Translation of "المحيط" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "المحيط" in a sentence and their turkish translations:

قاع المحيط

bir okyanusal taban

هو تنظيف المحيط.

yapmamız gereken son şey.

‫إلى عمالقة المحيط.‬

...okyanusun devlerine.

أسبح في المحيط.

Okyanusta yüzüyorum.

يتباطأ دوران المحيط الأطلسي.

Atlantik okyanusu sirkülasyonu yavaşlıyor.

أنشأنا مركبة المحيط المسيرة.

okyanus dronunun doğuşunu sağladık.

كل شيء واضح من الاسم ، قاع المحيط هو الجزء تحت المحيط

isminden de her şey açık zaten okyanusal taban okyanusun altında kalan kısım

وأبحرنا عبر عواصف المحيط الأطلنطي.

Atlantik fırtınalarının içinde gittik.

مرتبطة بتيارات المحيط وبأشياء أخرى.

okyanus akıntıları ve diğer özelliklerle bağlantılı olduğunu görüyoruz.

‫ستتصل بقوة مع نغم المحيط...‬

...okyanusun ritmiyle derinden bir bağ kuracak.

‫يعرض المحيط أكثر مظاهره سحرًا.‬

Ay'ın en karanlık evresine denk gelir.

إذا كانت سعادتنا تعتمد على المحيط--

Çünkü, eğer mutluluğumuz bu duruma bağlıysa--

لأنّ المحيط كان فاسداً بشكلٍ كبيرٍ.

çünkü çevre git gide artarak daha kötü hale geldi.

وعلى بعد أميال قليلة من المحيط.

ve okyanustan birkaç mil uzaktaydım.

فلماذا لا نفعل المثل مع المحيط؟

Aynısını okyanuslar için neden yapmıyoruz?

حتى لو كانت مشروعات تنظيف المحيط،

Ocean Cleanup projesi,

ولكن منع البلاستيك من تلويث المحيط

Ancak okyanus plastiğini engellemek

والوساطة بين المحيط الأزرق والسرمدية السوداء.

ve mavi okyanus ve siyah sonsuzluk arasında bulunur,

ولكن بدلًا من النظر بعيدًا وكشف المحيط،

Yalnız bu araçlar gökyüzüne ve karaya bakmaktan ziyade,

وإنما تعلمنا الكره من العالم المحيط حولنا.

çevremizdeki dünya tarafından nefretin öğretildiğini söylüyor.

حسنًا، ربما كان تنظيف المحيط عديم الجدوى.

Peki belki de okyanusları temizlemek nafile.

‫في المحيط المفتوح، تنضم إلى عاصفة الحياة.‬

Açık okyanustaki yaşam fırtınasına katılıyorlar.

أم أنه يجد طريقاً للخروج نحو المحيط.

Küresel okyanusa ulaşmanın bir yolunu bulabilir?

‫كان بإمكانه التمادي في فعلته‬ ‫والسيطرة على المحيط،‬

O kontrolden çıkmış koşabildi ve çevreyi kontrol edebildi.

شيء من هذه الحرارة يتشعب نزولًا لأعماق المحيط

Isının bir kısmı derin okyanusa doğru yayılır

الطاقة التي تستغل لتوزيع المستشعرات خلال أعماق المحيط.

sensörleri derin okyanusa göndermek için gerekli olan enerji.

كي لا يُخرِجوا سرطان البحر المتكاثر من المحيط.

Bu yüzden, yavrulayan ıstakozları yakalamıyorlar.

ونعمل على فهم هذا الجزء المحوري من المحيط.

okyanusun bu çok önemli kısmını anlamamız gerekiyor.

‫قوى الجذب القمرية‬ ‫قوية كفاية لجذب المحيط نحوها.‬

...Ay'ın çekim gücü... ...okyanuslarımızı kendine çekecek kadar güçlü.

تشكل ممراً للجليد والماء من غرينلاند إلى المحيط

Grönland'tan su ve buzu okyanusa taşıyor.

من هناك، يكون للماء مسار واضح نحو المحيط

Oradan da okyanusa ulaşmak için açık bir yolu var.

لم يتم تدمير بنايتنا ونحن نجلس بجانب المحيط

binamız yıkılmadı ve okyanusun kenarında oturuyoruz

كما أنه ليس له عمق المحيط مع البحر

aynı zamanda denizle okyanusal derinliğe de sahip değil

وكيباتي المشكلتان من جزرٍ في المحيط الهادي الدولتان

başka bir ülkeden kısa süre önce ortadan kaybolmaya aday

دعونا نقترب أكثر لنركز على مكعب بعينه في المحيط.

Okyanusta küçük br kübe odaklanalım.

في الواقع، ربما أكثر بكثير من باقي المحيط برمته.

Hatta belki de okyanusun kalan kısmındaki tüm canlıların toplamından daha fazla.

‫درجة حرارته أدفأ بـ50 درجة مئوية‬ ‫عن الهواء المحيط.‬

Su, etraflarını saran soğuk havadan 50 derece daha sıcaktır.

‫منجذبة بضوء القمر المنعكس على المياه،‬ ‫تتوجه إلى المحيط.‬

Denizden yansıyan ay ışığına çekilerek okyanusa doğru gidiyorlar.

‫حيتان الأوركا‬ ‫هي أحد أكثر مخلوقات المحيط ذكاءً واجتماعية.‬

Katil balinalar, okyanuslardaki en zeki ve sosyal yaratıklar arasındadır.

‫كان المحيط يحطم الأبواب‬ ‫ويملأ الجزء السفلي من المنزل.‬

okyanus kapıları kırıp evin alt kısmını doldururdu.

دولٍ ستغرق في المحيط بينها بلدانٌ هي الاكثر تهديداً

milyonlarca aile , okyanusta boğulacak ülkelerden

اطلانتس المدفونة تحت مياه المحيط. بالحديث عن مدنٍ كثيرةٍ

. New York ve Boston gibi Amerikan şehirleri de dahil olmak üzere birçok şehir

مستعدة لعبور المحيط الأطلسي في مهمة لمكافحة تغير المناخ.

iklim değişimiyle mücadele etmek, Atlantik'i geçmeye hazır.

تم إطلاق أول طاقة عند حدوث كسر في قاع المحيط

okyanus tabanında bir kırılma meydana geldiğinde ilk enerji açığa çıktı

حرارةٍ معينة في المحيط من اجل التكاثر والهجرة ويبدو ان احتلال

2000 yılında mevcut olmayacaklar ve toprağın işgali

وهذا مهم جدا اذا اردتم الابحار عبر المحيط ومعكم فقط بوصلة

sadece bir pusula ile gezinmeye çalışıyorsanız yönü koruduğu için bu projeksiyon büyük önem taşır.

الطفل غمس اصابع قدميه في المحيط ليرى اذا كان الماء بارداً.

Çocuk suyun soğuk olup olmadığını görmek için ayak parmaklarını okyanusa daldırdı.

‫في المحيط الهادئ،‬ ‫مجموعة جزر "بالاو" النائية.‬ ‫3 أيام قبل مرحلة المحاق.‬

Pasifik Okyanusu'nun ücra köşesindeki Palau Takımadaları. Yeni Ay'a üç gün var.

تصف أساطير منطقة جنوب المحيط الهادئ المحّارات العملاقة على أنها آكلات للبشر

Bir zamanlar güney pasifik efsaneleri dev midyeleri deniz tabanında

‫والطريقة الوحيدة التي عرفتها للقيام بذلك‬ ‫هي أن أكون في ذلك المحيط.‬

Bunu yapabilmemin tek yolu, okyanusta olmaktı.

منذ بضع شهور خلت، كنت على متن قارب شراعي يشق طريقه عبر المحيط الهادئ،

Birkaç yıl önce, Pasifik'te San Francisco'dan Hawaii'ye

كانت المدينة محصنة بشدة، إذ تقع فوق منحدرات شديدة الانحدار، مرتفعة فوق السهل المحيط

Şehir çok ağır tahkimliydi. Bayır ve uçurumların en dik yerinde , çevre ovadan oldukça yüksek bir yerdeydi.

‫بعد ابتعادها عن أضواء المدينة‬ ‫في المحيط المظلم المفتوح،‬ ‫تكون الفقمات الفرائية أكثر أمنًا.‬

Şehrin ışıklarını geride bırakıp karanlık açık okyanusa ulaşan kürklü foklar artık daha güvende.

‫لذلك كان أمرًا مثيرًا للغاية في طفولتي‬ ‫أن أعيش في قوة ذلك المحيط الأطلسي العملاق.‬

Bir çocuk olarak devasa Atlantik Okyanusu'nun gücüyle yaşamak inanılmaz heyecanlıydı.