Examples of using "Coincé" in a sentence and their turkish translations:
çarıklı milyoner
Sen tuzağa düştün.
- Tom sıkıştı.
- Tom tıkılı kaldı.
- Ben sıkıştım.
- Ben çıkmazdayım.
Tom biraz gergin.
Ben Boston'da sıkışıp kaldım.
Kedi ağaçta mahsur kaldı.
Benim ayakkabı bağcığım yürüyen merdivene takıldı.
O, iş yerinde çıkmaza girdi.
Sıkıştım.
Trafikte sıkıştım.
Köşeye sıkışmış bir hayvandan daha tehlikeli bir şey yoktur!
Üç gündür burada çakıldım kaldım.
- Tom, trafikte sıkıştırıldı.
- Tom, trafikte sıkıştı.
- Tom, trafiğe takıldı.
Buraya saplandım.
Üzgünüm tatlım, hala ofiste çakılıp kaldım.
Borunun içinde birşeyler sıkıştı.
O, boğazına bir parça ekmek sıkıştırdı.
Lastikte bir çivi sıkıştığını gördük.
Trafikte sıkıştım kaldım ve geciktim.
burada mahsur kalırsanız, başınız büyük belada demektir.
- Ben bir trafik sıkışıklığında sıkıştım.
- Trafik sıkışıklığında sıkıştım.
Kedim ağaçta sıkıştı.
Trafikte sıkıştım. Saat onda orada olurum.
Kilitleme mekanizması sıkıştı.
Tom saatlerce bir trafik sıkışıklığında sıkıştı.
Hiç asansörde sıkıştın mı?
Kedim bir ağaçta sıkıştı.
İşçinin öğle on ikide gelmesi bekleniyordu fakat birkaç saattir bir trafik sıkışıklığında sıkıştı.
Bu benim en çok takıldığım yorumlardan bir tanesiydi ve çok üzüldüğüm yorumlardan bir tanesiydi
Saat 2.30'da buluşmam vardı ama trafiğe yakalandım ve oraya vaktinde varamadım.
2.30'da bir randevum vardı fakat trafikte sıkıştım ve oraya zamanında varamadım.
Seninle bu odada burada takıldığıma inanamıyorum.