- Bir zincir ancak en zayıf halkası kadar kuvvetlidir.
- Zincir en zayıf halkası kadar sağlamdır.
Yaşlı kadın yataktan çıkamayacak kadar çok zayıf.
Acıkmaya başladığınızda, kendinizi güçsüz hissetmek nasıldır bilirsiniz.
Bu şehir zemine çok nazikçe oturtulmuş.
Hava ısındıkça güçsüzleştiğimi hissediyorum.
Ses sonunda kayboluncaya kadar gittikçe zayıfladı.
Geliri ailesine bakamayacak kadar çok küçük.
Bir çiçeğin kökü bir bebeğin parmağı kadar zayıftır.
Takım sadece onun en zayıf üyesi kadar güçlüdür.
Bir takım sadece en zayıf üyesi kadar güçlüdür.
Bu ödemek için küçük bir bedel.
Gözlerinde bulunan aynaya benzer hücreler var olan düşük ışığı kuvvetlendiriyor.
Bu özel model gerçekten düşük bir pil ömrüne sahip.
Sadece zayıf olduğumu düşünen insanlara sahip olmak istemiyorum.
O hep düşük maaşından yakınıyor.