Translation of "يقود" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "يقود" in a sentence and their turkish translations:

فاضل يقود درّاجته.

Fadil bisikletine biniyor.

إنه يقود سيارته الخاصة.

- Kendi arabasını sürüyor.
- Kendi arabasını kullanıyor.

إنه يقود بسرعة عالية.

O çok hızlı araba sürer.

جاك لا يقود بسرعة.

- Jack hızlı araba sürmez.
- Jack hızlı sürmez.

يقود توم سيارة مستوردة.

Tom ithal edilmiş bir arabayı kullanıyor.

يقود نجل الرئيس القوات الخاصة.

Başkanın oğlu özel kuvvetlere başkanlık ediyor.

يستطيع أخي أن يقود سيارة.

Erkek kardeşim bir araba sürebilir.

يقود أبي السيارة إلى عمله.

Babam işe arabayla gider.

عادةً ما يقود سيارة أبيه.

Sık sık babasının arabasını sürer.

طلبت منه ألا يقود بسرعة.

Ona çok hızlı sürmemesini rica ettim.

ومارك يقود مسئولية اصلاح فيس بوك.

Ve Mark Facebook'u düzeltme konusundaki suçlamaları üzerine alıyor.

أراد أن يقود إلى باتومي أولاً

Batum'a önce arabayla gitmek istedi

إنه لا يعرف كيف يقود سيارة.

O, araba sürmeyi bilmez.

هل يستطيع أخوك أن يقود سيارة؟

Erkek kardeşin araba sürebilir mi?

و يقود هذا إلى الفرق الكبير التالي

Ve bu diğer büyük farka yol açar.

وينشَط مسارٌ آخر يقود إلى شعور سلبي وابتعاد.

diğer yolun aktivasyonu ise olumsuz duygular ve kaçınmalara yol açıyor.

فلاد يقود والاشيا من الناس الذين "يلوثون" الأرض

Vlad, Eflak'ı ''kirleten'' insanlardan kurtulur

مع سيغيسموند الذي يقود القوة المجرية من المؤخرة.

Macar cephesinin önderliğindeki Batı Haçlılarının takip ettiği bir orduyu Buda'dan nehrin sol yakasında ilerleyen ve Sigsimund arkada Macar ordusuna liderlik etti.

وهذا يقود إلى إدراكي الثالث، والذي استعرته من أينشتاين:

Böylece Einstein'dan ödünç aldığım üçüncü farkındalığım oluştu.

في العام التالي ، كان يقود الفيلق السادس للحرب ضد النمسا.

Ertesi yıl, Altıncı Kolordu'nun Avusturya'ya karşı savaşmasına öncülük etti.

لكن يمكنني أن اخبركم أن العمل مع الامم المتحدة قد يقود للنجاح

ancak BM ile çalışmanın başarıya götüreceğini söyleyebilirim.

في بعض الحالات، يقود الدين الكثير من الأفارقة إلى مدى غير عادي:

Bazı durumlarda din birçok Afrikalıyı aşırı uç seviyeye sürükler:

للكثيرين ، خاصة أنه لم يكن يقود أي شيء أكبر من لواء في المعركة.

, özellikle de savaştaki bir tugaydan daha büyük bir şeye komuta etmemişti.