Translation of "Paard" in Turkish

0.032 sec.

Examples of using "Paard" in a sentence and their turkish translations:

- Ik zie jouw paard.
- Ik zie uw paard.

Ben senin atını görüyorum.

- Dit is zijn paard.
- Dat is zijn paard.

- Bu onun atı.
- O, onun atı.

Het paard springt.

At atlıyor.

Zadel mijn paard.

Atımı eyerle.

- Dit is mijn paard.
- Het paard is van mij.

Bu benim atım.

Ga op het paard.

Ata bin.

Ze hebben een paard.

Onların bir atı var.

Het paard heeft dorst.

At susamış.

Het is geen paard.

Bu bir at değil.

Het is een paard.

Bu bir at.

Dit is zijn paard.

Bu onun atı.

Dat is zijn paard.

O, onun atı.

Is het paard zwart?

At siyah renkli mi?

Mijn paard is zwart.

Atım siyah.

Dit is mijn paard.

Bu benim atım.

Tom heeft een paard.

Tom'un bir atı var.

Waar is mijn paard?

- Benim atım nerede?
- Atım nerede?

Mijn paard is wit.

Atım beyazdır.

Mijn paard is dood.

- Benim atım öldü.
- Atım öldü.

Ik heb een paard.

- Benim bir atım var.
- Atım var.
- Bir atım var.

Dat paard kan praten.

O at konuşabilir.

Heb je ooit paard gereden?

Hiç ata bindin mi?

Ik hinnik als een paard.

Bir at gibi kişniyorum.

Het bruine paard is snel.

Kahverengi at hızlıdır.

Het paard is niet wit.

At beyaz değildir.

Een paard eet geen komkommersalade.

Bir at hıyar salatası yemez.

Het paard is van mij.

At benim.

Dat paard is van Tom.

O, Tom'un atı.

Ik gaf mijn paard water.

Atımı suladım.

Hij gaf zijn paard water.

Atına su verdi.

Tom gaf zijn paard water.

- Tom atına su verdi.
- Tom atını suladı.

Zij gaf haar paard water.

O, atını suladı.

Maria gaf haar paard water.

Mary atı suladı.

Wij gaven onze paard water.

Atımızı suladık.

Zij gaven hun paard water.

Onlar atlarına su verdiler.

Hij viel van het paard.

O, attan düştü.

Deze man heeft een paard.

Bu adamın bir atı vardır.

Mijn paard houdt van appels.

Atım elmayı seviyor.

Waarom wil Tom een paard?

Tom neden at istiyor?

Het beste paard struikelt wel eens.

- Herkes hata yapar.
- Hatasız kul olmaz.
- Her güzelin bir kusuru vardır.
- İnsan beşer, kuldur şaşar.
- Kusursuz iş olmaz.

Het paard van Napoleon was wit.

Napolyon'un atı beyazdı.

De prins wil een wit paard.

Prens beyaz bir at istiyor.

De Grieken bouwden een houten paard.

Yunanlar tahtadan bir at inşa etti.

Hij reed te paard naar de zee.

O, denize bir atla gitti.

Hij is zo sterk als een paard.

O, bir at kadar güçlü.

Kijk naar die ridder op het paard.

Atın üstündeki şu şövalyeye bak.

De hond is bang voor het paard.

Köpek attan korkuyor.

Onze buurman kocht zich een schattig paard.

Komşumuz kendini büyüleyici bir at satın aldı.

Tom gaf zijn paard een beetje haver.

Tom atına biraz yulaf verdi.

Het paard stopte en weigerde verder te gaan.

At durdu ve kımıldamadı.

Het paard brak zijn nek toen het viel.

Düşen at boynunu kırdı.

Beter een blind paard dan een lege halster.

- Kötürümden aksak, hiç yoktan torlak yeğdir.
- Kör at boş yulardan iyidir.

Het witte paard is hoger dan het zwarte.

Beyaz at siyah olandan daha uzun.

- Dit is een paard.
- Dit is een ros.

Bu bir at.

De jongen reed voor het eerst op een paard.

Çocuk ilk kez bir ata bindi.

Ik wist niet eens dat je een paard had.

Bir atın olduğunu bilmiyordum bile.

Een gekregen paard kijkt men niet in de mond.

Üzümü ye, bağını sorma!

Laten we het paard niet achter de wagen spannen.

Her şeyi sırasıyla yapalım.

Ik heb zoveel honger dat ik een paard kon opeten.

O kadar açım ki bir atı bile yiyebilirim.

Een gegeven paard mag je niet in de bek kijken.

- Üzümünü ye bağını sorma.
- Beleş atın dişine bakılmaz.

Het paard van de prinses heette Falada en kon spreken.

Prensesin atının ismi Falada idi ve konuşabiliyordu.

Alsof je per paard forenst of een telefoon met kiesschijf gebruikt.

İşe atla gitmek veya çevirmeli telefon kullanmak gibi bir şey olur.

- Ik heb honger als een paard.
- Ik rammel van de honger.

Ben ayı kadar açım.

Een zwart paard loopt langzaam langs de oever van het meer.

Siyah bir at gölün kıyısı boyunca yavaş yürüyor.

Het is eenzaam in het zadel sinds het paard is overleden.

At öldüğünden beri o, eyerde yalnız.

Het is te laat om de staldeur te sluiten als het paard inmiddels al is weggelopen.

- Son pişmanlık fayda etmez.
- İş işten geçtikten sonra önlem almak için çok geç.

Het is te laat om de schuurdeur te sluiten als het paard er al vandoor is.

At zaten kaçtığında ahır kapısını kapatmak için çok geç.

- Ik heb ontzettende honger.
- Ik heb honger als een paard.
- Ik verga van de honger.
- Ik ben uitgehongerd.
- Ik rammel van de honger.
- Ik ga kapot van de honger.

- Çok açım.
- Açlıktan ölüyorum.
- Ben çok açım.
- At gibi açım.
- Çok acıktım.
- Karnım çok aç.
- Çok acıkmışım.