Translation of "Zoveel" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Zoveel" in a sentence and their turkish translations:

Waarom zoveel haat?

Neden bu kadar çok nefret?

Vrouwen hebben zoveel remmingen.

Bildiğiniz üzere kadınların birçok kısıtlaması var.

Maak niet zoveel lawaai.

Bu kadar gürültü yapmayın.

Ben ik zoveel veranderd?

Ben bu kadar değiştim mi?

Drink niet zoveel bier.

Çok bira içmeyin.

Ik spaar zoveel mogelijk.

Elimden geldiği kadar çok biriktiriyorum.

Ik eet niet zoveel.

O kadar fazla yemem.

Ik heb zoveel tijd gestoken

Beni şeytanlaştırmaya çalışanlara,

We hebben zoveel te bespreken.

Tartışacak çok şeyimiz var.

Tom leest niet meer zoveel.

Tom artık çok okumuyor.

Ik hou zoveel van je!

Seni çok seviyorum.

Omdat ik zoveel wél kan.

çünkü yapabildiğim çok şey var.

Zoveel kan ik niet eten.

O kadar çok yemek yiyemiyorum.

Waarom zijn hier zoveel vliegen?

Neden burada bu kadar çok sinek var?

- Ik heb niet zoveel moed als jij.
- Ik heb niet zoveel moed als u.

- Ben de senin cesaretin yok.
- Senin cesaretine sahip değilim.

- Je zou niet zoveel ijs moeten eten.
- Jullie zouden niet zoveel ijs moeten eten.

Bu kadar dondurma yememelisin.

Zoveel dat hij ermee gestopt is.

Acısı koşuyu bıraktıracak derecede çoğalmıştı hatta.

Waar ga je zoveel goederen opslaan?

Bu kadar malı nerede depolayacaksın?

Tom werkt niet zoveel als Mary.

Tom Mary kadar çok çalışmıyor.

Tom verdient dubbel zoveel als ik.

Tom benim iki katım kadar çok kazanır.

Ik heb zoveel van je geleerd.

Senden çok şey öğrendim.

Sami besteedde zoveel aandacht aan Layla.

Sami, Leyla'ya çok fazla dikkat etti.

Tom is zoveel ouder dan ik.

Tom benden çok daha yaşlı.

- Hij houdt net zoveel van jou als ik.
- Hij houdt zoveel van u als ik.
- Hij houdt net zoveel van jullie als ik.

O, seni benim sevdiğim kadar çok seviyor.

- Maak alstublieft niet zoveel lawaai.
- Maak niet te veel geluid alstublieft.
- Maak alsjeblieft niet zoveel herrie.

- Lütfen çok fazla gürültü yapma.
- Lütfen bu kadar fazla ses yapma!

Hebben zoveel agressie meegemaakt in hun leven.

çok fazla saldırıya maruz kaldılar.

Moeten we met zoveel mogelijk mensen praten,

mümkün olduğu kadar çok sayıda insanla

Net zoveel als in het zichtbare heelal.

sadece görebildiğimiz evrende.

Breng zoveel dozen als je kunt dragen.

Taşıyabildiğin kadar çok kutu getir.

Hij verdient drie keer zoveel als ik.

O, benim kazandığımdan üç katı daha fazla para kazanır.

Ik lachte zoveel tot ik buikpijn kreeg.

O kadar güldüm ki midem acıyor.

Hij heeft niet zoveel boeken als zij.

O, onun sahip olduğu kadar çok kitaba sahip değil.

Probeer zoveel als je kunt te onthouden.

Elinden geldiğince ezberlemeye çalış.

Waarom heeft jouw essay zoveel grammaticale fouten?

Neden makalende birçok gramer hatası var?

Niet iedereen had zoveel geluk als wij.

Herkes bizim kadar şanslı değildi.

Ik probeer hem zoveel mogelijk te vermijden.

Ondan mümkün olduğu kadar uzak durmaya çalışıyorum.

Is het nodig zoveel lawaai te maken?

Bu kadar çok gürültü yapmak gerekli mi?

Er is zoveel dat ik wil doen.

Yapmak istediğim çok şey var.

Niets, nul; zoveel tijd hebben we niet.

Hiç, sıfır, çok zamanımız yok.

Ik zal u helpen zoveel ik kan.

Size elimden gelen yardımı vereceğim.

Ik heb net zoveel boeken als Tom.

Tom'un sahip olduğu kadar çok sayıda kitabım var.

Om de zoveel minuten volgt een belangrijke beslissing.

Her birkaç dakikada önemli bir hayatta kalma seçimi yapmanız gerekecek.

Anders dan zoveel anderen, zoals mijn vriendin Melissa.

hem de arkadaşım Melissa gibi birçok insan şanslı değilken.

Je hebt nog zoveel te leren over zien.

görmek ile ilgili öğrenmeniz gereken hâlâ çok şey var.

Ze besteden zoveel tijd aan bidden om wonderen

Hayatlarında ilahi müdahaleler ve mucizeler olması için

Maar als kunst zoveel aan onze economie bijdraagt,

Sanat ekonomiye bu kadar fazla katkı sağlıyorsa

Ik kan me niet veroorloven zoveel te betalen.

O kadar çok ödemeyi göze alamam.

Weinig schatten zijn zoveel waard als een vriend.

Bir arkadaş az sayıda hazine kadar çok değerlidir.

Ik zal je zoveel als ik kan helpen.

Sana yapabildiğim kadar çok yardımcı olacağım.

Als je zoveel eet, zal je dik worden.

O kadar çok yersen, şişmanlarsın.

Ik wist niet dat hij zoveel gedronken had.

Onun o kadar çok içtiğini bilmiyordum.

Er zijn zoveel roekeloze chauffeurs in de wereld.

Dünyada çok fazla dikkatsiz şoför var.

Ik heb driemaal zoveel geld als jij uitgegeven.

Ben senin harcadığının üç katı kadar çok para harcadım.

En daarin is ze zoveel groter dan ik ben,

O, benden çok daha büyük.

Is een verhaal dat zoveel mogelijk mensen zal aanspreken,

mümkün olan en geniş çapta insanın hoşuna gidebilmeli,

Toen de wereld zoveel veiliger, schoner en gelijker leek.

dünyanın daha güvenli, temiz ve eşitlikçi olduğu zamanları.

Het speet mij dat ik zoveel tijd verloren had.

Çok fazla zaman kaybettiğim için çok üzüldüm.

Tom had niet zoveel geld van Mary moeten lenen.

Tom Mary'den o kadar çok ödünç para almamalıydı.

Ik heb twee keer zoveel boeken gelezen als hij.

Onun okuduğunun iki katı kadar kitap okudum.

Ik vind niet dat peuters zoveel tv moeten kijken.

Anaokulu öğrencilerinin bu kadar çok TV izlemeleri gerektiğini sanmıyorum.

Waarom breng je zoveel tijd door met tv-kijken?

Niçin TV izleyerek çok zaman harcıyorsun?

Hoe kan iemand die zo rijk is zoveel klagen?

Bu kadar zengin birisi nasıl bu kadar şikayet edebilir?

Waar zoveel grensverleggende ontdekkingen gedaan werden over het aardse leven.

çığır açacak keşiflerin ilk adımını ortak noktada buluşturuyor.

En dat hij dankbaar was dat ze zoveel geduld had.

nasıl minnettar olduğunu anlattı.

Het spijt me dat ik je zoveel problemen heb bezorgd.

- Başına bir sürü bela açtığım için üzgünüm.
- Sana bu kadar sıkıntı verdiğim için özür dilerim.

Ik heb zoveel honger dat ik een paard kon opeten.

O kadar açım ki bir atı bile yiyebilirim.

Er zijn altijd zoveel ongewenste cadeaus in huis na Kerstmis.

Noel'den sonra evde hep pek çok istenmeyen hediyeler vardır.

Ik heb zoveel honger dat ik een koe kon opeten.

O kadar açım ki bir inek bile yiyebilirim.

Ik heb zoveel werk dat ik nog een uur blijf.

O kadar çok işim var ki, bir saat daha kalacağım.

Ik heb nog nooit zoveel mensen op één plek gezien.

Bir yerde hiç bu kadar çok insan görmedim.

Dit zal het zoveel gemakkelijker maken om aan iets te beginnen

Bu, bir şeye başlamayı çok daha kolay hale getirecek

En die keuze moet zoveel mogelijk op lokaal niveau worden betracht.

ve o seçim mümkün olduğu kadar yerel düzeyde uygulanmalı.

- Is de pijn gewoonlijk zo erg?
- Doet het gewoonlijk zoveel pijn?

Ağrı genellikle bu kadar kötü mü?

Plotseling herinnerde ik me dat ik zoveel boeken niet kon betalen.

Birdenbire, pek çok kitap için para ödeyemediğimi hatırladım.

En we gaan zoveel van deze instrumenten moeten verzamelen als we kunnen,

Kullanabildiğimiz kadar aracı kullanmalıyız ki,

Zoveel geld hadden we niet, dus konden we het huis niet kopen.

O kadar paramız yoktu, yani evi alamadık.

Ik snap niet hoe iemand die zo rijk is zoveel kan klagen.

Bu kadar zengin birinin nasıl da bu kadar çok şikayet edebileceğini anlamıyorum.

Er staan zoveel sterren aan de hemel, ik kan ze niet allemaal tellen.

Gökyüzünde birçok yıldız var onların hepsini sayamam.

Ze heeft zoveel tijd en energie in de voorbereiding van die bruiloft gestoken.

O düğüne hazırlanırken çok fazla zaman ve enerji harcadı.

Tom zei dat het hem niet zoveel tijd kostte om dat te doen.

Tom onu yapmanın onun çok uzun zamanını almadığını söyledi.

Bovendien kun je met één abonnement Surfshark op zoveel apparaten installeren als je wilt.

Dahası, tek bir abonelik, Surfshark'ı istediğiniz kadar cihaza kurmanıza izin verir.

Als je niet zoveel had gegeten zou je nu ook niet zo slaperig zijn.

Çok yemek yememiş olsaydın, şimdi bu kadar uykusuz kalmazdın.

Ik kan niet geloven dat ik eigenlijk zoveel geld op de bank heb staan.

Aslında bankada o kadar param olduğuna inanamıyorum.

Ik reis zoveel om iets over te brengen... ...wat belangrijk zal zijn in de toekomst.

Kilometrelerce yol yapıp geleceği biçimlendirecek olanlara ulaşmaya çalışıyorum.

Ten koste van 10.000 slachtoffers, had hij tweemaal zoveel verliezen op de Russen toegebracht - ongeveer

10.000 zayiat karşılığında, Ruslara iki katı zayiat vermişti

Hij at er drie, en zei dat hij er nog eens zoveel zou kunnen eten.

O, üç tane yedi ve yine aynı sayıda yiyebileceğini söyledi.

- Het is niet normaal om zo veel te eten.
- Het is abnormaal om zoveel te eten.

Çok yemek anormaldir.

Ik heb nog nooit iemand ontmoet die zoveel over de geschiedenis van Australië weet als Tom.

- Avustralyalı tarihi hakkında Tom'un bildiği kadar çok bilen biriyle asla tanışmadım.
- Avustralya tarihini Tom kadar bilen birine hiç rastlamadım.

Je had het enkel hoeven vragen en ik had je zoveel geld geleend als je nodig had.

Yapman gereken tek şey sormaktı ve istediğin kadar çok parayı sana ödünç verirdim.

De graphics van de Super Nintendo zijn geweldig. Ze zijn zoveel beter dan die van de oorspronkelijke Nintendo.

Süper Nintendo'nun grafikleri şaşırtıcı. Onlar orijinal Nintendo'nun grafiklerinden çok daha iyi.

Het probleem met de wereld is niet dat mensen te weinig weten, maar dat ze zoveel weten dat niet waar is.

Dünya ile ilgili sorun insanların çok az bilmesi değil fakat öyle olmayan çok şey bilmeleridir.

- Hij verdient drie keer zoveel als ik.
- Hij verdient drie keer meer dan ik.
- Hij verdient drie keer meer dan ik doe.

- O benden üç kat daha fazla kazanır.
- Benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanır.

Maar weet je, het zou toch jammer zijn om al deze zinnen te verzamelen en voor onszelf te houden, omdat je er zoveel mee kunt doen. Daarom is Tatoeba open. Onze broncode is open. Onze gegevens zijn open.

Ama biliyorsunuz, tüm bu cümleleri toplamak ve kendimiz için saklamak hazin olacaktır. Ki Tatoeba'nın açık olmasının nedeni budur. Bizim kaynak kodumuz açıktır. Bizim bilgimiz açıktır.