Translation of "Afin" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "Afin" in a sentence and their turkish translations:

Afin de résoudre ces problèmes,

Bu sorunları da çözebilmek için

afin qu'elle ait ses médicaments.

böylece ilaçlarını alabilecekti.

afin de promouvoir leur crème éclaircissante.

beyazlaştırıcı kreminin reklamını yapmak için.

Afin de nourrir cette population massive,

Ve bu devasa nüfusu besleyebilmek için

afin de ne pas les oublier.

sonra unutmamak için.

afin qu'ils deviennent réparateurs de motos

böylece bu insanlar motor tamircisi

afin de motiver l'invasion de l'Angleterre.

İngiltere'nin işgalini motive etmek için uydurulmasıydı.

Il économise afin d'acheter une maison.

O bir ev almak için tasarruf yapıyor.

- Il courut afin d'y parvenir à temps.
- Il a couru afin d'y parvenir à temps.

Oraya zamanında varmak için koştu.

- Il épargne afin de pouvoir aller à l'université.
- Économise afin de pouvoir aller à l'université.

Üniversiteye gidebilmen için tasarruf yap.

- J'ai couru pour être à l'heure.
- Je courus, afin d'être à l'heure.
- Afin d'être à l'heure, je courus.
- Afin d'être à l'heure, j'ai couru.

Yetişebilmek için koştum.

- Tu peux utiliser Tatoeba afin de te tester.
- Vous pouvez utiliser Tatoeba afin de vous tester.

- Kendini denemek için Tatoeba'yı kullanabilirsin.
- Kendinizi denemek için Tatoeba'yı kullanabilirsiniz.

afin d'intégrer de nouveaux mots et expressions

Google Çeviri ve sözlük gibi şeyleri etkili biçimde kullanabilmeye

afin de pouvoir enfin apprendre cette langue.

ne kadar çaba sarf edeceğinize bakmalısınız.

afin d'honorer la puissance supérieure qu'ils reconnaissaient.

insanlar arasında ücretsiz olarak paylaşıldı.

Afin de réduire la forte consommation d'énergie,

Yüksek enerji kullanımını düşürmek için

afin qu'une femme puisse prendre ta place. »

böylece bir kadın senin yerini alabilir."

afin de pouvoir créer leur propre entreprise.

kendi işlerini kurmak istiyorlar.

afin qu'ils puissent avoir une bonne éducation

iyi bir eğitim alabilmeleri için

Je travaille afin de créer des matériaux

Bağışıklık tepkimizi değiştirerek

afin d'échapper aux périls de la nuit.

...usulca ağaçların arasında uçarlar.

afin qu'il puisse voir toute la classe

yani bütün sınıfı görebiliyor

Et particuliers afin qu'ils investissent et épargnent.

her türlü vergi teşviği verdi.

Parle clairement afin que tous puissent t'entendre.

Yüksek sesle konuş ki herkes seni duyabilsin.

J'ai téléphoné afin d'être sûr qu'il vienne.

Geleceğinden emin olmak için onu aradım.

afin de limiter les opportunités de transmission,

iletişim fırsatlarını sınırlamak için,

Étudie assidument afin de ne pas échouer.

Çok çalış böylece başarısız olmazsın.

Suspends tes vêtements dehors, afin qu'ils sèchent.

Elbiselerini kurumaları için dışarıya as.

- J'ai ouvert le tiroir afin de prendre un crayon.
- J'ouvris le tiroir, afin de prendre un crayon.

Bir kurşun kalem almak için çekmeceyi açtım.

- J'ai couru pour être à l'heure.
- Je courus, afin d'être à l'heure.
- Afin d'être à l'heure, je courus.

Zamanında varmak için koştum.

Pour numériser l'empathie afin de résoudre ce problème.

empatiyi dijitalleştirmekte ve bu soruna çözüm bulmakta kullanabiliriz.

afin de produire un résultat rare et inestimable,

bunların nadir ve değerli çıktıları olacaktır

afin de ne pas laisser ma peur m'envahir.

içimdeki tüm cesareti topladım.

afin de lâcher vos préjugés et vos hypothèses,

ön yargı ve varsayımlarınızdan arınmak;

afin de pouvoir mieux accéder au monde visuel.

yardım eden teknolojiye evriliyor.

afin que nous puissions raffiner nos choix politiques

böylece kendi politik seçimlerimizi sadeleştirebiliriz

Afin de pouvoir passer de l'école au travail.

bir eğitimle buluşturmamız mümkün olabilir mi?

afin de perfectionner la conception de nos puces

ve çip tasarımlarımıza ince ayar yapmak,

Il a travaillé dur afin d'entretenir sa famille.

Ailesine bakmak için çok çalıştı.

Il travaille dur afin de réussir l'examen d'entrée.

Giriş sınavını geçebilsin diye, o sıkı çalışıyor.

Ne jugez pas, afin de n'être pas jugés.

Yargılama ki yargılanmayasın.

Il épargne afin de pouvoir aller à l'université.

Üniversiteye gitmek için para biriktiriyor.

Il a travaillé dur afin de réussir l'examen.

Sınavı geçmek için çok çalıştı.

afin de véritablement aborder ce sujet de la méditation.

benim ayrıca bir TED konuşması yapmam gerekebilir tabii.

Afin de maximiser la production dans un espace limité,

Ve kapalı çiftliklerde alanı, maksimum verimlilik için

Et afin d'être préparés au cas où nous chavirerions,

Alabora olma ihtimaline karşı hazırlıklı olmak için

afin de faire face aux vulnérabilités de type 2a.

tüm bu Tip 2a zayıflıklarıyla başa çıkabilmek için.

A présent, afin que vous compreniez l'importance des geysérites,

Gayzeritin önemini anlayabilmeniz için

afin de diriger nos efforts d'allègement de la dette.

borç tahsilatı çalışmalarına öncülük etmesi için işe aldım.

afin de retarder la date d'expiration de notre planète.

kaynaklarımızı daha verimli kullanmaya ihtiyacımız var.

afin que nous puissions le diviser en deux types

yani aslında iki türe ayırabiliriz

Elle se ménagea afin d'apprendre à conduire une voiture.

Araba kullanmayı öğrenmeyi başardı.

Il est allé en Autriche afin d'étudier la musique.

O, müzik okumak için Avusturya'ya gitti.

Nous rangerons notre chambre, afin que maman soit satisfaite.

Annemizin memnun olması için odamıza çekidüzen vereceğiz.

Dépêchons-nous afin de ne pas perdre de temps.

Zamanı boşa harcamamak için acele edelim.

Je suis parti tôt afin d'attraper le premier train.

İlk trene yetişebilmek için erken çıktım.

Allons dans quelque endroit tranquille, afin de pouvoir discuter.

Konuşabilmemiz için sakin bir yere gidelim.

J'ai étudié dur afin d'être reçu à mon examen.

Sınavı geçebilmem için çok çalıştım.

Je suis venu tôt afin d'avoir une bonne place.

İyi bir yer almak için erken geldim.

Laisse-moi l'écrire afin que je ne l'oublie pas.

Unutmamam için onu yazayım.

Il s'est dépêché afin de rattraper le temps perdu.

O, kayıp zamanı telafi etmek için acele etti.

- J'ai ouvert la fenêtre, afin de laisser entrer de l'air frais.
- J'ouvris la fenêtre, afin de laisser entrer de l'air frais.

Biraz temiz havanın girmesine izin vermek için pencereyi açtım.

afin que j'aide mon prochain en écrivant sur mon cancer.

Tanrı'nın planı olduğuna inanıyordu.

Afin de l'exploiter, certains animaux ont développé un odorat incroyable.

Bundan faydalanmak için... ...bazı hayvanlar inanılmaz koku duyuları geliştirmiştir.

Elles éteignent leurs lumières, afin de s'offrir un peu d'intimité.

Işıklarını kapatıyorlar. Rakiplerden biraz mahremiyet sağlıyor bu.

Afin qu'ils puissent être protégés du mal de cette façon

Yani kötülüklerden bu şekilde korunabiliyorlardı

Puis il s'arrête un temps afin d'administrer son nouvel empire

Sonra devasa yeni imparatorluğunu örgütlemeyi durdurdu.

Afin de mieux vous servir, votre appel peut être enregistré.

Size daha iyi hizmet verebilmek için, çağrınız izlenebilir.

Parle plus fort afin que tout le monde puisse t'entendre.

Daha yüksek sesle konuşun böylece herkes sizi duyabilir.

Il a beaucoup étudié afin de pouvoir entrer à l'université.

Üniversiteye girmek için çok çalıştı.

Finissons-en avec ce travail afin de pouvoir nous détendre.

Dinlenebilmemiz için işi bitirip kurtulalım.

Nous avons agi immédiatement afin que les choses n'empirent pas.

Her şeyin daha da kötüleşmemesi için hemen harekete geçtik.

Il faut des années afin de maîtriser une langue étrangère.

Yabancı bir dilde uzmanlaşmak yıllar alır.

J'économise de l'argent afin de m'acheter un nouvel ordinateur personnel.

Yeni bir kişisel bilgisayar almak için para biriktiriyorum.

Elle se dépêchait afin de ne pas arriver en retard.

O acele etti, böylece geç kalmadı.

- Je restai à la maison pour me reposer.
- Je restai à la maison afin de me reposer.
- Je suis resté à la maison afin de me reposer.
- Je suis restée à la maison afin de me reposer.

Dinlenmek için evde kaldım.

De rouvrir son cas afin qu'ils puissent s'apercevoir de son innocence.

davasının tekrar açılması için yalvararak.

Nous enfilons nos capes afin de cacher qui nous sommes réellement,

Kostümlerimiz kendi benliğimiz üzerine giydirdiğimiz şeylerdir,

afin de garantir l'égalité des chances dans la vie pour tous.

ya da diğer engelli olanlarımıza yardımcı ve destekleyici olacak teknoloji.

afin d’utiliser ces données comme points de contrôle pour mon analyse.

Böylece bu veri göstergelerini analizimde kontrol amaçlı kullanabilecektim.

afin d'essayer de comprendre pourquoi ils détestent les gens comme moi

ve benim gibi insanlardan neden nefret ettiklerini anlamaya çalışacaktım

afin qu'ils soient dispersés par les courants puissants à la surface.

...yüzeydeki güçlü akıntılar tarafından dağıtılsınlar.

afin que vous puissiez facilement accéder à ces informations sur Internet.

yani internetten de basitçe bu bilgilere ulaşabilirsiniz yahu

afin qu'ils sentent le pôle magnétique et se dirigent en conséquence

yani manyetik kutbu hissederek yön tayinlerini buna göre yapıyorlar

Elle détourna son visage afin qu'il ne voie pas ses larmes.

O onun göz yaşlarını görmesin diye yüzünü geri çevirdi.

Restez à la maison afin que vous puissiez répondre au téléphone.

Telefona cevap vermek istersen, evde kal.

Je veux trouver un endroit quelconque qui soit calme, afin d'étudier.

Çalışmak için sessiz bir yer bulmak istiyorum.

Je veux juste quelques souvenirs afin de me rappeler cet endroit.

Ben sadece, bu yeri hatırlamak için birkaç hediyelik eşya istiyorum.

Nous dûmes fermer les fenêtres afin que les moustiques n'entrent pas.

Sivrisinekler içeri girmesin diye pencereleri kapatmak zorunda kaldık.

Les Nations Unies dépêchèrent des troupes afin d'intervenir dans le conflit.

Birleşmiş Milletler, anlaşmazlığa müdahale etmek için birlik gönderdi.

Vite soufflons la lampe, afin de nous cacher dans les ténèbres!

Çabuk, lambayı söndür, karanlıkta saklanmak istiyorum.

Afin de rendre chaude de l'eau froide, il faut la chauffer.

Soğuk suyu sıcağa çevirmek için birinin onu ısıtması gerek.

- Je me levai tôt, le matin suivant, afin d'attraper le premier train.
- Je me suis levé tôt, le matin suivant, afin d'attraper le premier train.

İlk treni yakalamak için ertesi sabah erken kalktım.