Translation of "Groeit" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Groeit" in a sentence and their turkish translations:

De bevolking groeit.

Nüfus büyüyor.

Zijn bedrijf groeit snel.

İşi hızlıca büyüyor.

Het bedrijf groeit snel.

Şirket hızlı büyüyor.

Rijst groeit in warme landen.

Pirinç ılıman ülkelerde yetişir.

Rijst groeit in warme klimaten.

Pirinç sıcak iklimlerde yetişir.

De bevolking van Zweden groeit.

İsveç'in nüfusu artıyor.

Mos groeit in... ...donkere, vochtige omgevingen.

Yosun karanlık, nemli ortamlarda büyür.

Want in deze wereld groeit alles.

Çünkü bu dünyada her şey yetişir.

Geld groeit niet aan de bomen.

Para ağaçlarda yetişmez.

Een snor groeit op de bovenlip.

Bıyık üst dudakta çıkar.

Verwoeste grond terugwint en er opnieuw groeit.

yeniden yetiştiren doğa gibi yenileyici.

Mondiaal groeit thuiszorg met 10% per jaar.

Dünyada evde bakım her yıl yüzde 10 büyüyor.

De wind groeit uit tot een storm.

Rüzgâr şiddetini iyice arttırıyor.

De wereldbevolking groeit van jaar tot jaar.

Dünyanın nüfusu yıldan yıla artıyor.

Er groeit geen gras op de maan.

Ayda hiç ot yoktur.

Wist je dat spaghetti groeit aan spaghettibomen?

Spagettinin spagetti ağaçlarında yetiştiğini biliyor muydun?

Je staat er versteld van waar het groeit.

Bu çalının büyüyebileceği yerleri hayal dahi edemezsiniz.

Het geld groeit me niet op de rug, weet je.

- Bilirsin, ekmek aslanın ağzında.
- Bilirsin, para kolay kazanılmıyor.

Als je je haar scheert, groeit het weer dikker terug.

- Saçını tıraş edersen, tekrar daha kalın uzayacaktır.
- Saçını kazırsan daha gür çıkar.

Denk je dat het geld mij op de rug groeit?

- İyi para kazandığımı düşünüyor musunuz?
- Sizce iyi para kazanıyor muyum?

Nu leeft en groeit ze in een wereld van andere geesten,

Ama şimdi, benim paylaşmadığım dünya dolusu diğer zihnin içinde

Het aantal studenten dat naar het buitenland gaat studeren groeit ieder jaar.

Öğrenim yapmak için yurtdışına giden öğrenci sayısı her yıl artmaktadır.

Ik weet dat deze niet dodelijk is vanwege de omgeving waarin hij groeit.

Bunun öldüren mantarlardan olmadığını, içinde bulunduğu çevre sayesinde biliyorum.

Bedekt onder vers gras dat niet groeit onder het bladerdak van het bos...

Kalın ağaç örtüsünün altında büyümeyen taze çimenle dolu burası.

Als je dat waterpistool wilt hebben, moet je er zelf maar voor sparen. Ik kan geen speelgoed voor je blijven kopen. Het geld groeit niet op m'n rug.

Eğer su tabancası istiyorsan sadece para biriktirmek ve onu kendin almak zorunda kalacaksın. Senin için sürekli oyuncaklar alamam. Verecek param yok.