Translation of "الجزء" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "الجزء" in a sentence and their turkish translations:

هذا الجزء

Bu kısım ise

راقب الجزء الخلفي .

Arkayı izle.

‫هذا الجزء يمكن أكله.‬

Bu kısım yenilebilir.

الجزء الأول هو ذلك

birinci yanı şu

تقييد حقوق هذا الجزء

o kısmın haklarını kısıtlıyor

" اسحاق، في منتصف ذلك الجزء،

"Itzhak, orta bölümde,

وكبرنا على هذا الجزء بشدة

ve biz o kısma çok zor yetiştik

مجمع ثقافي آخر هو الجزء

Bir diğer kültür karmaşası yaşayan kesim ise

التحدث مع والدي كان الجزء الأسوأ.

Annemlerle konuşmak en kötü kısımdı.

وما هو الجزء الأمتع من الجيولوجيا؟

Jeolojinin en havalı kısmı nedir?

سنذهب إلى الجزء الخلفي من الأنف.

Burnun arka tarafına gireceğiz.

الآن دعنا نأتي إلى هذا الجزء

Şimdi o zaman şu kısma gelelim

هذا الجزء سيكون غربًا وليس شرقيًا

o kısım doğu değil batı olmuş olacak

‫تلفّها في هذا الجزء من الثانية.‬

Bir saniyeden az sürede geri sarıyor.

وكان الجزء الأكثر إثارة هو في الحمّام.

En enteresan kısım duşta.

‫ويمكنني النوم،‬ ‫ربما في الجزء الخلفي منها.‬

Ve arka tarafına rahatça sokulabiliriz.

‫أترون زهرة الجولق الصغيرة؟‬ ‫هذا الجزء الأصفر؟‬

Karaçalının üzerindeki çiçeği gördünüz mü? Sarı olan kısmı?

ذلك الجزء حيث يتوقع الكوميديين ويثقوا بنكاتهم

ve buna güvenilen bitiş sözlerine

‫غالباً ما يكون بعض الجزء الخلفي للعنق...‬

...bir tanrısı olduğunu unutmayalım.

كيف حدث الجزء الأول من هذا الكنز؟

Bu hazinenin ilk kısmı nasıl ortaya çıktı?

الجزء المثير للاهتمام هو ، مثل الأهرامات المصرية

ilginç olan kısım ise tıpkı mısır piramitler gibi

بالطبع سوف يهتز الجزء العلوي من المجموعة

tabi kide üstteki kısım sallanacak

انتقل الى الجزء الخلفي من الباص رجاءً .

Lütfen otobüsün arkasına doğru ilerleyin.

ما هو الجزء الأهم في التعليم الجيد؟

İyi bir eğitimin en önemli parçası nedir?

بأنني لم أشارك هذا الجزء الهام من حياتي.

bende hata yaptım hissi uyandırdı.

كتبت عرضاً كوميديا لم يحترم الجزء المضحك لدي،

Komedyenlerin, yumruklarını gıdıklamalara çevirmesinin beklendiği

و هذا هو الجزء حيث أدق حدةٍ للبصر،

ve bu bölüm en net görüş keskinliğine sahip.

ونعمل على فهم هذا الجزء المحوري من المحيط.

okyanusun bu çok önemli kısmını anlamamız gerekiyor.

الجزء الاخر من الجواب يأتي من طبيعة الصحافة،

Cevabın diğer bir kısmı da gazeteciliğin doğasından geliyor,

تقع كرواتيا في الجزء الجنوبي الشرقي من أوروبا.

Hırvatistan Avrupa'nın güneydoğusunda yer almaktadır.

إنه الجزء الأكثر حدة في خط الاتجاه هذا.

Bu trend çizgisinin en dik kısmı.

لأن هذا الجزء الذي أريد كل عملائي أن يتخطونه،

çünkü tüm müşterilerimin her zaman atlamak istediği kısım bu

‫حاول أن تجد الجزء الفعلي‬ ‫الذي كان حول الصخرة.‬

Kayanın çevresindeki kısmı bulmaya çalışıyorum.

تحتل الجزء الأكبر من النظام البيئي على هذا الكوكب،

mikroorganizmalardan balıklara ve fok, yunus ve balinalar gibi

هذا الجزء الأمامي من مخنا الذي يقع فوق عيوننا

ve genellikle bizi olumlu düşünmeye odaklayan

نسمي هذا الجزء خط الصدع من خلال هذه النقطة

bu noktadan geçen kısma biz fay hattı diyoruz

تم تدمير أو أسر الجزء الأكبر من القوات الصليبية.

Haçlılar bozguna uğradı ve yakalandı.

‫كان المحيط يحطم الأبواب‬ ‫ويملأ الجزء السفلي من المنزل.‬

okyanus kapıları kırıp evin alt kısmını doldururdu.

‫كانت في الجزء الخلفي من الوكر‬ ‫ولا تتحرّك كثيرًا.‬

Yuvanın en arkasında, pek hareket etmiyor.

استطاع الاطفائيون كبت الحريق الى الجزء الخلفي من البناية .

İtfaiyeciler, yangını binanın arkasında kontrol altına alabildiler.

زوجتي و ماري كانوا في الجزء الخلفي من الطائرة .

Karım ve Mary uçağın arkasındaydılar.

نيك بوستروم: محتمل أن هناك الجزء الأول وهو غير فعال.

NB: Muhtemelen, ilk bölüm, mümkün olmaz.

ولكن في الجزء العلوي لم يجدوا أي راحة ولا ماء

Ama en tepede hiçbir rahatlama ve hayır bulmazlar. Su.

وهذا هو الجزء من القصة الذي شاركت فيه بخلفيتي الفيزيائية.

İşte fizik altyapım da burada devreye girdi.

ونتيجة لذلك ، فإن الجزء المكسور أكبر من الحد المسموح به

bunun sonucunda kırılan parça haddinden çok fazla büyük olduğu için

هناك مثل هذا الهيكل الحلو على الجزء الخلفي من المن

işte yaprak bitinin sırtında böyle şekerli bir yapı var

لذلك كان هذا الجزء من القصة صحيحًا على الأقل ... كان

Öyleyse hikayenin bu kısmı en azından doğruydu ...

لا يستطيع الناس في الجزء الخلفي من الغرفة سماع المتحدث .

Odanın arkasındaki kişiler konuşmacıyı duyamıyordu.

وهو الجزء من الدماغ الذي يتحكم بصناعة القرارات لا اللغة.

karar vermeyi kontrol eden parçada gerçekleşiyor, dili değil.

على الرغم من أنك تريد أن تحتل الجزء السفلي من جسمي.

vücudumun alt yarısını ele geçirmek istesen de,

وقد قام أحدهم في محاضرة سابقة بذكر الجزء الحافي من الدماغ.

Ve biri önceki bir konuşmada limbik beyinden bahsetti.

لأننا بحاجة إلى استخدام بعض المصطلحات التقنية للحصول على هذا الجزء

çünkü bazı teknik terimler kullanacağım anlamamız için o kısım gerekiyor

كل شيء واضح من الاسم ، قاع المحيط هو الجزء تحت المحيط

isminden de her şey açık zaten okyanusal taban okyanusun altında kalan kısım

هذا هو الجزء الذي يفصلها عن 100 تعزية ستأتي بعد ذلك

ondan sonra gelecek olan 100 pramitten onu ayıran kısım ise bu

‫وُضع البيض في الجزء الخلفي في الوكر‬ ‫وفي الظلام.‬ ‫ويستحيل رؤيته.‬

Yumurtalar arka tarafta, karanlıkta. Görülmeleri imkânsız.

إن كلمة مركز المدينة تشير إلى الجزء التجاري من أي مدينة.

Kent merkezi sözcüğü, herhangi bir kentin iş semti anlamına gelir.

إلى الجزء الجاف من "آسيا". يجب أن نستغلّ ذوبان الثلج في "ألاسكا"

içme suyu götürmeliyiz. Alaska'da eriyen buzdan faydalanıp

جهاز التكييف الموجود هنا، أبقى حركة الهواء في هذا الجزء من المطعم.

Buradaki bir klima havanın, restoranın bu kısmında dolaşmasını sağladı.

الجزء الداخلي عبارة عن شريط مطاطي ، يلف حول نواة ، ويمتلئ أحيانًا بالسائل

İç kısım bir çekirdeğin etrafına sarılmış ve bazen sıvı ile doldurulmuş bir lastik banttır,

انضم إلينا في الجزء الأخير من مشاة نابليون بينما نكشف عن أفضل 3 ...

açıklayacağımız için Napolyon'un Mareşallerinin son bölümünde bize katılın…

فأمر الجزء الأكبر من سلاح الفرسان التابع له بالتوجه عبر الوادي وبالهجوم على الجناح

Süvarilerinin bir kısmına Memlük soluna saldırmalarını

إما كان هناك بروش فرس البحر المجنح ، وهو الجزء الأكثر قيمة من كنز كارون هذا

Ya bu Karun hazinesinin en değerli parçası olan bir kanatlı denizatı broşü vardı

تم نقل الحجارة إلى أعلى التل ، وبعد الانتهاء من البناء ، تم تدمير الجزء الحلزوني الخارجي وأصبح ما هو عليه اليوم.

taşlar kaydırılarak tepeye kadar çıkarılıyordu inşaat bittikten sonra ise en dış sarmal kısım yıkılarak bugün ki halini alıyor