Translation of "Brief" in Turkish

0.044 sec.

Examples of using "Brief" in a sentence and their turkish translations:

- Mail deze brief.
- Stuur deze brief.

Bu mektubu postala.

- Ik heb een brief gelezen.
- Ik las een brief.

- Bir mektup okuyorum.
- Bir mektup okudum.

- Hij heeft een brief geschreven.
- Hij schreef een brief.

- O bir mektup yazdı.
- Bir mektup yazdı.

- Ik heb je brief ontvangen.
- Ik heb uw brief ontvangen.
- Ik heb jullie brief ontvangen.

Mektubunu aldım.

Schrijft ge een brief?

Bir mektup yazıyor musunuz?

Zij schreef één brief.

O bir mektup yazdı.

Ik schrijf geen brief.

Bir mektup yazmıyorum.

Wiens brief is dit?

Bu kimin mektubu?

Emily schreef een brief.

Emily bir mektup yazdı.

Ik schrijf een brief.

Bir mektup yazıyorum.

Is mijn brief verzonden?

Benim mektup gönderildi mi?

Bedankt voor je brief!

Mektubun için teşekkür ederim.

Tom las de brief.

Tom mektubu okudu.

Hij schrijft een brief.

O bir mektup yazıyor.

- Je brief maakte me gelukkig.
- Je brief heeft me gelukkig gemaakt.

Mektubun beni mutlu etti.

- Ik schrijf een brief.
- Ik ben een brief aan het schrijven.

- Bir mektup yazıyorum.
- Ben bir mektup yazıyorum.
- Mektup yazıyorum.

- Ik schreef Tom een ​​brief.
- Ik schreef een brief aan Tom.

Tom'a bir mektup yazdım.

- Emily is een brief aan het schrijven.
- Emily schrijft een brief.

Emily bir mektup yazıyor.

- Zij scheurde zijn brief in vele stukjes.
- Zij verscheurde zijn brief.

O, mektubunu parçalara ayırdı.

- Ik zal morgen een brief schrijven.
- Ik ga morgen een brief schrijven.

Yarın bir mektup yazacağım.

- Ik heb gisteren je brief gekregen.
- Ik heb gisteren uw brief gekregen.

Mektubunu dün aldım.

- Hier is een brief voor jou.
- Hier is een brief voor u.

İşte senin için bir mektup.

- Ik heb zojuist jouw brief ontvangen.
- Ik heb zojuist uw brief ontvangen.

Mektubunu az önce aldım.

De man schrijft geen brief.

Adam mektubu yazmıyor.

Wie heeft de brief geschreven?

Mektubu kim yazdı?

Waar gaat de brief over?

Mektup ne hakkındadır?

Hij zal een brief schrijven.

O, bir mektup yazıyor olacak.

Heb je haar brief gekregen?

- Onun bir mektubunu aldın mı?
- Onun mektubunu aldın mı?

Heb je mijn brief gekregen?

Mektubumu aldın mı?

Moet ik een brief schrijven?

Mektup yazmak zorunda mıyım?

Ik moet een brief schrijven.

Ben bir mektup yazmak zorundayım.

De brief zal morgen aankomen.

Mektup yarın gelecek.

Dit is een belangrijke brief.

Bu önemli bir mektuptur.

Ik heb een brief geschreven.

Bir mektup yazdım.

Heeft u de brief ontvangen?

Mektubu aldın mı?

Wie heeft deze brief vertaald?

Bu mektubu kim çevirdi?

Hij gaat een brief schrijven.

O, bir mektup yazıyor olacak.

Wie heeft een brief geschreven?

Kim bir mektup yazdı?

Stuur mij een brief alstublieft.

Lütfen bana bir mektup gönder.

Ik ga een brief schrijven.

Bir mektup yazacağım.

Hij heeft een brief geschreven.

- O bir mektup yazdı.
- Bir mektup yazdı.

Het was een lange brief.

Bu uzun bir mektuptu.

Deze brief is niet ondertekend.

Bu mektup imzalanmamış.

Tom schreef Maria een brief.

Tom Mary'ye bir mektup yazdı.

Je moet een brief schrijven.

Sen bir mektup yazmalısın.

Snel opende ze de brief.

O, çabucak mektubu açtı.

Zij heeft een brief geschreven.

Bir mektup yazdı.

Ik schrijf de brief niet.

Mektubu yazmıyorum.

Dit is zijn laatste brief.

Bu onun son mektubu.

We zullen een brief schrijven.

Bir mektup yazacağız.

Maria schreef me een brief.

Maria bana bir mektup yazdı.

Wie heeft deze brief geschreven?

Bu mektubu kim yazdı?

- Ik zal een brief naar je sturen.
- Ik stuur je wel een brief.

Sana bir mektup göndereceğim.

- Ik heb Tom een brief gestuurd.
- Ik heb een brief naar Tom gestuurd.

- Tom'a bir mektup gönderdim.
- Tom'a bir mektup yolladım.

- We hebben je brief pas gisteren ontvangen.
- We hebben uw brief gisteren pas ontvangen.

- Mektubunu düne kadar almamıştık.
- Mektubunu ancak dün alabildik.
- Düne kadar mektubunu almadık.

Ik schreef haar een lange brief.

Ona uzun bir mektup yazdım.

Steve ontving een brief van Jane.

Steve Jane'den bir mektup aldı.

Heb je hem geen brief geschreven?

Ona bir mektup yazmadın mı?

Heb je de brief al beantwoord?

O mektubu cevapladın mı?

Ze vergat de brief te posten.

O, mektubu postalamayı unuttu.

Mijn grootmoeder postte de brief vanmorgen.

Büyükannem mektubu bu sabah postaladı.

Ze heeft me geen brief gestuurd

O bana hiç mektup göndermedi.

De brief is in de envelop.

Mektup zarfın içinde.

Dit is een brief uit Canada.

Bu, Kanada'dan bir mektup.

Gisteren heeft hij een brief geschreven.

O dün bir mektup yazdı.

Ik verwacht een brief van haar.

Ondan bir mektup bekliyorum.

Ik zal je een brief schrijven.

Sana bir mektup yazacağım.

Het is een heel vreemde brief.

Çok tuhaf bir mektup.

Ik heb haar brief gisteren ontvangen.

Dün onun mektubunu aldım.

Ze scheurde de brief in stukjes.

O, mektubu parçalara ayırdı.

Ik moet die brief onmiddellijk beantwoorden.

Bu mektuba hemen cevap vermek zorundayım.

Ik heb deze brief niet geschreven.

Bu mektubu ben yazmadım.

Ik heb Jim een brief geschreven.

Jim'e bir mektup yazdım.

Ik zal Tom een brief schrijven.

- Tom'a bir mektup yazacağım.
- Ben Tom'a bir mektup yazacağım.

Tom liet me Mary's brief zien.

Tom Mary'nin mektubunu bana gösterdi.

Jane heeft de brief zelf geschreven.

Jane mektubu kendisi yazdı.

Dit is een heel vreemde brief.

Bu çok tuhaf bir mektup.

Was deze brief geschreven door Ken?

Bu mektup Ken tarafından mı yazıldı?

Ik heb hem de brief voorgelezen.

- Onun için mektubu okudum.
- Mektubu onun için okudum.

Hij stuurde de brief ongeopend terug.

Açmadan mektubu geri gönderdi.