Translation of "عمله" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "عمله" in a sentence and their turkish translations:

في نشر عمله.

ve çalışmalarını yayınlamasına

أنهى سامي عمله.

Sami işini bitirdi.

كان عبء عمله هائلاً ،

İş yükü

- فقد عمله.
- خسر وظيفته.

- O işini kaybetti.
- İşini kaybetti.

طرد توم من عمله.

Tom işten kovuldu.

خرج سامي إلى عمله.

Sami işe gitti.

يقود أبي السيارة إلى عمله.

Babam işe arabayla gider.

يمكن عمله، لكنه ليس سهلا.

Bu yapılabilir ama kolay değil.

فقد فاضل عمله و منزله.

Fadıl işini ve evini kaybetti.

أترون، كمالية جون، وأخلاقيات عمله الصارمة

Gördüğünüz gibi onun mükemmeliyetçiliği ve katı çalışma etiği

لا يمكنه التركيز على عمله الأكاديمي.

O, akademik işlerine konsantre olamaz.

يعرف توم ما هو المطلوب عمله.

Tom ne yapılması gerektiğini anlıyor.

هذا هو الشيء الصحيح الذي ينبغي عمله.

Yapılacak doğru şey bu.

ليس لدي أي فكرة عما يجب عمله

Ne yapmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim tok.

لم ينقاش توم عمله مع ماري بتاتا.

Tom işini Mary ile asla tartışmaz.

- من أجل ذلك فقد عمله.
- خسر وظيفته لذاك السبب.

Bu nedenle işini kaybetti.

لا تترك أي شيء لتتذكّره إذا كنتَ تستطيع عمله أوتوماتيكيَّا،

Yinelenen veya kaydedilmiş liste olarak zamanlayıp planladığınız

‫حسناً، أعتقد أن لدينا خيارين‬ ‫بخصوص ما يمكننا عمله هنا.‬

Tamam, burada yapılacaklar için iki seçeneğimiz var.

‫الآن، كل ما يمكننا عمله ‬ ‫هو محاولة الاحتفاظ بالدفء والانتظار.‬

Yapabileceğimiz tek şey kendimizi sıcak tutup beklemek.

هذا الفيديو تم عمله بواسطة مجموعة من علماء الفيزياء الألمان

Bu, bir grup Alman fizikçi tarafından yapılan bir video.

- يذهب أبي إلى العمل بالدراجة.
- يركب أبي الدراجة إلى عمله.

Babam işe bisikletle gider.

انتقل سامي إلى مكان يبعد ستة ساعات عن مكان عمله.

Sami çalıştığı yerden altı saat uzağa taşındı.

لا شيء مستحيل على الرجل الذي لا يجب عليه عمله بنفسه.

Bir şeyi kendisi yapmak zorunda olmayan biri için hiçbir şey imkansız değildir.

‫وما تستطيع عمله هو لشيء مذهل‬ ‫بالقليل من الأغصان وبعض حبال المظلات.‬

Birkaç dal ve bir paraşüt ipiyle yapabilecekleriniz inanılmazdır.

هو أنّه وفي اليوم الذي نجح فيه الأخوان رايت بالتحليق، ترك عمله.

Wright kardeşlerin uçtuğu gün, o da işinden ayrılmasıydı.

‫تعتقد أن أفضل ما يمكن عمله، ‬ ‫هو أن نترك الإناء مع المصباح مضاء‬

Yapılacak en iyi şeyin bu ışığı açık bırakmak ve tüm böceklerin

‫أول شيء يجب عليك عمله في هذا الموقف‬ ‫هو مقاومة ذلك الميل للشعور بالفزع.‬

Bu durumdayken yapılacak ilk şey, panik hissiyle mücadele etmektir.

‫أفضل ما يمكنك عمله في وقت مبكر‬ ‫هو أن تحاول إلقاء نظرة من أعلى.‬

en başta yapabileceğiniz en iyi şey kuşbakışı bir görüşe sahip olmaktır.

‫ما الأسلوب الذي يجب أن نستخدمه ‬ ‫لمحاولة اقتناصه؟‬ ‫تعتقد أن أفضل ما يمكن عمله، ‬ ‫هو أن نترك الوعاء مع المصباح مضاء‬

Onun yakalamak için hangi yaklaşımı kullanmalıyız? Yapılacak en iyi şeyin, ışıkla birlikte bunu bırakıp

في عام 2012، أعربت مؤسسة Himalayan Trust عن تقديرها وشكرها لباسانج شيربا عن عمله الدؤوب في بناء الطرق في منطقة كومبو غير المتطورة.

2012 yılında Himalayan Trust, az gelişmiş Khumbu bölgesinde usanmadan gerçekleştirdiği yol yapım çalışmaları için Pasang Sherpa'yı ödüle layık gördü.