Translation of "به؛" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "به؛" in a sentence and their turkish translations:

- أنت تستخف به .
- أنت تستهين به.

- Onu küçümsüyorsun.
- Onu hafife alıyorsun.

وأمسكت به؛

Ben de ona sımsıkı tutundum.

وعدنا به

ve oraya ger geldik.

ارضوا به، وأحبّوه.

kabullenin ve sevin.

وألقى به بعيدا.

ve attı.

الذي لحق به

tarım kültürünü mahvetmişti

يثق به المستخدمون ...

Kullanıcılarına güveniyor…

بسرعة ، إلحق به.

Çabuk, onun peşinden koşun.

اتصلت به بالأمس.

Dün onu aradım.

لا تثق به.

Ona güvenme.

لنتّصل به الآن.

Onu şimdi arayalım.

لذا مالذي نقوم به؟

Ne yapıyoruz peki?

وهذا ما قمنا به.

Biz de tam olarak bunu yaptık.

‫ها هو، أمسكت به.‬

İşte böyle, onu aldık.

لم أشعر به أبدًا.

Ama öyle değil.

ليس أمراً مسلماً به.

bu fırsat verilmiyor.

ولديك أسطوانة ملحقة به،

ve ona bağlantılı silindirler var,

ولكن كيف سنبني به؟

Ama, bununla nasıl bir şey inşa edebiliriz?

ويحتفل به موظفو الميناء

ve liman çalışanları tarafından kutlandı

بدأ رسميا الاحتفال به

resmi olarak kutlanmaya başlandı

غير مرحب به للغاية

pekte hoş karşılanmıyor

وبعد شهرين، اتصلت به،

Birkaç ay sonra ona ulaşıp şöyle dedim:

أشعر بما تمر به.

- Çektiklerinizi anlıyorum.
- Sana acıyorum.

فعل ما أُمِرَ به.

O, ona söylenilmiş olanı yaptı.

أخبرها ما أخبركَ به.

Onun sana söylediğini ona söyle.

ألا تستطيع الشعور به ؟

Onu hissedemiyor musun?

قبلت أن تتزوج به.

Onun evlenme teklifini kabul etti.

لا ألتقي به كثيرا.

Onunla çok sık görüşmem.

أنا لست سعيداً به

Ben bununla mutlu değilim.

اعتقلت الشرطة المشتبه به.

Polis şüpheliyi tutukladı.

سنلتقي به عند البوابة.

Onu kapıda karşılayacağız.

- ألقت الشرطة القبض على المشتبه به امس.
- إعتقلت الشرطة المشتبه به امس.

Dün polisler şüpheliyi tutukladı.

لا. هذا ما صرح به.

Hayır. Verdiği demeç bu.

وهذا هو ما سنبدأ به.

Bu başladığımız yer.

لم يفكروا به كشيء حقيقي،

Bunun gerçek olduğunu düşünemiyorlardı

وهذا ما يقوم به الأطفال.

Benim çocuklarım bunu yapıyor.

واحد منها أكره الاعتراف به.

ki itiraf etmekten gerçekten nefret ettiğim bir tanesi var.

وفي كل مرة تفكرون به،

ve bu an her aklınıza geldiğinde

‫أن نختبره ونوزنه ونلتزم به.‬

Deneyerek, ölçerek, emin olarak.

ولكن الواقع الذي اصطدمت به

ama bulduğum gerçek dünya

لأنهم إما شعروا به بأنفسهم،

çünkü ya bunu bizzat tecrübe etmişlerdi

بل سيفخرون به لبقية حياتهم.

hayatları boyunca gurur duyacakları bir miras da olabilir.

وإليكم ما قد أخبروني به،

ve bana şunları söylediler:

هذا ما تقوم به العمارة.

Mimarinin yaptığı şey budur.

إنه ليس خيارك لتقوم به.

sizin yapabileceğiniz bir seçim değil.

ما الذي تخبرك به مشاعرك؟

Bu duygu size ne söylüyor?

‫وهذا الانتقال ليس مرحبًا به.‬

Hepsi bu hamleye sıcak bakmıyor.

‫لكن يمكن للبقية الشعور به.‬

Ama tehlikeyi sezen başkaları var.

بالطبع لم يتم الإمساك به

tabi ki de yakalanmamak

يحتفل به يوم العمل والتضامن

emek ve dayanışma günü olarak tekrar kutlanmaya başlandı

لأن البرنامج به قسم دردشة

çünkü programda chat bölümü var

إخبارنا به عن "عقلية الفايكنج".

görmek için Eski İskandinav destanlarından beş ünlü ölüm sahnesine bakacağız .

لدي الجميع دور يقوم به.

Burada hepimizin bir rolü olabilir.

قم به بنفسك وبالطريقة الصحيحة.

Onu kendiniz yapın ve hemen yapın.

لديه أسرة كبيرة لتتكفل به.

Onun geçindirecek büyük bir ailesi var.

ما كنت أفكر به بالضبط.

Tam olarak düşündüğüm buydu.

ما أخبروك به ليس صحيحاً.

Onların sana söylediği doğru değil.

ليس لدي سكين لأقطع به.

Kesecek bıçağım yok.

أحيانًا، لا أستطيع الثقة به.

Zaman zaman, ona güvenemiyorum.

عرفنا من مصدر موثوق به.

Güvenilir kaynaklardan onun hakkında bilgi edindim.

الماء به صفر سعرات حرارية.

Suyun sıfır kalorisi vardır.

لازلت متمسك به لسبب ما

Yani bir nedenden ötürü tuttuğunuz bir şey.

ما المشكلة فيما قمنا به؟

- Yaptığımızla ilgili hata nedir?
- Yaptığımızın nesi var?

كان فاضل جرّاحا موثوق به.

Fadıl güvenilir bir cerrahtı.

وسألته عن القسم الذي يعمل به.

ve ona hangi bölümlerde çalıştığını sordum.

إذا قمت بما يقوم به الآخرون،

Eğer herkesin yaptığı şeyi yapıyorsanız,

ما الذي يجب علينا القيام به؟

ne yapmamız gerek?

تجاهل الخطأ الذي قام به جوني

Johnny'nin neyi yanlış yaptığını boşver

فما ننوي القيام به هو المهم.

Önemli olan bilinçli olmaktır.

رأيت ما أخبرني به شجاعة كبيرة.

Gördüm ki bunları anlatmak inanılmaz bir cesaretti

خلع حذاءه وألقى به في وجهي.

Ayakkabıyı çıkarttı bir fırlattı bana.

‫هذا ما أشعر به في بطني.‬

midemde varmış gibi.

‫ويزداد العمق الذي يمكنني الغرق به.‬

ve o kadar derine batarım.

‫هذا مكان لا يصلح للتواجد به.‬

Burası uygun bir yer değil.

‫وازداد العمق الذي يمكنني الغوص به.‬

ve daha derine batıyorum.

وانتهى المطاف به إلى تجارب مستحيلة

imkansız denemelere katlanmış

وكان كل ما فكرت به لأقوله،

Düşünebildiğim tek şey şuydu:

فما الذي أُحاول إخباركم به هنا؟

Size ne demeye çalışıyorum öyleyse?

سيُغيّرون رأيهم بشأن ما سيقومون به.

ne yapılması gerektiği hakkındaki fikirlerini değiştiriyorlar.

وهذا ما بدأنا في القيام به.

Yapmaya çalıştığımız şey bu.

قد ارتطم به مذنب العام الفائت.

geçen yıl alev aldı.

ما سأخبرك به لا يمكن تفسيره

Sana söyleyeceğim şey

وزميل موثوق به على الصعيد المهني

sahada kendine güvenli bir doktor

الشيء الذي لم تخبرني به ويكيبيديا

Vikipedi yazılarının bana söylemediği şey,

إنه فيلم جيد جدا ، أوصي به

Çokta güzel filmdir tavsiye ederim

أو مطعم به خدمة سيئة للغاية،

berbat servisi olan, oldukça pis bir restoran

‫هذا أكثر ما أحببت القيام به.‬

Yapmayı en sevdiğim şey buydu.

إنعدان الطعام أضحت به ضعيفاً ومنهكاً.

Gıda yetersizliği onu zayıf ve bitkin düşürdü.

أخبرني كيف أتصل به لو سمحت.

Lütfen onunla nasıl temas edebileceğimi söyle.

أمرني أن أقوم بهذا، فقمت به.

Bana onu yapmamı söyledi, bu yüzden onu yaptım.

أتمنى أن تفعل ما أُمِرت به.

Keşke sana söylenildiği gibi yapsan.

لا أحد يعلم بما أشعر به.

Ne hissettiğimi kimse bilemez.

"ضعه جانباً. لا تبدأ باللعب به."

Yandan çıkarın. Onunla oynamaya başlamayın.

نظرياً ، ما أقوم به متعلق بالرياضيات.

Teorik olarak, ben matematik yapıyorum.

- فقدت ثقتي به.
- فقدت ثقتي فيه.

Ona olan güvenimi kaybettim.

هذا هو الفتى الذي أفكر به.

Bu hakkında düşündüğüm çocuk.

دونت ما تفكر به على الورق.

Düşüncelerini kağıda döktü.