Translation of "Fields" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Fields" in a sentence and their turkish translations:

Rice fields abundant,

Pirinç tarlaları boldur,

In fields like electrical engineering.

elektrik mühendisliği gibi alanlarda elde edebiliyoruz.

Constantly producing new magnetic fields.

sürekli yeni yeni manyetik alanalar üretiyor.

They work in the fields.

Tarlalarda çalışıyorlar.

He works in the fields.

O, arazide çalışır.

These fields produce fine crops.

Bu tarlalar güzel ekinler üretir.

As he lies on the fields

Tarlalarda yatarken

Does it transfer into other fields?

Başka alanlara da transfer edilmeli mi?

The displacement of these magnetic fields

bu manyetik alanların yer değiştirmesinin

The horse ran through the fields.

At tarlalarda koştu.

His family works in the fields.

Ailesi tarlada çalışıyor.

Tom is plowing the fields today.

Tom bugün tarlaları sürüyor.

The farmers quickly plowed the fields.

Çiftçiler tarlaları çabucak sürdü.

Many roads and fields were flooded.

Birçok yollar ve alanlar sular altında kaldı.

These fields produce good quality crops.

Bu tarlalar kaliteli ekin üretir.

The house was surrounded by fields.

Ev tarlalarla çevriliydi.

Also fell on the fields of Kosovo.

Kosova Savaşında hayatını kaybetti.

There is a path through the fields.

Tarlaların içinde bir patika var.

I feel like dancing in the fields.

Canım kırlarda dans etmek istiyor.

I like to roam about the fields.

Meralarda dolaşmayı severim.

Some people are working in the fields.

Bazı insanlar tarlalarda çalışıyorlar.

Superconducting magnets can produce intense magnetic fields.

Süper iletken mıknatıslar, yoğun manyetik alanlar üretebilir.

The wheat fields stretch out for miles.

Buğday tarlaları, millerce uzanır.

The fields were covered by heavy snow.

Alanlar yoğun karla kaplıydı.

You know, the fields, the lotus, the dowries -

bilirsiniz, tarlalar, lotus, çeyizler -

No, of course. Fields are made for adults.

Hayır tabii ki de. Yetişkinler içinde sahalar yapılıyor.

Tony saw green fields and small, quiet villages.

Tony yeşil tarlalar ve küçük, sessiz köyler gördü.

He looked at the cows in the fields.

O, tarladaki ineklere baktı.

Earth has mountains, forests, fields, animals and people.

Dünyada dağlar, ormanlar, tarım arazileri, hayvanlar ve insanlar vardır.

We are all stupid, but in different fields.

Hepimiz aptalız, ama farklı alanlarda.

Juno will map Jupiter's gravitational and magnetic fields.

Juno Jüpiter'in yer çekiminin ve manyetik alanlarının haritasını yapacak.

There used to be rice fields around here.

Buralarda pirinç tarlaları vardı.

In what direction or fields is change necessary?

Ne yönde ya da hangi alanlarda değişim gerekli?

Hundreds of fields were submerged in the flood.

Yüzlerce alan sel suları altında kaldı.

The stars were shining over the silent fields.

Yıldızlar sessiz arazilerin üstünde parlıyordu.

His research spans a wide range of fields.

Onun araştırması geniş bir alanı kapsar.

His house is surrounded by fields of sunflowers.

Onun evi, ayçiçeği tarlalarıyla çevrilidir.

"Working in the fields, I left a shirt behind,

"Tarlada çalışırken, arkada bir gömlek bıraktım,

30 acres is equal to about 30 football fields.

30 dönüm neredeyse 30 futbol sahası demek.

Japan has caught up with America in some fields.

Japonya bazı alanlarda Amerika'ya yetişti.

A flock of sheep was grazing in the fields.

Bir koyun sürüsü tarlalarda otluyordu.

There were not many doctors in the gold fields.

Altın alanlarında çok sayıda doktor yoktu.

Black people were compelled to work in cotton fields.

Siyah insanlar pamuk tarlalarında çalışmak için zorlandılar.

The farmers use water buffalos to plow rice fields.

Çiftçiler sabanla pirinç tarlalarını sürmek için su mandalarını kullanırlar.

In the spring, the fields are covered with dandelions.

İlkbaharda tarlalar karahindiba ile kaplıdır.

And the biggest fun is making football fields for football

Ve en büyük eğlence olan futbol için futbol sahaları yaptırıyor

I realized that all the fields of science are interconnected.

bütün bilim dalları birbiriyle bağlantılı.

Barley and wheat grow in the fields around the village.

Arpa ve buğday köyün etrafındaki tarlalarda büyür.

Back then, they plowed the fields with horses and mules.

O zamanlar tarlaları atlar ve katırlarla sürdüler.

He risked his whole fortune to discover new oil fields.

Yeni petrol sahalarını keşfetmek için tüm servetini riske attı.

When spring comes, they dig up the fields and plant seeds.

İlkbahar geldiğinde onlar tarlaları kazarlar ve tohumları ekerler.

The river overflowed its banks and flooded the fields around it.

Nehir kendi kıyılarını aştı ve çevresindeki alanları sel bastı.

Magnetic fields on Mars sprout like mushrooms in its southern hemisphere.

Mars'ta Manyetik alanlar, onun güney yarımküresinde mantar gibi türemiştir.

Not much to do with things like flight parallels and magnetic fields

Uçuşsal paralellik ve manyetik alan gibi şeylerle pek de alakası yok

Of course this event is caused by the displacement of magnetic fields

tabi bu olay manyetik alanların yer değiştirmesinden kaynaklı oluşuyor

He makes a lot of football fields and the kids play football there

Bir sürü futbol sahası yaptırıyor ve çocuklar orada futbol oynuyor

Manufacturing industry, lags behind in other fields such as services or finance. And since

kadar büyük, hizmetler ya da finans gibi diğer alanlarda geride. Ve

Soon enough, plumes of smoke from burning villages and fields dot the land west of Arretium,

Çok geçmeden, yanmakta olan köy ve arazilerden çıkan duman bulutları ve kömüre dönmüş Batı Arretium toprakları...

Once upon a time, there was a man and his wife. They had no house. They were living in the fields and sleeping at the foot of a tree.

Vaktiyle bir adam ve karısı vardı. İçinde oturacak evleri yoktu. Tarlalarda yaşıyorlardı ve bir ağacın dibinde uyuyorlardı.