Translation of "‫إلا" in Turkish

0.094 sec.

Examples of using "‫إلا" in a sentence and their turkish translations:

إلا للتغوط

dışlamak için hariç,

لست إلا زبون.

Ben sadece bir müşteriyim.

إلا أنه، من المحتمل

Ancak şu ihtimali düşünelim ki

إلا وزاد خطر الموت.

ölüm riskiniz o kadar yüksek olur.

أسرع و إلا تأخرت.

Acele et; yoksa geç kalacaksın.

ليس عندنا إلا الشاي.

Sadece çayımız var.

لم يتبقى إلا القليل.

Sadece birazı kaldı.

ماعليك إلا ان تسأل.

- Sadece onu istemek zorundasın.
- Sadece istemeniz yeterli.

ماعليك إلا أن تجمعها.

Sadece onları toparlamanız gerekli.

إلا أنهم حدقوا بي فحسب.

sadece durup bana baktılar.

‫ولا تخرج للأكل إلا ليلًا.‬

Sadece geceleri otlamaya çıkarlar.

لا يُرى إلا المسلمين الأتراك

Türk müslümanları dışında görülmez

أسرع و إلا فاتك الباص.

Acele et, yoksa otobüsü kaçıracaksın.

أسرع و إلا فسيفوتك القطار.

Acele et, yoksa tren seni geride bırakacak.

لم يعد لدي إلا واحدة.

Bende sadece bir tane kaldı.

أسرع و إلا فاتتك الطائرة.

- Acele et yoksa uçağını kaçıracaksın?
- Acele edin yoksa uçağınızı kaçıracaksınız?

أسرع و إلا فاتنا القطار.

Çabuk ol, yoksa treni kaçıracağız.

ليس عندي إلا عشرة كتب.

On kitap dışında hiçbir şeyim yok.

إنها لا تأكل إلا الخضار.

O, sebzeden başka bir şey yemez.

أسرع و إلا فاتك القطار.

Acele et, yoksa treni kaçıracaksın.

توقف و إلا أطلقت النار.

Dur, yoksa vuracağım.

لا نريد إلا أخذها لبيتها.

Sadece onu eve götürmek istiyoruz.

ما عليك إلا أن تذهب.

Sadece oraya gitmek zorundasın.

- لم يبقَ إلا القليل من الحليب.
- لم يعد هناك إلا القليل من الحليب.

Sadece biraz süt kaldı.

إلا أننا نجد، وبشكل مفاجئ ومبهج،

görüyoruz ki meğerse,

إلا عندما تشعر أنثي الكسلان بالإثارة.

çiftleşme dönemindeki dişiler hariç.

وما هدأت الإشتباكات إلا عند الصباح

Sabah gel, işler sakinleşsin.

‫ولا يتواجد إلا في أماكن خاصة.‬

Sadece birkaç özel yerde bulunur.

إلا من خلال كسب السكان المدنيين .

yalnızca sivil nüfusu kazanarak olduğunu fark etti

فما أنا إلا مجموعة من الجزيئيات

''Ben'' dediğiniz şey bu görünüşe gelmek için

أما الآن، فلا يعلمه إلا الله."

Şu an sadece Allah biliyor.'' diyor.

إلا أنك أنت من سيبادر بالحديث.

Ama konuşmayı sen başlatacaksın.

أسرع و إلا ستتأخر عن المدرسة.

Acele et, yoksa okula geç kalacaksın.

ماعليك إلا أن تضغط على الزر.

Siz sadece butona basmalısınız.

- كل ما أستطيع فعله هو الإنتظار.
- لا يسعني إلا الإنتظار.
- لا يمكنني إلا الإنتظار فحسب.

- Sadece bekleyebilirim.
- Ben sadece bekleyebilirim.

وكأنّ المظهر الجميل لا يكون إلا هكذا.

sanki iyi görünüm başka bir şekilde olmazmış gibi.

ولم يسعْني التفكير إلا في أمر واحد:

Şunu düşünmeden edemedim:

كانت ظروفه صعبة وكئيبة إلا أنه نجا.

Durumu umutsuzdu ama hayatta kaldı.

‫كثير من الصبار لا يزهر إلا ليلًا.‬

...pek çok kaktüs sadece gece çiçek açar.

‫إلا أنه ليس مكانًا يسهل العيش فيه.‬

...yaşaması kolay bir yer değildir.

إلا إذا كنت ترتدي الأبيض يا أخي

Bari beyaz giymeseydin abicim

إلا أنه فشل في الشفاء بشكل طبيعي

güç iyileşmesine kronik yara denir.

بالرغم من أنها فقيرة، إلا أنها راضية.

O, fakir olmasına rağmen, tatmin olmuştur.

الصحة كنز لا يعرف قيمته إلا المرضى.

Sağlık hazineye benzer, kıymeti ise hasta olduğunda anlaşılır.

بالرغم من فقره إلا أنه تغمره السعادة.

Fakir olmasına rağmen, mutluydu.

لا إله إلا الله محمد رسول الله.

Allah'tan başka bir ilâh yoktur ve Muhammed, Allah'ın elçisidir.

إلا أنه , وبعيداً حتى عن خبراء الخطوط المحترفين

dışarıdaki profesyonel el yazısı uzmanlarının

إلا أن ذلك يبقى مشكلة صحية كبيرة وعامة

bu hala büyük bir genel sağlık sorununu oluşturuyor,

إلا أنهم يحصلون على 2٪ من تمويل المشروع.

girişim fonunun sadece yüzde 2'sini alıyorlar.

إنها تخلق المغامرة. والعمارة ما هي إلا مغامرة.

Maceralar yaratır. Mimarinin kendisi de bir maceradır.

إلا أن منطقة الغسق لم يتم استكشافها بعد.

Ancak alacakaranlık bölgesi neredeyse araştırılmıyor.

إلا أنه كان قائدًا فخورًا وذو إرادة قوية

Qutuz gururlu ve iradeli bir liderdi

‫رغم مظهرها،‬ ‫إلا أنها قريبة لنا من بعيد.‬

Görünüşüne rağmen... ...aslında uzaktan bir akrabamızdır.

إلا أن التربة سرعان ما تصبح باردة وداكنة،

ve karanlığa dönüştüğünden

لم يكن لدينا خيار إلا الذهاب إلى هناك.

- Oraya gitmekten başka yolumuz yoktu.
- Oraya gitmekten başka seçeneğimiz yoktu.

إلا أن نظامنا التعليمي يشغل الفص الأيسر دائمًا.

Ama bizim eğitim sistemimiz devamlı solu çalıştırıyor.

ليس لدى توم خيار إلا أن يثق بنا.

Tom'un bize güvenmekten başka hiç seçeneği yok.

هذا كله ليس إلا إسهابٌ لا معنى له.

Bütün bu sadece anlamsız laf kalabalığı.

وما كان إلا أن كبرتُ، ومن خلال المهام المتضاربة

Yetişkin olup uyuşmazlık alanında çalışana kadar da

الموعد الصفر ما هو إلا مشروب واحد، وساعة واحدة.

Sıfır randevu bir içecek ve bir saat demek.

‫لكننا لم نفهم السبب إلا مؤخرًا.‬ ‫ربما لتجذب فرائسها.‬

Nedenini daha yeni yeni anlamaya başlıyoruz. Belki de av çekmek içindir.

‫رغم هبوط ستار الظلام،‬ ‫إلا أنها لا تستطيع النوم.‬

Karanlığa rağmen... ...uyumayı göze alamazlar.

على الرغم من ثرائها إلا أنها لا تبدو سعيدة .

Sağlıklı olmasına rağmen mutlu görünmüyor.

هل أنت من كوكب لا تعيش فيه إلا النساء؟

Sadece kadınların yaşadığı bir gezegenden misin?

ولكنهم لم يكونوا إلا ليعيدوها إلى الشارع خلال 72 ساعة

ama tek yaptıkları 72 saat geçmeden onu tekrar sokağa bırakmaktı.

بدأوا بالإدمان على الأدوية التي لا تصرف إلا بوصفة طبية

işe reçeteli ağrı kesicilerle başlayıp

مثبتة أن إدمان المواد الأفيونية، ما هو إلا مرض مزمن

kapsamlı bir bilimsel kanıt yayımladı.

إلا أني لم أتأكد من وجود امرأة في المركز الأول.

Ancak bir kadının en tepede yer aldığından asla emin olmadım.

‫على الرغم من أنها باردة،‬ ‫إلا أنها تعرضت للتخريب والكسر.‬

Serin olsalar da yağmalanmış ve kırılmışlar.

‫ليس أمامنا إلا طريق واحد ‬ ‫لمعرفة أين تقود هذه الأنفاق،‬

Bu tünellerin nereye çıktığını öğrenmenin tek bir yolu var.

‫إلا أن أضواء المدينة‬ ‫تمكّنها من التحرك على مدار الساعة.‬

...şehir ışıkları sayesinde 24 saat iş başında olabiliyorlar.

رغم أن العتاد كان جيدًا‏، إلا أنه لم يكن مقاسنا‏.

Kıyafetler kaliteli olmasına rağmen üzerimize tam gelmemişti.

- أخي صغير لكنه قوي.
- أخي صغير البنية إلا أنه قوي.

Erkek kardeşim küçük ama güçlüdür.

إلا أنك تحتاج إلى تركيز عالٍ من الكحول لتحقيق ذلك.

Ama işe yaraması için yüksek bir alkol seviyesinde bir konstantrasyona ihtiyacınız var.

مع أني كنت متعبا إلا أني قدمت أفضل ما عندي.

Yorgun olmama rağmen elimden geleni yaptım.

- سأعطيك أي شيء إلا هذا.
- سأعطيك أي شيء غير هذا.

Sana bunun dışında bir şey vereceğim.

ولم يكن منهم إلا أن ينظروا إلي كأن أيديهم كانت مكتوفة،

Elimiz bağlı, yapacak bir şeyimiz yok der gibi yüzüme bakıyorlar

‫إلا أن التي تعيش في المناطق الحضرية‬ ‫تنشط ليلًا لتجنّب البشر.‬

...şehir bölgelerinde yaşayanlar insanlardan kaçınmak için gececi olur.

ارتدّ وابل السهام، ولم يتمكن الأقنجي من تسديد إلا بضع تسديدات

Oklar yağdı ve akıncılar

في حين أننا نعتقد أنها مجانية ، إلا أنها تكسبنا مليارات الدولارات.

Biz bedava zannederken bizim üzerimizden milyarlarca dolar kazanıyor.

ولا أدري متى بدأت تتعاطى الأدوية التي لا تصرف إلا بوصفة طبية،

Reçeteli ağrı kesiciler almaya ne zaman başladı bilmiyorum ama yapmış

إلا أن الأمر الرئيسي هنا هو ما سبب كونها مشاعر مهمة للغاية

Bunların neden bu kadar önemli olduğu da burada saklı.

‫تعني الشمس الحارقة أن كثيرًا‬ ‫من حيوانات الصحراء لن تخرج إلا ليلًا.‬

Kavurucu güneş, çoğu çöl hayvanının sadece gece dışarı çıkması anlamına gelir.

‫لا يظهر إلا في الظلام.‬ ‫إضاءة الشعاب بالضوء الأزرق تكشف ما يجري.‬

Bu savunma ancak karanlık çökünce belli olur. Resife mavi ışık vurunca neler olduğu gözler önüne serilir.

الإستراتيجية ، ولم يتحدى أو يناقض نابليون أبدًا إلا في نقاط التفاصيل اللوجستية.

dayanıyordu: Stratejiyi tasarlamada hiçbir rol oynamadı ve Napolyon'a lojistik ayrıntılar dışında asla meydan

جندي مولود ومخطط تكتيكي لامع ... إلا إذا كان مزاجه الناري يتفوق عليه.

asker ve parlak bir taktikçi ... ateşli mizacı onu alt etmedikçe.

ربات البيت في أيامنا هذه لا يعرفن إلا الشكوى من ارتفاع الأسعار.

Bugünün ev hanımları, yüksek fiyatlardan şikayet etmekten başka hiçbir şey yapmıyor.

- أعمل كل يوم عدا يوم الأحد.
- أعمل كل يوم إلا يوم الأحد.

Pazar günleri hariç her gün çalışırım.

مخاطر الإدمان على الأدوية التي لا تصرف إلا بوصفة طبية وإدمان المواد الأفيونية

bağımlılık tehlikesi yarattığı konusunda çok iyi eğitilmesi gerekiyor.

‫تذكروا، لا تجربوا هذا الأمر‬ ‫إلا إن كنتم في حاجة شديدة إلى الطعام!‬

Unutmayın, bunu sadece çaresiz kaldığınızda deneyin.

‫وعلى الرغم من إنها شديدة الملوحة،‬ ‫إلا أن بها الكثير من العناصر الغذائية.‬

ve çok tuzlu olsa da,  harika besin maddeleri içerir.

إلا أنني لم أستطيع الصعود لأعلى سطح الماء، بالرغم من المحاولات التي بذلتها

ne kadar uğraşsam da su yüzeyine çıkamıyorum.

سلاح الفرسان المسلمين، وعلى الرغم من ميزتهم العددية، إلا أنهم بدأوا في التراجع

ve Moğollar sayıca fazla olmalarına rağmen geri düşmeye başladılar.

على الرغم من الفوائد العديدة ، إلا أن الضرر الوحيد هو مشكلة الفيروس هذه

bu kadar yarara rağmen tek zararı işte bu virüs mevzusu

ولم ينقذه إلا من موت محقق على يد رجاله ، الذين أعادوه إلى سلامة.

ve sadece onu geri götüren adamları tarafından kesin bir ölümden kurtarıldı. Emniyet.

على الرغم من مواجهته تحالف قوي إلا أن بايزيد حقق سلسلة من الانتصارات

Güçlü Osmanlı karşıtı ittifakla karşılaşmanın karşısında Bayazıd bir kaç zafer kazandı.