Translation of "While" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "While" in a sentence and their turkish translations:

Stay a while.

Bir süre kalın.

Wait a while.

Bir süre bekle.

- Leave while you can.
- Get out while you can.

- Çıkabiliyorken çık.
- Daha imkanın varken uzaklaş.

- It could take a while.
- It might take a while.
- It might take a little while.

Biraz zaman alabilir.

- Stay for a while.
- Stay a while.
- Stay a moment.

Bir süre kalın.

while you're having them.

geçiş yapacaksınız.

while being your president.

teşekkür ederim.

Because while drinking water

Çünkü su içerken

I waited a while.

Ben bir süre bekledim.

Listen while I talk.

Ben konuşurken dinle.

He sang while working.

O, çalışırken şarkı söyledi.

Leave while you can.

Gidebiliyorken git.

Hang on a while!

Bir süre bekle!

Tom waited a while.

Tom bir süre bekledi.

Stay for a while.

Bir süre kalın.

Don't eat while reading.

Okurken yemek yeme.

Let's wait a while.

Biraz bekleyelim.

Stay there a while.

Orada bir süre kal.

Eat while it's warm.

Sıcakken yiyin.

He danced while naked.

O çıplakken dans etti.

We'll wait a while.

Bir süre bekleyeceğiz.

Relax for a while.

Bir süre dinlen.

Hope while you live.

Yaşarken umut et.

I sleep while standing.

Ayakta uyuyorum.

It's taken a while.

O bir süre aldı.

Be careful while traveling.

Seyahat ederken dikkatli olun.

Live while you can.

Yaşayabiliyorken yaşa.

Let's rest a while.

Biraz dinlenelim.

He smiled while singing.

Şarkı söylerken o, bana gülümsedi.

- Be quiet while I am speaking.
- Be quiet while I'm speaking.

Ben konuşurken sessiz ol.

- Been a while, hasn't it?
- It's been a while, hasn't it?

Bir süre oldu, değil mi?

- Be quiet while we are eating.
- Be quiet while we're eating.

Biz yemek yerken sessiz olun.

- We've been here a while.
- We've been here for a while.

Bir süredir buradayız.

- It might take a little while.
- That could take a while.

Bu bir süre alabilir.

- I've been here for a while.
- I've been here a while.

Ben bir süredir buradayım.

- Behave yourself while I'm gone.
- You behave yourself while I'm gone.

Ben yokken terbiyesizlik yapma.

- He hugged her while she cried.
- He hugged him while he cried.
- She hugged him while he cried.

O ağlarken ona sarıldı.

- I read a newspaper while eating.
- I read the paper while eating.

Yemek yerken gazete okurum.

- I saw him a while back.
- I saw her a while back.

Bir süre önce onu gördüm.

- Tom phoned while you were out.
- Tom called while you were out.

Sen dışarıdayken Tom telefon etti.

That while working full time,

''Okulu bitirmem gerek.'' diye gaza gelmiştim.

while other communities are violated.

her zaman adaleti sağlamıyor.

Quick, while the eagle's away!

Çabuk, hazır kartal gitmişken!

Quick, while the eagle's away.

Çabuk, hazır kartal gitmişken!

Speed and text while driving,

araba sürerken mesaj yazıp hızlanmaları,

So, a little while ago,

Bir süre önce,

Did nothing for a while,

bir süre hiçbir şey yapmadı,

While some died as Ottoman

Bazıları Osmanlı diye ölürken

Enjoy life while you may.

Çıkarabilirken hayatın tadını çıkarın.

That, while regrettable, is true.

Üzücü olsa da, bu doğrudur.

He dozed all the while.

Her zaman uyukladı.

He rested for a while.

O bir süre dinlendi.

Do not read while walking.

Yürürken okuma.

He always hums while working.

O, çalışırken her zaman mırıldanır.

Behave yourself while I'm gone.

Ben yokken terbiyesizlik yapma.

Stay a while and listen.

- Bir süre kalıp dinleyin!
- Bir süre kal ve dinle.

It may take a while.

O biraz zaman alabilir.

Enjoy it while it lasts.

O devam ederken keyfine bak.

Enjoy it while you can.

Yapabiliyorken tadını çıkar.

Can we rest a while?

Bir süre dinlenebilir miyiz?

You'd better rest a while.

Bir süre dinlensen iyi olur.

It could take a while.

Biraz zaman alabilir.

Tom hesitated for a while.

Tom bir süre tereddüt etti.

Tom waited for a while.

Tom bir süre bekledi.

Tom continued after a while.

Tom bir süre sonra devam etti.

I fell asleep while reading.

Okurken uyuyakaldım.

While broth boils, friendship blooms.

Et suyu kaynarken dostluk çiçek açar.

We rested for a while.

Biz bir süre dinlendik.

While sleeping, he snored loudly.

Uyurken yüksek sesle horladı.

I've been around a while.

Bir süre bu civardayım.

She fell asleep while reading.

Kitap okurken uyuyakaldı.

Tom watched for a while.

Tom bir süre izledi.

I'm here for a while.

Bir süredir buradayım.

It's been there a while.

Bu bir süredir orada.

Get them while you can.

Alabiliyorken onları alın.

Do it while you can.

Yapabiliyorken bunu yap.

Tom always hums while working.

Tom her zaman çalışırken mırıldanır.

Tom left a while ago.

Tom bir süre önce ayrıldı.

Tom fell asleep while reading.

Tom okurken uykuya daldı.

While driving, mind the potholes.

Araba sürerken, çukurlara dikkat et.

It's been quite a while.

Bu uzun bir süreydi.

This could take a while.

Bu bir süre alabilir.

Stop while you still can!

Hâlâ yapabiliyorsan dur!

Eat, while it's still hot.

O hala sıcakken, ye.

He left a while ago.

Bir süre önce ayrıldı.

This may take a while.

Bu biraz zaman alabilir.

You shouldn't text while driving.

Araba kullanırken mesaj atmamalısın.

Tom stayed for a while.

Tom bir süre için kaldı.

It took them a while.

- Bu onların bir süresini aldı.
- Biraz zamanlarını aldı.

Don't talk while you're eating.

Yemek yerken konuşma.

While I run, I stumble.

Ben koşarken tökezlerim.

Tom died while in Boston.

Tom Boston'dayken öldü.