Translation of "Odds" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Odds" in a sentence and their turkish translations:

- What're the odds?
- What are the odds?

Olasılıklar nedir?

How are the odds?

Olasılıklar nasıl?

Tom beat those odds.

Tom bu ihtimalleri yendi.

I'm just playing the odds.

Sadece bahis oynuyorum.

I finally beat the odds.

- Sonunda zoru başardım.
- Sonunda üstesinden geldim.

The odds were against me.

Olasılıklar benim aleyhimeydi.

The odds are against me.

Olasılıklar benim aleyhime.

She triumphed against all odds.

O her şeye rağmen zafer kazandı.

The odds are against us.

Şans bize karşı.

Those are pretty bad odds.

Onlar oldukça kötü olasılıklar.

The odds are in his favor.

Avantajlar ondan yana.

Catching cancer early increases survival odds.

Kanseri erken yakalamak hayatta kalma oranını arttırır.

The odds are in Tom's favor.

Bu olasılık Tom'un lehinde.

The odds are three to one.

Üçte bir şans var.

- He is always at odds with his boss.
- He's always at odds with his boss.

O her zaman patronuyla anlaşmazlık içinde.

Facing steep odds against life-enabling order

hayatı zorlaştıran zor adımlarla karşılaşıyoruz

What are the odds of that happening?

Bunun olma olasılığı nedir?

What are the odds of this working?

Bu çalışmanın olasılıkları nedir?

He beat the odds and was successful.

Zoru başardı.

Tom is well aware of the odds.

Tom ihtimallerin farkındadır.

The odds are stacked against each tiny hatchling.

Olasılıklar her bir ufak yavrunun aleyhine.

"The odds of a near-Earth object strike

'Dünya'ya yakın bir cismin çarpma ihtimali

The room is full of odds and ends.

Oda ufak tefek şeylerle dolu.

I offered him odds of 3 to 1.

Ona üçe birlik avantaj önerdim.

He got what he wanted against all odds.

O, her şeye rağmen istediğini aldı.

And, against the odds, lived to tell the tale,

ve bütün olanaksızlıklara rağmen masalı anlatmak için yaşamış,

Tom put fifty dollars on an odds-on favourite.

Tom yarışın banko atına elli dolar yatırdı.

That's been through impossible odds to get to this place.

imkânsızlıkları aşan bu hayvanla duyduğum inanılmaz bir gurur vardı.

Those two departments are sometimes at odds with each other.

- Bu iki bölümün bazen arası açıktır.
- Bu iki bölüm bazen birbiriyle kavgalıdır.

Davout’s 26,000 men faced  odds of more than two-to-one.

Davout'un 26.000 adamı ikiye birden fazla olasılıkla karşı karşıya kaldı.

But the odds were stacked against King Olaf and his men.

Ancak olasılıklar Kral Olaf ve adamlarına karşı yığılmıştı.

He is by all odds the most diligent in his class.

O hiç şüphesiz sınıfında en çalışkandır.

This book sees the protagonist conquer insurmountable odds and save the day.

Bu kitap kahramanın aşılmaz olasılıkları fethettiğini görür ve günü kurtarır.

Although he admitted that the Mamluks faced impossible odds against the vast Mongol army,

Memlüklerin,Moğolların büyük ordusu karşısında neredeyse imkansız şartlar altında olduğunu bildiği halde

Tom and Mary have been at odds with each other for a long time.

Tom ve Mary'nin uzun bir süredir araları açıktır.

Peter and Carol were at odds with each other over where to spend their vacation.

Peter ve Carol'un tatillerini geçirecekleri yerde araları açıktı.

After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.

Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.

- I don't mind either way.
- It makes no odds to me.
- It cuts no ice with me.

Bu bana sökmez.