Translation of "Donkere" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Donkere" in a sentence and their turkish translations:

Als donkere rook.

tıpkı siyah bir duman gibi.

Japanners hebben donkere ogen.

Japonların koyu gözleri vardır.

Donkere wolken voorspellen regen.

- Koyu bulutlar yağmura işaret eder.
- Kara bulutlar yağmurun belirtisidir.
- Kara bulutlar yağmur habercisidir.

Bekend als de 'donkere middeleeuwen'.

Avrupa tarihinin çalkantılı bir döneminden geliyor .

De zoektocht naar donkere materie

Karanlık madde arayışı

Tom heeft een donkere huid.

Tom koyu tenli.

Hij draagt altijd donkere kleren.

O her zaman koyu giysiler giyer.

Ze heeft een donkere huidskleur.

O koyu tenlidir.

Die donkere wolken voorspellen regen.

Şu kara bulutlar yağmurun habercisi.

Mos groeit in... ...donkere, vochtige omgevingen.

Yosun karanlık, nemli ortamlarda büyür.

Onze donkere zeeën zijn het toneel...

Karanlık denizlerimiz...

Met twee verschillende soorten donkere materie.

iki temsili evren örneğini görüyorsunuz.

Hij draagt altijd een donkere bril.

O her zaman siyah gözlük takar.

Ik hou van haar donkere ogen.

- Koyu gözleri severim.
- Koyu gözlerini seviyorum.

De nacht zorgt voor een donkere beschutting.

Gecenin gelmesiyle karanlıktan faydalanacaklar.

...duiken we dieper in deze donkere wateren.

...bu karanlık suların daha da derinlerine iniyoruz.

Als die donkere materiedeeltjes heel snel bewegen,

Eğer bu parçacıklar hızlı ilerliyorsa

Katten kunnen zelfs op donkere plaatsen zien.

Kediler, karanlık yerlerde bile görebilirler.

Donkere materie kan niet rechtstreeks gezien worden.

Karanlık madde doğrudan görülemez.

De dief verborg zich in de donkere deuropening.

Hırsız karanlık antrede saklandı.

Lezen in een donkere kamer is niet goed.

Karanlık bir odada okumak iyi değildir.

Wat gebeurt er als er geen donkere materie is?

Peki karanlık maddeniz yoksa ne olur?

Maar op donkere nachten... ...neemt een zesde zintuig het over.

Fakat daha karanlık gecelerde... ...altıncı bir his devreye giriyor.

De meeste natuurkundigen denken dat donkere materie een deeltje is

Çoğu fizikçi karanlık maddenin atom altı parçacıklara çok benzeyen

En deze kleine jongens geven veel aanwijzingen over donkere materie.

Ve bu ufaklıklar karanlık madde açısından önemli ipuçları.

Ik zou hem niet willen ontmoeten in een donkere plaats.

Ben karanlık bir yerde onunla karşılaşmak istemiyorum.

Astronomen hebben een sterrenstelsel ontdekt met bijna geen donkere materie.

Gök bilimciler, içinde hiç karanlık madde bulunmayan bir galaksi keşfettiler.

En mos houdt van een donkere, vochtige omgeving om te groeien.

Yosun karanlık, nemli ortamlarda büyür.

Maar toen ik er kwam, leek de collegezaal wel een donkere grot.

Ben gittiğimde konferans salonu mağara gibi ve karanlıktı.

Als de maan afneemt... ...moet ze zich behelpen in de donkere nachten.

Dişi, Ay küçülmeye devam ederken... ...en kara gecelerden en iyi şekilde faydalanmalı.

Al gauw zal de leeuwin haar profijt van de donkere nachten verliezen.

Dişi aslan, Yeni Ay'ın kara gecelerinin getirdiği avantajı yakında kaybedecek.

En heilige relikwieën stelen … en vervolgens weer verdwijnen over de donkere zee.

iniyorlar ... sonra karanlık denizde yeniden gözden kayboluyorlar.

Zegt ze: "Als iemand iets gemeens zegt over iemand met een donkere huid."

kötü bir isim söylediğindedir" yazıyor.

Donkere, bedompte plekken zijn zeer geschikt om beestjes te vinden. Daar gaan we heen.

Karanlık ve rutubetli yerler börtü böcek bulmak için her zaman iyidir. Biz de oraya gidiyoruz.

Veilig en iets wijzer. Bij elkaar blijven kan lastig zijn in dichtbegroeide, donkere regenwouden.

Artık güvende, biraz da akıllandı. Bu yoğun, karanlık yağmur ormanlarında ayrı düşmemek zor olabiliyor.

Verder weg van de stadslichten... ...in de donkere open oceaan zijn de robben veiliger.

Şehrin ışıklarını geride bırakıp karanlık açık okyanusa ulaşan kürklü foklar artık daha güvende.

Iedereen is een maan en heeft een donkere zijde die hij nooit aan iemand laat zien.

Herkes bir aydır, ve hiç kimseye göstermediği karanlık bir yüzü vardır.

Het is niet mogelijk om de rondreis binnen de donkere uren te maken... ...dus moeten ze het licht trotseren.

Karanlığın hâkim olduğu saatlerde gidiş dönüş yapmak mümkün değil. Cesaret toplayıp ışığa göğüs germeliler.