Translation of "Anxiety" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Anxiety" in a sentence and their turkish translations:

Like anxiety,

kaygı

Sami suffered anxiety.

- Sami anksiyeteden muzdaripti.
- Sami anksiyete çekiyordu.

- Tom suffers from social anxiety.
- Tom has social anxiety.

Tom sosyal anksiyeteden acı çekiyor.

They didn't have anxiety,

anksiyetelerinin olmadığını gördük.

I have stage anxiety.

Sahne endişem var.

Tom suffers from anxiety.

Tom'da anksiyete bozukluğu var.

Mary suffers from anxiety.

- Mary'nin kaygıları var.
- Mary anksiyete sorunu yaşıyor.

Improving our depression, improving anxiety,

depresyonu ve anksiyeteyi iyileştirdiği,

Tom had an anxiety attack.

- Tom bir endişe nöbeti yaşadı.
- Tom panik atak yaşadı.

I had an anxiety attack.

Bir anksiyete krizi geçirdim.

Then they're in the anxiety zone.

o zaman anksiyete alanındadırlar.

The boy got sick from anxiety.

Çocuk bunaltıdan hasta oldu.

She could not cope with anxiety.

Anksiyete ile baş edemedi.

Her anxiety almost drove her wild.

Onun korkusu neredeyse onu çılgına çevirdi.

Tom tried to hide his anxiety.

Tom endişesini saklamaya çalıştı.

Sami began to suffer from anxiety.

Sami kaygı çekmeye başladı.

Mennad used to suffer from anxiety.

Mennad anksiyete hastasıydı.

For example, people with generalized anxiety disorder

Örneğin, yaygın anksiyete bozukluğu olan kişiler

He waited for his son with anxiety.

(O) oğlunu endişeyle bekledi.

Anxiety is the worst demon in life.

Anksiyete hayatta en kötü iblis.

The bliss was often interrupted by anxiety.

Mutluluk sık sık kaygı ile kesildi.

Her husband's illness caused her great anxiety.

Kocasının hastalığı ona büyük endişeye yol açtı.

What is the source of your anxiety?

Endişenizin kaynağı nedir?

Tom can't hide his anxiety any longer.

Tom endişesini artık saklayamaz.

I told them about my depression and anxiety,

Anlattım onlara depresyonumu ve kaygılarımı anlattım,

He caused his parents a lot of anxiety.

Ailesini çok endişelendirdi.

I felt a certain anxiety in my chest.

Göğsümde belli bir anksiyete hissettim.

Sami's anxiety put more stress on his family.

Sami'nin endişesi ailesine daha fazla stres katıyor.

Then that's when you might have an anxiety disorder.

anksiyete bozukluğunuz olabilir.

Such as anxiety disorders, eating disorders, and mental disorders.

ve zihinsel bozukluklar gibi başka ruhsal rahatsızlıklara da sahip oluyor.

I hope to cure my social anxiety one day.

Bir gün sosyal anksiyetemin tedavi olacağını umut ediyorum.

There are many sources of anxiety in the world,

Dünyada kaygıya yol açan bir sürü şey var,

I'm having an anxiety attack and I don't know why.

Bir anksiyete krizi yaşıyorum ve nedenini bilmiyorum.

To show you the impact that anxiety has on someone's life,

Anksiyetenin birinin hayatı üzerindeki etkisini göstermek için

Well, people with anxiety do this to themselves all day long.

Anksiyetesi olan kişiler bunu kendilerine gün boyu yaparlar.

And the background hum of anxiety that comes along with that.

ve bununla gelen aklının gerisindeki kaygı bulutu da yok.

Talk about anxiety about it affecting their lives in some way.

bunun yaşamlarını bir şekilde etkileyeceği kaygısını dile getiriyor.

Marijuana helps my partner's anxiety, but is the worst possible thing for mine.

Kenevir eşimin anksiyetesine iyi gelse de benim için en zararlı şey olabilir.

Recently what with anxiety and lack of sleep, she has lost almost ten pounds.

Son zamanlarda kaygı ve uykusuzluk nedeniyle yaklaşık 10 kilo verdi.

Anxiety about immigration is one of the reasons why Great Britain voted to leave the European Union.

Göç ile ilgili kaygı Büyük Britanya'nın Avrupa birliğinden ayrılmak için oy verme nedenlerinden biridir.

All of the great leaders have had one characteristic in common: it was the willingness to confront unequivocally the major anxiety of their people in their time. This, and not much else, is the essence of leadership.

Bütün harika liderlerin genelde tek bir karakteristik özelliği vardır: kendi zamanlarındaki halklarının en büyük endişesine açıkça karşı koymak. Daha fazlası değil, sadece bu, liderliğin esasıdır.