Translation of "Facing" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Facing" in a sentence and their turkish translations:

I'm facing prison.

Hapishane ile karşı karşıyayım.

Tom sat facing Mary.

Tom Mary ile yüz yüze oturdu.

We're facing serious problems.

Biz ciddi sorunlarla karşı karşıyayız.

- We are facing a violent crisis.
- We're facing a violent crisis.

Şiddetli bir krizle karşı karşıyayız.

Men are facing a crisis.

Erkekler bir kriz içinde.

I'm facing that problem myself.

Ben bizzat o sorunla karşı karşıyayım.

He is facing many difficulties.

Birçok güçlükle karşılaşıyor.

Tom sat facing the door.

Tom kapıya bakarak oturdu.

Tom is facing a challenge.

Tom bir meydan okuma ile karşı karşıya.

They are facing financial problems.

Onlar mali sorunlarla karşı karşıya.

Tom is facing criminal charges.

Tom cezai yaptırımla karşılaşıyor.

We're facing a budget crisis.

Bütçe krizle karşı karşıyayız.

The hostages are facing death.

Rehineler ölüm ile karşı karşıya.

He is facing several obstacles.

O birkaç engelle karşı karşıya.

Tom is facing financial problems.

Tom mali sorunlarla karşı karşıya.

We're facing a profound change.

Derin bir değişimle karşı karşıyayız.

Tom isn't facing any charges.

- Tom hiçbir suçlamayla karşı karşıya değildir.
- Tom herhangi bir yaptırımla karşı karşıya değil.

Sami was facing murder charges.

Sami cinayet suçlamalarıyla karşı karşıyaydı.

He is facing a challenge.

Büyük bir zorlukla karşı karşıya.

The girls are facing each other.

Kızlar birbirlerine bakıyorlar.

Russia is facing great financial difficulties.

- Rusya büyük finansal zorluklarla karşılaşıyor.
- Rusya büyük finansal zorluklarla karşı karşıyadır.

Muslims always pray facing toward Mecca.

Müslümanlar hep Mekke'ye doğru namaz kılarlar.

Tom is facing life in prison.

Tom ömür boyu hapis ile karşı karşıya.

Tom is facing a life sentence.

Tom ömür boyu hapis cezasıyla karşı karşıya.

facing steep odds against life-enabling order

hayatı zorlaştıran zor adımlarla karşılaşıyoruz

I'd like a room facing the garden.

Bahçeye bakan bir oda istiyorum.

Tom is facing a few serious problems.

Tom birkaç ciddi sorunla karşı karşıya.

Are the challenges facing the agricultural industry today.

tarım endüstrisinin bugün karşı karşıya kaldığı bir sorun.

This photo we are facing shocks us almost

Karşımıza çıkan bu fotoğraf bizi adeta şok ediyor

I'd like a room facing the ocean instead.

Bunun yerine okyanusa bakan bir oda istiyorum.

We're facing a much bigger problem than that.

Biz ondan çok daha büyük bir sorunla karşı karşıyayız.

Sami was facing charges of first degree murder.

Sami birinci dereceden cinayet suçlamasıyla karşı karşıyaydı.

Sami is facing the death penalty this time.

- Sami bu sefer ölüm cezasıyla karşı karşıya.
- Sami bu kez ölüm cezasıyla yüz yüze geliyor.

Sami was addicted to drugs and facing divorce.

Sami uyuşturucu bağımlısıydı ve boşanma ile karşı karşıyaydı.

The unsolved problems facing the world today are gargantuan,

Bugün dünyanın karşı karşıya olduğu çözülmeyen sorunlar devasa,

The officers who were facing disciplinary actions at times,

Disiplin soruşturmaları ile uğraşan kamu görevlileri,

But he was facing the giant called Microsoft again

Fakat karşısında yine Microsoft denen dev duruyordu

Tom is facing up to thirty years in prison.

Tom hapishanede otuz yıla göğüs geriyor.

Tom is facing a much bigger problem than that.

Tom bundan çok daha büyük bir problemle karşı karşıya.

They feel that they're facing a series of urgent crises.

Bir dizi önemli krizle yüz yüze olduklarını hissediyorlar.

It is also a firm which is facing many risks.

aynı zamanda birçok riskle karşı karşıya olan bir firma olması

About some of the anxieties he was facing in the relationship

ilişkide yaşadığı bazı kaygıları

So they were actually facing an armoured force without their armour.

Yani zırhları olmayan bir zırhlı kuvvetle karşı karşıyaydılar.

Global climate change is one of the greatest threats facing humanity.

Küresel iklim değişikliği, insanlığın karşılaştığı en büyük tehditlerden biridir.

The half of the Moon facing the Sun is always lit.

Ayın güneşe bakan yarısı her zaman ışıldar.

This is one of the most serious problems facing this country.

Bu, bu ülkenin karşı karşıya kaldığı en ciddi sorunlardan biridir.

That is one of the most serious problems facing this country.

O bu ülkenin karşı karşıya kaldığı en ciddi sorunlardan biridir.

It is one of the most serious problems facing this country.

Bu, bu ülkenin karşı karşıya kaldığı en ciddi problemlerden biridir.

They were facing so many problems with their families and their communities

Çocuklarının mutluluğu ve hayatından çok

Of knights facing them, although they started inflicting losses on the Christians.

ve karşılaştıkları sayısız şövalye kafalarını karıştırdı. ancak Hıristiyanları tehlikeye atmaya başladılar.

Tom and Mary sat at the dining room table facing each other.

Tom ve Mary birbirine bakarak yemek odası masasında oturdu.

Let me know what happens now. The enemy facing us is the corona.

Bırak artık bana bir şey olmaz naralarını. Karşımızdaki düşman korona.

One of the greatest hurdles facing middle school students learning English is relative pronouns.

Ortaokul öğrencilerinin İngilizce öğrenirken karşılaştıkları en büyük engellerden biri de bağ zamirleridir.

Most people are afraid not of making mistakes, but of facing up to them.

İnsanların çoğu, hata yapmaktan çok, yaptıkları hatayla yüzleşmekten korkar.

The two mirrors facing each other created a repeating image that went on to infinity.

Birbirlerine bakan iki ayna, sonsuza kadar yinelenen bir görüntü yarattı.

And if you think I'm better off facing the boa constrictor, -[Bear] click, "Left". -[snake hisses]

Ve eğer bir boa yılanı ile yüzleşmek daha iyi diyorsanız "Sol"a tıklayın.

The biggest threat facing all rhinos is human greed and the promise of a large profit.

Tüm gergedanlar için en büyük tehdit insanlığın açgözlülüğü ve büyük bir kâr vaadi.

. In conjunction with the decrease in the number of bees daily and facing the threat of

. Arı sayısının her geçen gün azalması ve iklim değişikliklerinin bir sonucu olarak nesli tükenme

- The teacher and I sat face to face.
- The teacher and I sat facing each other.

Öğretmen ve ben yüz yüze oturduk.

And I figured out that that 'no' I was so scared of facing in the future,

Gelecekte yüzleşmekten korktuğum "hayır" ile

It's a painful 'truth' for us, but watching this movie brought home to me again the danger facing Earth.

Bu bizim için acı bir gerçek fakat bu filmi izlemek eve bana tekrar dünyaya bakan tehlikeyi getirdi.

The half of the Moon facing the Sun is always lit, but the lit side does not always face the Earth.

Ayın güneşe bakan yarısı her zaman ışıldar fakat ışıldayan taraf her zaman dünyaya bakmaz.

Nearly all siheyuans had their main buildings and gates facing south for better lighting, so a majority of hutongs run from east to west.

Neredeyse bütün siheuyanların ana binaları ve daha iyi aydınlatma için güneye bakan kapıları vardı.Bu yüzden hutongların bir çoğunluğu doğudan batıya doğru çalışırlar.