Translation of "Cars" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Cars" in a sentence and their turkish translations:

Cars

Arabalar

Manufacturing cars

Araba üretiyor

- He's got two cars.
- He has two cars.

Onun iki arabası var.

Cars are expensive.

Arabalar pahalı.

I sell cars.

Ben araba satarım.

He sells cars.

O araba satar.

Tom sells cars.

Tom araba satıyor.

Cars are necessary.

Arabalar gereklidir.

Thomas loves cars.

Thomas arabaları sever.

Tom likes cars.

Tom arabaları sever.

She thinks that European cars are better than American cars.

O, Avrupa arabalarının Amerikan arabalarından daha iyi olduğunu düşünüyor.

Purchase of electric cars.

elektrikli arabalar alımı.

You have three cars.

- Üç araban var.
- Üç arabanız var.

They are our cars.

Onlar bizim arabalarımız.

They liked large cars.

Onlar büyük arabaları seviyorlardı.

Many cars passed by.

Birçok otomobil geçti.

He has two cars.

Onun iki arabası var.

Cars are getting expensive.

Arabalar pahalanıyor.

We trade cars here.

Biz burada araba ticareti yaparız.

They liked big cars.

Onlar büyük arabaları sevdi.

These cars are ours.

- Onlar bizim arabalarımız.
- Bu arabalar bizim.

Tom has two cars.

Tom'un iki arabası var.

My brother likes cars.

Erkek kardeşim arabaları sever.

I had two cars.

İki arabam vardı.

The two cars crashed.

İki araba çarpıştı.

Stay in your cars.

Arabalarınızda kalın.

I like old cars.

Ben eski arabaları severim.

These cars are big.

Bu arabalar büyük.

I have two cars.

İki arabam var.

Tom has three cars.

Tom'un üç arabası var.

This is about cars.

- Bu, arabalarla ilgili.
- Bu, arabalar hakkında.

Cars today are amazing.

Otomobil bugün harikadır.

Both cars headed north.

Her iki araba kuzeye yöneldi.

I have three cars.

Üç tane arabam var.

Cars pollute a lot.

Arabalar çok kirletir.

Cars have four wheels.

Otomobillerin dört tekerleği vardır.

Sami drove nice cars.

- Sami güzel arabalar sürdü.
- Sami güzel arabalar kullanıyordu.

Sami had expensive cars.

- Sami'nin pahalı arabaları vardı.
- Sami pahalı arabalara sahipti.

- Tom owns lots of cars.
- Tom owns a lot of cars.

Tom'un bir sürü arabası var.

- You know Tom likes cars.
- You know that Tom likes cars.

- Tom'un arabaları sevdiğini biliyorsun.
- Tom'un arabalardan hoşlandığını biliyorsun.

- None of the cars is mine.
- None of the cars are mine.

Arabalardan hiçbiri benimki değil.

- How many cars do you have?
- How many cars do you own?

- Kaç tane araban var?
- Senin kaç tane araban var?

Whether cars, bikes or buses.

cesur bir yolculuğa çıkıldı.

Few people have two cars.

Bazı insanların iki arabası vardır.

The cars collided head on.

Arabalar kafa kafaya çarpıştı.

Japanese cars sell well overseas.

Japon arabaları yurt dışında iyi satılır.

Bicycles are greener than cars.

Bisikletler arabalardan daha çevrecidir.

I have many model cars.

Çok sayıda model arabalarım var.

German cars are very popular.

Alman arabaları çok popüler.

His work is washing cars.

Onun işi arabaları yıkamaktır.

He deals in used cars.

O, ikinci el araba ticareti yapar.

He sells cars in France.

O, Fransa'da araba satıyor.

Larger cars use more gas.

Büyük araçlar daha fazla yakıt yakar.

Bill's work is selling cars.

Bill'in işi otomobil satmaktır.

Usually, Americans prefer big cars.

Genellikle, Amerikalılar büyük arabaları tercih ederler.

Does Marika like Japanese cars?

Marika Japon arabalarını sever mi?

I know all about cars.

Arabalar hakkında her şeyi biliyorum.

Most cars have clear glass.

Çoğu arabanın şaffaf camı var.

Economy cars save you money.

Ekonomik arabalar size tasarruf sağlar.

Tom knows everything about cars.

Tom arabalar hakkında her şeyi biliyor.

There were three getaway cars.

Üç tane çalıntı araba vardı.

Japanese cars are very popular.

Japon arabaları çok popülerdir.

Generally, Americans prefer big cars.

Genellikle, Amerikalılar büyük arabaları tercih ederler.

Electric cars are getting popular.

Elektrikli arabalar popüler oluyor.

I didn't hear any cars.

Herhangi bir araba duymadım.

I only buy yellow cars.

Ben sadece sarı araba satın alırım.

Tom likes playing with cars.

Tom arabalarla oynamaktan hoşlanır.

They really like their cars.

Onlar gerçekten arabalarını seviyorlar.

Jimmy knows everything about cars.

Jimmy arabalar hakkında her şeyi biliyor.

Those are our teachers' cars.

Onlar bizim öğretmenlerin arabalarıdır.

Many Americans like fast cars.

Birçok Amerikalı hızlı arabaları sever.

Selling cars is my job.

Arabaları satmak benim işimdir.

I am fond of cars.

Ben arabaları çok severim.

They bought cars and jewelry.

Onlar arabalar ve takılar satın aldılar.

Self-driving cars drive themselves.

Kendi kendine giden arabalar kendileri götürürler.

Tom sells cars in Boston.

Tom Boston'da arabalar satar.

Creaking cars reach the furthest.

Gıcırdayan arabalar uzağa ulaşır.

Fadil owned several luxury cars.

Fadıl birkaç lüks arabaya sahipti.

You sell used cars, right?

İkinci el araba satıyorsun, değil mi?

I sell cars in Boston.

Boston'da arabalar satıyorum.

We both drive sports cars.

İkimiz de spor arabaları kullanıyoruz.

Where are the flying cars?

Uçan arabalar nerede?

- Japanese cars are for the most part reliable.
- Most Japanese cars are reliable.

Japon arabalarının çoğu oldukça güvenilir yapılmıştır.

- I know Tom sells stolen cars.
- I know that Tom sells stolen cars.

Tom'un çalıntı araba sattığını biliyorum.