Translation of "Trade" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Trade" in a sentence and their turkish translations:

With the trade winds.

alize rüzgârlarıyla.

Lots of trade deals.

çokça ticaret anlaşması imzalamaya ihtiyacı var.

We trade cars here.

Biz burada araba ticareti yaparız.

Let's make a trade.

Ticaret yapalım.

Tom wants to trade.

- Tom ticaret yapmak istiyor.
- Tom iş yapmak istiyor.

Trade helps nations develop.

Ticaret milletlerin gelişmesine yardım eder.

John began trade personally.

John kişisel olarak ticarete başladı.

- I wouldn't trade places with anyone.
- I wouldn't trade places with anybody.

Kimseyle yer değiştirmezdim.

To logistics and international trade.

ve uluslararası ticarete yönelik bölgeler.

Against foreign trade targeting imports.

yabancı ticarete engeller koymak istiyordu. Özellikle ithalatı hedef alıyordu.

They are shrewd in trade.

Onlar ticarette kurnaz.

Japan depends on foreign trade.

Japonya dış ticarete bağlıdır.

I have something to trade.

Ticaret yapacak bir şeyim var.

We need more trade agreements.

- Bizim daha fazla ticaret anlaşmasına ihtiyacımız var.
- Daha fazla ticarî anlaşmalara ihtiyacımız var.

- Fadil was involved in the drug trade.
- Fadil got involved in drug trade.

Fadıl uyuşturucu ticaretine karıştı.

China joined the World Trade Organization.

Çin, Dünya Ticaret Örgütü'ne katıldı.

Meanwhile, trade deals are in fashion.

Bu arada, ticaret anlaşmaları moda oldu.

The company stands for free trade.

Şirket serbest ticaret anlamına gelir.

He is engaged in foreign trade.

O dış ticaretle ilgileniyor.

He is a carpenter by trade.

O, çekirdekten yetişme bir marangozdur.

Would you like to trade jobs?

İşleri takas etmek ister misiniz?

It seemed like a good trade.

O iyi bir ticaret gibi görünüyordu.

Would you like to trade seats?

Koltukları takas etmek ister misin?

Do you want to trade jobs?

İşleri takas etmek ister misin?

That candidate stands for free trade.

O aday serbest ticaret yanlısı.

Fadil got involved in drug trade.

Fadıl uyuşturucu ticaretine karıştı.

Are trade deficits good or bad?

Ticaret açıkları iyi mi yoksa kötü mü?

This information is a trade secret.

Bu bilgi ticari sır niteliğinde.

That we will trade our brain activity

Belki de beyin aktivitelerimizi ticari şekillerde kullanırız;

My father is engaged in foreign trade.

Babam dış ticaretle uğraşır.

The two nations have strong trade ties.

İki ulusun güçlü ticaret bağlantısı var.

She works in a Fair Trade Shop.

O bir adil ticaret dükkanında çalışır.

The two stamp collectors arranged a trade.

İki pul koleksiyoncusu bir takas düzenledi.

Trade between two countries can be complex.

İki ülke arasındaki ticaret karmaşık olabilir.

They could make no money without trade.

Ticaret olmadan para kazanamadılar.

I've been involved in a filthy trade.

Kirli bir takasa karıştım.

Are you aware that world trade has stopped?

Farkında mısınız dünya ticareti durudu

Those Brussels bureaucrats want to destroy free trade!

Bu Brüksel brükratları özgür ticareti yok etmek istiyor!

EU and Mexico agree new free trade pact

AB ve Meksika yeni serbest ticaret anlaşması yaptı

Five policies concerning trade, regulations, salaries and welfare.

Ticaret, yönetmelikler ile ilgili beş politika maaşlar ve refah.

Multilateral trade negotiations ran aground over import quotas.

Çok taraflı ticaret müzakereleri ithalat kotaları üzerinde şapa oturdu.

Japan used to trade silk in large quantities.

Japonya büyük miktarda ipek ticareti yapardı.

Japan has a lot of trade with Canada.

Japonya'nın Kanada ile çok ticareti var.

Japan does a lot of trade with Canada.

Japonya Kanada ile çok ticaret yapar.

Armenia joined the World Trade Organization in 2003.

Ermenistan 2003'te Dünya Ticaret Örgütü'ne katıldı.

I think that she will discuss trade friction.

Ben onun ticaret anlaşmazlığını görüşeceğini düşünüyorum.

Japan does a lot of trade with Britain.

Japonya İngiltere ile çok ticaret yapar.

He invested his capital in the steel trade.

O, sermayesini çelik ticaretine yatırdı.

John likes to trade stamps with his friends.

John, arkadaşları ile pul ticareti yapmayı seviyor.

We should not put restrictions on foreign trade.

Dış ticarete kısıtlama koymamalıyız.

She taught him the tricks of the trade.

O, ona ticaretin püf noktalarını öğretti.

Tom knows all the tricks of the trade.

Tom ticaretin bütün hilelerini bilir.

Fadil controlled the drug trade in the area.

Fadıl, bölgedeki uyuşturucu ticaretini kontrol etti.

The United States has a large trade deficit.

- Amerika Birleşik Devletleri'nin ticaret açığı büyüktür.
- Amerika Birleşik Devletlerinin büyük bir ticaret açığı var.

China joined the World Trade Organization in 2001.

Çin, 2001'de Dünya Ticaret Örgütü'ne katıldı.

- Japan does a lot of trade with the United States.
- Japan does a lot of trade with the USA.

Japonya Amerika ile çok ticaret yapar.

They trade off lengths - nothing astonishing has happened yet -

Uzunlukları değişiyor - henüz şaşırtıcı bir şey olmadı -

Cracking down on corruption  and illegal trade with Britain.

, İngiltere ile yolsuzluğa ve yasadışı ticarete engel oldu.

And America didn’t want to trade with them either.

Ve Amerika da onlarla ticaret yapmak istemedi.

trade relations” Obviously, many of these projects have never

Açıkçası, bu projelerin pek çoğu asla

The country's foreign trade totally depends on this port.

Ülkenin dış ticareti tamamen bu limana bağlıdır.

Listen, foreigner. War is all the trade we offer.

Dinle, yabancı. Savaş teklif ettiğimiz tek takas.

High tariffs are the chief obstacles to free trade.

Yüksek tarifeler serbest ticarette baş engellerdir.

We are having an international trade fair this month.

Bu ay uluslararası bir fuarımız olacak.

President Jefferson ordered a ban on trade with Europe.

Başkan Jefferson Avrupa ile ticaret yasağını emretti.

Trade between the two countries has been steadily growing.

İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.

High tariffs have become a barrier to international trade.

Yüksek tarifeler uluslararası ticaret için bir engel haline gelmiştir.

Before you would say this trade-off is worth it.

sana hangi önemli faydayı sağlayacağını bil.

Tried to sign a trade deal with the United States.

ticaret antlaşması imzalamak istediklerinde oldu.

Date as a deadline to sign a free trade deal”

yapmak için son tarih olarak belirliyoruz."

Do you think Uruguay should sign those free trade deals?

Sizce Uruguay bu serbest ticaret antlaşmalarını imzalamalı mı?

Djibouti breaks ground on massive Chinese-backed free trade zone

Cibuti, Çin destekli serbest ticaret bölgesinin temelini attı.

He has been engaged in foreign trade for twenty years.

O yirmi yıldır dış ticaretle uğraşıyor.

Japan does a lot of trade with the United States.

Japonya ABD ile çok ticaret yapar.

Tom's company is under investigation by the Federal Trade Commission.

Tom'un şirketi, Federal Ticaret Komisyonu tarafından soruşturma altındadır.

Canada has signed a trade agreement with the European Union.

Kanada, Avrupa Birliği ile bir ticaret anlaşması imzaladı.

Many stores are closing because there is no trade anymore.

İş olmadığı için birçok dükkân kapanıyor.

Made it kind of hard to turn down a drug trade.

ve uyuşturucu ticaretinin azaltılması zor hâle getirdi.

He undertakes road construction to enhance domestic and international trade revenue.

yurtiçi ve yurtdışı ticaret gelirlerini artırmak için yollar inşa ettirdi

Wanting to protect their lucrative trade routes and rich coastal outposts.

karlı ticaret yollarını ve zengin üretimlerini korumaya çalıştılar.

It happened when they tried to sign a trade deal with

Daha sonra Şili ile antlaşmak

International trade. Actually, since that very first moment, the government guaranteed

bir sınır koymadı. Aslında, ilk andan itibaren hükümet işletmeler için

In fact, if you think he’s the creator of trade wars…

Hatta, onun bu ticaret şavaşlarının başı olduğunu düşünüyorsanız...

The Prime Minister signed a trade agreement between the two countries.

Başbakan iki ülke arasında bir ticaret anlaşması imzaladı.

That calls NATO and even the World Trade Organization into question.

Bu durum NATO'nun, hatta Dünya Ticaret Örgütü'nün bile varlığını sorgulamaya açık hale getirdi.

You might be able to trade your truck for a tractor.

Bir traktör için kamyonunu satabilirsin.

Trade friction might arise between the two nations at any moment.

İki ülke arasında her an bir ticari sürtünme ortaya çıkabilir.

Trading partners are leaning on Japan to clarify its trade policy.

Ticaret ortakları, ticaret politikasını açıklığa kavuşturmak için Japonya'ya dayanıyor.

President Jefferson did not want the trade ban to last long.

Başkan Jefferson uzun sürecek ticaret yasağı istemiyordu.

My father has been engaged in foreign trade for many years.

Babam yıllardır dış ticaretle meşgul.

For him, it was just the next step in the arms trade.

Onun için bu, silah ticaretindeki bir sonraki adımdı.

For trade unions and companies to negociate contract conditions. Healthcare is provided

ve şirketlerin kontrat üzerinde anlaşmaları için daha geniş bir ortam vardı. Sağlık hizmeti

Are we about to see the end of the food trade wars?

Biz bu gıda ticaret savaşının sonunu görecek miyiz?

Plans for a new trade zone are still on the drawing board.

Yeni bir ticaret bölgesi için planlar henüz çalışma aşamasında.

The country is trying hard to make up for her trade deficit.

Ülke, dış ticaret açığını telafi etmek için çok çabalıyor.

That country has a trade surplus. It exports more than it imports.

O ülkenin ticaret fazlası var. O, ithalatından çok ihracat yapıyor.

The summit nations put free trade at the top of the agenda.

Zirve uluslar serbest ticareti gündemin en başına koydular.

Terrorists attacked the World Trade Center in New York City in 2001.

Teröristler 2001 yılında New York'ta Dünya Ticaret Merkezi'ne saldırdı.