Translation of "Étudie" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Étudie" in a sentence and their turkish translations:

Étudie.

Çalış.

- Tom étudie beaucoup.
- Tom étudie sérieusement.

Tom çok çalışır.

- Étudie.
- Apprends !

Öğrenin!

Elle étudie l'anglais.

O İngilizce çalışıyor.

Il étudie l'agronomie.

O, tarım eğitimi görmektedir.

Elle étudie ardemment.

O çok çalışır.

- Étudie !
- Étudie.
- Étudiez !

Çalış!

Il étudie durement.

Sıkı çalışıyor.

Carol étudie l'espagnol.

Carol İspanyolca çalışıyor.

Il étudie dur.

O çok fazla çalışır.

« Quand étudie-t-il ? » « Il étudie avant le repas. »

"O ne zaman çalışır?" "Akşam yemeğinden önce."

- Étudiez ici.
- Étudie ici.

Burada ders çalış.

Monica étudie vraiment beaucoup.

Monika çok ders çalışıyor.

Il étudie le chinois.

O Çince eğitimi görüyor.

Elle étudie les mathématiques.

O matematik eğitimi alıyor.

Mon fils étudie l'économie.

Oğlum ekonomi okuyor.

Il étudie l'informatique linguistique.

Bilişimsel dil bilim öğrenimi yapmaktadır.

Tom étudie le français.

Tom Fransızca öğreniyor.

Il étudie plus qu'avant.

Eskisinden çok daha fazla çalışıyor.

Étudie plus dur dorénavant.

Bundan sonra daha sıkı çalış.

Tom étudie à Boston.

Tom Boston'da okuyor.

Tom étudie à Harvard.

Tom Harvard'da okuyor.

Cet étudiant étudie l'ingénierie.

Üniversite öğrencisi mühendislik okuyor.

Yumi étudie l'anglais intensément.

- Yumi yoğun biçimde İngilizce eğitimi alıyor.
- Yumi yoğun biçimde İngilizce çalışıyor.

Tom étudie le journalisme.

Tom gazetecilik okuyor.

Tom étudie sa leçon.

Tom dersini çalışıyor.

- Où Tom étudie-t-il?
- Où est-ce que Tom étudie ?

Tom nerede okuyor?

Il étudie toujours avec application.

O her zaman çok çalışır.

Il étudie l'histoire au lycée.

O, üniversitede tarih eğitimi yapıyor.

Elle étudie plus que jamais.

O, her zamanki kadar çok çalışır.

Marie étudie dans sa chambre.

Maria odasında çalışıyor.

Il étudie l'histoire à l'université.

Üniversitede tarih okuyor.

Cet étudiant étudie la sociologie.

O öğrenci sosyoloji öğrenimi görüyor.

Il étudie la littérature contemporaine.

Çağdaş edebiyat okuyor.

Tom étudie également le français.

Tom ayrıca Fransızca çalışıyor.

Tom étudie dans la bibliothèque.

Tom kütüphanede çalışıyor.

Ma colocataire étudie le chinois.

Oda arkadaşım Çince okuyor.

Il étudie aussi le chinois.

O da Çince öğreniyor.

Il étudie tout le temps.

O her zaman çalışıyor.

Tom étudie aussi le français.

Tom da Fransızca okuyor.

Il étudie la littérature moderne.

Modern edebiyat eğitimi alıyor.

Tom étudie toujours le français.

Tom hâlâ Fransızca okuyor.

- Tom étudie chaque jour le français.
- Tom étudie tous les jours le français.

Tom her gün Fransızca çalışır.

- Ne lui parlez pas tandis qu'il étudie.
- Ne lui parle pas pendant qu'il étudie.

O, çalışırken onunla konuşma.

Elle étudie l'anglais tous les jours.

O, her gün İngilizce çalışır.

C'est une étudiante qui étudie sérieusement.

O çok sıkı çalışan bir öğrencidir.

Il étudie l'histoire des États-Unis.

- O, Amerikan Tarihi eğitimini yapıyor.
- O, Amerikan Tarihi Bölümünü okuyor.

Il étudie la biologie avec ardeur.

O, çok sıkı biyoloji çalışır.

Carole étudie l'espagnol depuis 3 ans.

Carol üç yıldır İspanyolca eğitimi yapmaktadır.

Il étudie l'anglais tous les jours ?

O, her gün İngilizce çalışır mı?

- Étudie ces phrases.
- Étudiez ces phrases.

Bu cümleleri çalışın.

- Étudie avec application.
- Étudiez avec application.

Sıkı çalış.

Carole étudie très fort. Henri aussi.

Carol çok sıkı çalışıyor. Henry de öyle.

Il étudie à la bibliothèque maintenant.

O, şimdi kütüphanede çalışıyor.

Il étudie à l'université de Kyoto.

Kyoto Üniversitesinde öğrenim görüyor.

Tom déteste être dérangé lorsqu'il étudie.

Tom çalışıyorken rahatsız edilmektan nefret eder.

Tom étudie-t-il le français ?

Tom, Fransızca mı çalışıyor?

Ce titre pompeux signifie qu'on étudie l'anatomie -

Bu; evrim ağacında, dinozorların yaşayan mirasçılarının anatomilerini --

Marie étudie toujours deux heures par jour.

Mary, her zaman günde iki saat çalışır.

Paul étudie très fort ces temps-ci.

Paul bu günlerde çok sıkı çalışıyor.

Il étudie à sa table de travail.

O, masasında çalışıyor.

- Il étudie.
- Il est en train d'étudier.

- O çalışıyor.
- Ders çalışıyor.

Il étudie le français depuis huit ans.

- Sekiz yıldır Fransızca okuyor.
- Sekiz yıldır Fransızca çalışıyor.

Étudie assidument afin de ne pas échouer.

Çok çalış böylece başarısız olmazsın.

Il étudie dans l'espoir de devenir docteur.

O bir doktor olma ümidiyle okuyor.

Elle étudie à la bibliothèque après l'école.

O, okuldan sonra kütüphanede çalışır.

Pourquoi Tom étudie-t-il le français ?

- Tom neden Fransızca öğreniyor?
- Tom neden Fransızca okuyor?

Un ami à moi étudie à l'étranger.

Arkadaşlarımdan biri yurt dışında öğrenim görüyor.

Magdalena étudie à l'école japonaise de Lodz.

Magdalena, Łódź Japon Okulunda okuyor.

Il étudie dur pour passer les examens.

Sınavları geçebilmek için çok çalışıyor.

On étudie l'histoire de la langue portugaise.

Portekizcenin tarihini çalışıyoruz.

Un des enfants étudie, mais les autres jouent.

Çocuklardan biri ders çalışıyor ama diğerleri oyun oynuyor.

- Il étudie le chinois.
- Il apprend le chinois.

O Çince öğreniyor.

Est-ce que Tony étudie après le dîner ?

Tony akşam yemeğinden sonra çalışır mı?

Il étudie l'astronomie, ou la science des étoiles.

O astronomi ya da yıldızların bilimini okur.

Et on étudie l'anatomie des lézards et des tortues,

daha sonra kuzenleri diyebileceğimiz

Les parents de Tom voulaient qu'il étudie plus sérieusement.

Tom'un ebeveynleri onun daha çok çalışmasını istedi.

Tom aime écouter de la musique pendant qu'il étudie.

- Tom ders çalışırken müzik dinlemeyi sever.
- Tom çalışırken müzik dinlemeyi sever.

Étudie sérieusement et apprends tout ce que tu peux.

Çok çalış ve elinden gelen her şeyi öğren.

Qu'on étudie avec acharnement pendant trois, quatre ou cinq ans.

üç, dört, belki beş yıl çok çalıştık,

- Il nous faut étudier davantage.
- Il faut qu’on étudie plus.

Biz daha çok çalışmalıyız.

Yoko est à Londres en ce moment. Elle étudie l'anglais.

Yoko, şimdi Londra'da. O İngilizce eğitimi görüyor.

En France, on étudie les hommes, en Allemagne, les livres.

Biz Fransa'da insanları, Almanya'da kitapları araştırıyoruz.