Translation of "أشعر" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "أشعر" in a sentence and their turkish translations:

أشعر بالتعب

Yorgun hissediyorum.

أشعر بالسعادة

Mutlu hissediyorum.

أشعر بالإرهاق.

Yorgun hissediyorum.

أشعر بالبرد.

Üşüyorum.

أشعر بوعكة.

- İyi hissetmiyorum.
- Kendimi iyi hissetmiyorum.

أشعر بالجوع.

- Açım!
- Açım.
- Karnım aç.

أشعر بالحكة.

Kaşıntı hissediyorum.

أشعر بالانتعاش

Yenilenmiş hissediyorum.

أشعر بالضياع

Kaybolmuş hissediyorum.

أشعر بألمك

Acını hissediyorum.

لم أشعر أنها فكرة صحيحة٬ لم أشعر أنها صادقة ٬ لم أشعر أنها حقيقية

doğru, samimi ve gerçek gelmiyordu.

أنا أشعر بالذنب.

Ben dedim.

‫ولكنني أشعر بالبرد.‬

ve ben oldukça üşüyorum.

لم أشعر بالغضب،

öfkeli hissetmiyordum.

أشعر دائما بالتعب.

Sürekli üzerimde bir yorgunluk hissediyorum.

أشعر بالفضول فحسب.

- Sadece merak ediyorum.
- Sadece merak ettim.

لا أشعر بالعطش.

- Susamadım.
- Susuz değilim.

أنا أشعر بالعطش.

- Susadım.
- Ben susadım.

أشعر بأجنحتي يمكنها التحليق

Kanatlarımın uçuşa geçtiğini hissediyorum

أشعر عادةً أني دخيلة،

Bazen kadın mücadelesine geç katılmış

لم أشعر أني أُمثلهم.

Beni kapsadığını hissetmedim.

لم أشعر به أبدًا.

Ama öyle değil.

تجعلني أشعر برقّة الحياة.

hayata karşı büyük bir şefkat duyuyorum.

لذلك أشعر بالعجز بخصوصه.

bu yüzden bu konuda aciz hissediyorum.

أشعر بما تمر به.

- Çektiklerinizi anlıyorum.
- Sana acıyorum.

- أشعر بالجوع.
- أنا جائع.

- Ben açım.
- Açım!
- Karnım aç!
- Karnım acıktı!

أشعر بالدوار كلما وقفت.

Ne zaman ayağa kalksam başım dönüyor.

أشعر بألم شديد هنا.

Burada yanan bir ağrım var.

أشعر بالسعادة كلما أراك.

Seni ne zaman görsem, mutlu hissediyorum.

أشعر بالملل. سأشاهد التّلفاز.

Sıkıldım. Televizyon izleyeceğim

أشعر أنّي مريض قليلا.

Kendimi biraz hasta hissediyorum.

أشعر أنّي سمين جدّا.

Çok şişman hissediyorum.

أريد أن أشعر بالأهمية

Önemli hissetmek istiyorum.

أشعر بالحزن الشديد، بعد فترة

Çok üzülüyorum, aradan bir süre geçiyor

‫أشعر بالفعل بأن يديّ...‬ ‫كالثلج.‬

Ellerim şimdiden... Buz gibi oldu.

‫أشعر بالفعل بأن يديّ‬ ‫كالثلج.‬

Ellerim şimdiden... Buz gibi oldu.

اليوم، أنا أشعر أني بخير.

Bugün, oldukça iyi bir durumdayım.

ولا أشعر أنها تؤدي المهمة.

ve bunun işe yaradığını hissetmiyorum.

‫بدأت أشعر بأنني أزداد وهناً.‬

Güçsüzleştiğimi hissediyorum.

‫أشعر بالفعل بأنها بدأت تتورم.‬

Şimdiden şiştiğini hissedebiliyorum.

أشعر ببرد في عظامي اليوم.

Bugün iliklerime kadar soğuğu hissettim.

لم أعد أشعر بالأمان هنا.

Artık kendimi burada güvende hissetmiyorum.

أنا لا أشعر بالراحة مؤخرا.

Ben son zamanlarda iyi hissetmiyorum.

أشعر بالهلع، و ليس لدي شيء

Bocalıyorum,panikliyorum. Hiçbir şeyim yok.

فلماذا أشعر بشعور سيئ تجاه ذلك؟

Niçin bununla ilgili kötü hissetmeliyim?

‫هذا ما أشعر به في بطني.‬

midemde varmış gibi.

‫لا أشعر بأنني على ما يرام.‬

Kendimi iyi hissetmiyorum.

أشعر أنني كسرت الزجاج في رئتي

Ciğerlerimde cam kırıkları varmış gibi hissediyorum

لا أحد يعلم بما أشعر به.

Ne hissettiğimi kimse bilemez.

لا أشعر بتناول أي طعامٍ اليوم.

Bugün canım bir şey yemek istemiyor.

فإني حقًا أشعر أنه شيء غير حساس.

aslında bunun biraz duyarsızca olduğunu düşünüyorum.

وقالت: "كنت أشعر بالخزي . وغير واعية لذاتي

Yerin dibine geçtim, utancımdan

أشعر بالكثير من الامتنان تجاه الذين سبقوني،

benden önce yaşamış olup hayatlarını kendi istediği gibi yaşamış

أعني، أنا أتعرق حقا، وثم أشعر بالتعب،

yani hani "bayağı" bir terliyorum, yoruluyorum filan o sırada,

أشعر بخيبة أمل كبيرة في الأكاديمية كذلك.

Akademide de kendimce bir umut kırıklığına uğruyorum.

ما أشعر به هو حسّ أقوى بالمسؤولية

Hissettiğim bir şey yapmak için daha güçlü

‫يمكنني أن أشعر على الفور بمدى برودتها.‬

Buranın ne kadar daha serin olduğu şimdiden hissediliyor.

‫يمكنني أن أشعر باتجاه الحفرة.‬ ‫يا للهول.‬

Deliğin gittiği yönü hissedebiliyorum. Tanrım.

كانت ببساطة ما أشعر به بشكل طبيعي.

sadece iyi hissettiriyordu.

- أشعر أني رشيق.
- أحس بأن لياقتي عالية.

Ben formda hissediyorum.

- أنا عطشان.
- أنا عطش.
- أنا أشعر بالعطش.

- Susadım.
- Ben susadım.

وتركني أشعر بالوحدة أكثر من أي وقتٍ مضى.

daha yalnız hissetmeme yol açtı.

‫بالتأكيد أشعر بأنني بحاجة ‬ ‫للمزيد من الطاقة الآن.‬

Kesinlikle daha fazla enerjiye ihtiyacım olduğunu hissediyorum.

لسببٍ ما، أشعر أني نشيط أكثر في الليل.

Bazı sebeplerden dolayı geceleri daha canlı hissediyorum.

- لدي ألم في قدمي.
- أشعر بألم في قدمي.

Ayağımda bir ağrı var.

لماذا نستخدم هذا الفعل؟ لا "أشعر" أنها صحيحة؟

Neden şu fiili kullanırız, doğru "gelmez"?

سأبتاع الهدايا فقط عندما أشعر بالرغبة في ذلك

Hediye almak istediğim zaman hediye alacağım,

‫في هذا النفق الهواء أكثر دفئاً،‬ ‫ولكنني أشعر بالبرد.‬

Ama bu taraftaki hava daha sıcak gibi ve ben çok üşüyorum.

‫أشعر بالتوتر من الاستمرار بذلك الاتجاه،‬ ‫وانخفاض المياه لدي.‬

Evet, suyum bu kadar azalmışken oraya gidecek olmak beni geriyor.

أشعر بالفضول حيال أفكارك حول ما حدث في تونجوسكا

Tunguska'da ne olduğuna dair sizinde düşüncelerinizi merak ediyorum

أشعر بانتعاش تام بعد أن قضيت أسبوعا في البلاد.

Ben kırsalda bir hafta geçirdikten sonra tamamen tazelenmiş hissediyorum.

- لا أشعر بالعطش.
- أنا لست عاطشا.
- أنا لست عاطشة.

Susuz değilim.

أشعر في الكئابة عندما أكون عالق في زحمة السير.

Trafiğe takılınca canım sıkılıyor.

إذاً، لم أشعر بالضرورة بشعور جيد تجاه نفسي بسبب ذلك.

Ben de bu durumla ilgili kendimden çok hoşnut değildim.

تجعلني أشعر وكأني جزء من قصة أكبر من قصتي الشخصية.

Bana büyük bir yapbozun parçasıymışım gibi hissettiriyor.

أشعر بالزهو من أثر المورفين، أحاول أن أفهم ما يجري.

yüksek morfinden kafam iyi halde daha sonra ne olacağını düşünüyordum.

‫ما زلت لا أشعر ‬ ‫بأنني اقتربت أكثر من هذا الحطام.‬

Hâlâ enkaza çok yakın olduğumuzu hissetmiyorum.

- معدتي تؤلمني بعد الأكل.
- أشعر بآلام في معدتي بعد الأكل.

Yemeklerden sonra midem ağrıyor.

مع انني كنت جالساً تحت الشمس، ولكن كنت أشعر بالبرد.

Güneşin altında oturmama rağmen üşüdüm.

أنا أشعر بالرضا حيال الأشياء التي لا يمكنني فعلها مطلقا

denesem de en sonunda yapamadığım şeyler benim için sorun değil

ولكن في الواقع، لم أعد أشعر شعورًا مضاعفًا من حالتي المتحسنة.

Ama gerçekte, iyi olmaktan hiç bu kadar uzak olmamıştım.

ولكن هنا، بين صخب الحياة، أشعر كما لو أنني شخص دجال،

Ama burada, yaşayanların arasında, bir sahtekar gibi hissettim,

وعلى الرغم، أشعر أن هناك من الجمهور ممن في يشك في الموضوع.

Bazı izleyicilerin bunun nasıl yapılabildiği konusunda

‫بدأت أشعر بالجوع‬ ‫ما هو أفضل رهان لدينا على صيد بعض الطعام؟‬

Acıkmaya başladım, peki yiyecek yakalamamızın en iyi yolu nedir?

وأنا أيضًا، أشعر مثله بالتوتر بالدرجة التي يُنسى فيه كل شيء من التوتر.

Ben de onun gibi heyecandan her şeyi unutacak seviyede heyecanlanıyorum.

صباح الخير أيها الرئيس. ما شعورك بآخر دقائق من حياتك كرئيس؟ أشعر كأيّ يوم عادي.

Sayın başkan, günaydın. Başkanlığınızın son dakikalarında neler hissediyorsunuz? Herhangi bir gün ne hissediyorsam onu.

وفي نفس الوقت الذي كنت أحب العمل لدى جون، لم أشعر بالسعادة أثناء العمل في السياسة.

John için çalışmayı sevsem de politikada başarılı olamadım.