Translation of "Vertelt" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Vertelt" in a sentence and their turkish translations:

vertelt je niets.

size bir şey kanıtlamaz.

Hij vertelt leugens.

- O, yalan söylüyor.
- O, yalan söyler.

Wie vertelt de waarheid?

Kim doğruyu söylüyor?

Vertelt Tom de waarheid?

Tom gerçeği söylüyor mu?

Sami vertelt de waarheid

Sami doğruyu söylüyor.

Expertise vertelt je wat anders.

Uzmanlık ise tersini söyler.

Wat vertelt de emotie je?

Bu duygu size ne söylüyor?

"Wat vertelt mijn emotie mij?"

''Duygum bana ne söylüyor?''

Hij vertelt altijd hetzelfde verhaal.

O sürekli aynı hikayeyi anlatıyor.

Verstaat ze wat hij vertelt?

O, onun ne söylediğini anlıyor mu?

Hij vertelt voortdurend hetzelfde verhaal.

O sürekli aynı hikayeyi anlatıyor.

Geloof haar niet, ze vertelt leugens.

Ona inanmayın, o yalan söyler.

Nu vertelt hij mij de waarheid.

Şimdi o bana doğruyu söyler.

Iets vertelt me dat je wat verbergt.

Bana senin bir şey sakladığın söylendi.

Dus wat vertelt dit ons over politiek geweld?

Peki tüm bunlar bize politik şiddet hakkında ne söylüyor?

Ik vermoed dat Tom niet de waarheid vertelt.

Tom'un gerçeği söylemediğinden kuşkulanıyorum.

Iets vertelt mij dat zij hen gevonden heeft.

Bir şey bana onun onları bulduğunu söylüyor.

Ik lach altijd als iemand een grap vertelt.

- Biri espri yapınca hep gülerim.
- Fıkra anlatılınca hep gülüyorum.

Doe het op de manier zoals hij je vertelt.

- Onu, onun senin yapmanı istediği şekilde yap.
- Onu, onun dediği yoldan yap.

Ik besefte dat hij de waarheid misschien niet vertelt.

Bana gerçeği söylemeyebileceğini fark ettim.

Hij vertelt een nieuwe leugen om de voorafgaande te verdoezelen.

O, daha önce gelenleri gizlemek için için yeni bir yalan söylüyor.

- Ik doe het wel als je me vertelt hoe het moet.
- Ik doe het wel als je me even vertelt hoe het moet.

Onu nasıl yapacağımı bana söylersen onu yaparım.

- Ik wil dat je me de waarheid vertelt.
- Ik wil dat u me de waarheid vertelt.
- Ik wil dat jullie me de waarheid vertellen.

Bana gerçeği söylemeni istiyorum.

Dat vertelt de arts dat er verbinding is met de buitenwereld.

Bu doktora dış dünyayla bir bağlantı olduğunu gösterir.

Ik zal wel niet de eerste zijn die je dat vertelt.

Onu sana söyleyen ilk ben değilim sanırım.

Sanjay Gubbi vertelt over bloedvergieten in zijn staat Karnataka in Zuidwest-India.

Sanjay Gubbi, Güney Hindistan'daki memleketi Karnataka'daki katliamdan bahsediyor.

Dan dat hij een andere man vertelt dat hij hulp nodig heeft.

kırmak yerine, ölmeyi seçeceğini biliyorum.

Ik denk dat de grappen die Tom vertelt grappiger zijn dan die van Mary.

Sanırım Tom'un anlattığı fıkralar Mary'nin anlattıklarından daha komik.

- Is er iets dat je ons niet vertelt?
- Verbergt u iets voor ons?
- Hou je iets achter?

Bize söylemediğin bir şey var mı?