Translation of "Social" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Social" in a sentence and their turkish translations:

- Rabbits are social animals.
- Bunnies are social animals.

Tavşanlar sosyal hayvanlardır.

Are social constructs.

aklımızda bulundurmakta fayda var.

- I'm a social worker.
- I am a social worker.

Ben bir sosyal hizmet görevlisiyim.

- Tom suffers from social anxiety.
- Tom has social anxiety.

Tom sosyal anksiyeteden acı çekiyor.

"A social, cultural construction."

"sosyal ve kültürel bir yapı" idi.

We're all social beings.

Hepimiz sosyal varlıklarız.

Social plastic is money,

Sosyal plastik artık para ediyor,

Still on social media

Hala daha sosyal medyada

Cats are social animals.

Kediler arkadaş canlısı hayvanlardır.

Social relationships influence conversations.

Sosyal ilişkiler iletişimi etkiler.

Rabbits are social animals.

Tavşanlar sosyal hayvanlardır.

Bees are social animals.

Arılar sosyal hayvanlardır.

Tom lacks social skills.

- Tom'un sosyal yetenekleri yok.
- Tom sosyal yeteneklerden yoksun.

The proof is that Social Security Institution stands for Social Security Institution.

Kanıtım da SGKnın açılımının Sosyal Güvenlik Kurumu olmasıdır

And then there's social media.

Bir de sosyal medya var.

social work in La Teja

La Teja mahallesinde sosyal hizmet yapıyorduk,

Mary has a social nature.

- Mary'nin sosyal bir doğası vardır.
- Mary'nin bir sosyal mizacı vardır.

Man is a social being.

İnsan sosyal bir varlıktır.

Rabbits are extremely social animals.

Tavşanlar son derece sosyal hayvanlardır.

Is it a social problem?

Bu sosyal bir sorun mu?

Man is a social animal.

İnsan sosyal bir hayvandır.

The country demands social justice.

Ülke sosyal adalet talep ediyor.

Tom is a social worker.

Tom sosyal bir işçidir.

We must investigate social abuses.

Biz sosyal istismarları araştırmalıyız.

Human beings are social creatures.

İnsanlar sosyal yaratıklardır.

Tom is a social drinker.

Tom bir sosyal içici.

Mary is a social drinker.

Mary bir sosyal içici.

Tom doesn't understand social cues.

Tom sosyal işaretleri anlamıyor.

Human beings are social animals.

İnsanlar sosyal hayvanlardır.

Social norms shape our behavior.

Sosyal normlar, davranışımızı şekillendirir.

What's your social security number?

Sosyal güvenlik numaranız nedir?

It is a social problem.

Sosyal bir sorundur.

I have no social skills.

Hiç sosyal becerim yok.

I have terrible social skills.

Korkunç sosyal becerilerim var.

I don't use social media.

Ben sosyal medya kullanmıyorum.

Sami is a social person.

Sami sosyal bir insan.

Tom has no social skills.

Tom'un hiçbir sosyal becerisi yok.

- His comments were distorted on social media.
- Her comments were distorted on social media.
- Their comments were distorted on social media.

- Yorumları sosyal medyada çarpıtıldı.
- Sözleri sosyal medyada bağlamından koparıldı.

"Cal, I can't quit social media

"Cal, sosyal medyayı bırakamam,

Social consciousness and positivity was out.

Toplumsal bilinçlilik ve yapıcılığın modası geçmişti.

Because they don't use social media

Çünkü onlar sosyal medya kullanmıyorlar

The committee is discussing social welfare.

Kurul sosyal yardımı görüşüyor.

She is engaged in social work.

O, sosyal hizmetler ile uğraşmaktadır.

He is working for social welfare.

Sosyal yardım için çalışıyor.

I'm very interested in social studies.

Sosyal bilgilerle çok ilgiliyim.

Tom has trouble with social interactions.

Tom'un sosyal etkileşimlerle ilgili sorunu var.

The film considers real social issues.

Film gerçek toplumsal sorunları göz önünde bulunduruyor.

Social media is growing in importance.

Sosyal medyanın önemi artıyor.

Google+ is a new social network.

Google+ yeni bir sosyal ağdır.

I like social networking web sites.

Sosyal ağ sitelerini severim.

It's a very big social problem.

Bu çok büyük bir sosyal sorun.

Criminals are deprived of social rights.

Suçlular sosyal haklardan mahrum edilirler.

Tatoeba is not a social network.

Tatoeba sosyal bir ağ değil.

Tom has a large social network.

Tom'un geniş bir sosyal ağı var.

Humans are a highly social species.

İnsanlar son derece sosyal bir türdür.

Sami was addicted to social media.

Sami sosyal medyaya düşkündü.

Tom has too many social obligations.

Tom'un çok fazla sosyal sorumluluğu var.

Send fewer emails, turn off social media,

daha az mail gönder, sosyal medyayı kapat

You see, when social and political issues,

Görüyorsunuz, sosyal ve siyasi meseleler

But the good thing about social constructs

Sosyal düzenle alakalı iyi olan şey,

Or membership in a particular social group.

koruma sağlamak için oluşturuldu.

And how stereotypes contribute to social inequality.

ve klişelerin sosyal eşitsizliğe nasıl katkı yaptığına vurgu yapıyorlar.

Through higher taxes and social welfare programs.

ülkelerindeki gelir eşitsizliğini düzeltmeyi başardı.

Or free access to social-media accounts ...

ya da sosyal medya hesaplarına ücretsiz erişim için,

And we have social determinants of health,

sağlık kaynaklı sosyal sonuçlar var,

Or avoiding social interaction with those others.

ve bu gruplarla sosyal etkileşime girmekten kaçınma vardı.

And have their own greater social impact.

kendi büyük sosyal etkilerini yaratmalarına yardım ediyor.

It's not recycled plastic, it's social plastic,

Geridönüşümlü plastik de değil,

It's about a social license to operate.

Faaliyet göstermek için genel bir kabul gerekiyor.

And from the same social-class background,

benzer arka planı olan çocuklar seçildi.

This had great harm to social life

Bunun toplumsal yaşama büyük zararları vardı

The group tried to solve social problems.

Grup, sosyal sorunları çözmek için çalıştı.

She attended the lecture on social welfare.

Sosyal refahla ilgili konferansa katıldı.

Man is a social animal by nature.

İnsan doğası gereği sosyal bir hayvandır.

You're nothing more than a social parasite!

Sen, sosyal parazitten başka bir şey değilsin.

Social customs vary from country to country.

Sosyal gelenekler ülkeden ülkeye değişir.

She gave her reporters social deportment tips.

O muhabirlerine sosyal davranış ipuçları verdi.

My sister is engaged in social work.

Kız kardeşim sosyal hizmetle meşguldür.

I have never signed a social contract.

Sosyal herhangi bir mukaveleye asla imza atmadım.

The country's main social problem is poverty.

Ülkenin temel sosyal sorunu yoksulluk.

Ants, termites and bees are social animals.

Karıncalar, beyaz karıncalar ve arılar sosyal hayvanlardır.

Germans value a strong social welfare state.

Almanlar güçlü bir sosyal refah devletine değer verirler.

They were busy working for social reforms.

Sosyal reformlar için çalışmakla meşgullerdi.

He supported a number of social reforms.

Birkaç sosyal reformu destekledi.

Many folk songs were about social problems.

Birçok türküler toplumsal problemler hakkındaydı.

I think this meets a social need.

Bu görüşmelerin sosyal bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

Social attitudes oftentimes take generations to change.

Toplumsal tutumlar genellikle nesilleri değişime götürür.

An enlarged social horizon will bring advantages.

Genişlemiş bir sosyal ufuk avantaj getirecektir.

Fadil loved to be on social media.

Fadıl sosyal medyada olmayı sevdi.

Social media is a waste of time.

- Sosyal medya zaman kaybıdır.
- Sosyal medya bir zaman kaybıdır.

Sami applied for a social security card.

Sami sosyal güvenlik kartı için başvuruda bulundu.

Facebook is the world's largest social network.

Facebook dünyanın en büyük sosyal ağıdır.

And his career and social life are flourishing.

Kariyeri ve sosyal hayatı gittikçe gelişiyor.

Our social, political and economic systems of extraction

Sosyal, politik ve ekonomik sistemlerimiz