Examples of using "Dépourvue" in a sentence and their turkish translations:
- Bu zarfın adresi yok.
- Bu zarfın üzerinde hiç adres yok.
Onun hiçbir figürü yoktur.
Venüs'ün uydusu yoktur.
Oda mobilyadan yoksundu.
En ufak bir merhametten bile yoksundur.
Din hakkında hiç fikri yok.
Onun hiç çocuğu yok.
Sevgisiz hayat anlamsızdır.
Onun parası yoktu.
Ben isteksizim.
Ben tüm fikirlerin dışındayım.
Benim ruhum yok.
- Onun kaba bir davranışı var.
- Onun hiç terbiyesi yoktur.
Ay'ın atmosferi yoktur.
Sen güçsüzsün.
Onun hiçbir hatası yok.
Param yoktu.
Sen isteksizsin.
Bu okulun ısıtması yok.
Hiç deneyimim yok.
Sende hiç terbiye yok.
Kendine geldiğinde, kendini küçük penceresiz bir hücrede buldu.
Ben yeteneksizim.
Eski kabin pek çok modern cihazdan yoksundu, hatta bir odun sobası bile vardı.
Bazen kötüleyici olarak gürültü, önemsiz ve cazibeden yoksun müzik diyoruz.
Heykelin kafası yok.
Sigortam yok.
Sizin vicdanınız yok.
Benim hatalarım yok.
Latince tamamen bilmediğim bir dil değil ama bu dili konuşma yeteneğinden tamamen yoksunum.