Translation of "الطلاب" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "الطلاب" in a sentence and their turkish translations:

تعليم الطلاب

Öğrenciler yettiştirdi

ضحك الطلاب.

Öğrenciler güldüler.

بل ندرَس الطلاب.

biz öğrencilere hayatı öğretiyoruz.

هؤلاء الطلاب كورييون.

Bu öğrenciler Koreli.

لأنه يمكنني رشوة الطلاب

çünkü matematikte iyi olmanın

الطلاب المشاركين في البث

yayına katılan öğrenciler

يجلس هؤلاء الطلاب في فصولنا،

Sınıfımızda oturan bu çocuklar,

لذلك ومع تفاعل الطلاب المحدود،

Bu yüzden niteliksiz öğretmenler,

وبينما ننظر إلى ملاحظات مختلف الطلاب،

Öğrencilerin notlarına baktığımızda

استقبلت جامعات ومدارس الثانوية الأمريكية الطلاب

ABD'deki üniversiteler ve liseler öğrencileri aldılar,

هذا الرسم البياني يوضح عدد الطلاب

Bu grafik, Avustralya'da

ومع دفع مبلغ كاف ليهتم الطلاب.

tatmin edici bir ödemeyle onları çaba sarf etmeye teşvik ediyoruz.

وخلال الثلاثة أسابيع الأخرى، نكافئ الطلاب.

ve diğer üç haftada öğrencileri ödüllendiriyoruz.

ليس مع الطلاب في مختبر الجامعة

üniversitede laboratuvarda öğrencilerle beraber değil

حفظ صور الطلاب ونشرها على الإنترنت

öğrencilerin görüntülerini kaydedip internette yayınlayabilirmiş

صورة الطلاب أثناء الاستماع مهمة جدا

öğrencilerin ders dinlerken ki görüntüsü çok önemli zaten

وقابل الطلاب، وبعدها تناولنا الغداء معًا.

öğrencilerimle tanıştı ve daha sonra birlikte öğle yemeği yedik.

شارك كثير من الطلاب في المسابقة.

Çok sayıda öğrenci yarışmaya katıldı.

في فهم الواقع الذي يمر به الطلاب.

öğrencilerin yaşadıklarıyla gerçekleri daha iyi anlamamızı sağlıyor.

يمكننا فعل ذلك بإعطاء الطلاب كامل اهتمامنا

Bunu sürekli bir empatiyle yapabiliriz

نحن ننقل الطلاب خلال الرياضيات بإيقاع موحد -

öğrencileri matematikte aynı hızla hareket ettiriyoruz.

فنحن نحد من استثمارنا في ناتج الطلاب.

öğrenci çıktılarına az yatırım yapıyoruz.

الكثير من الطلاب حول العالم يدرسون الإنجليزية.

Dünyadaki birçok öğrenci İngilizce çalışıyor.

يتمنى الطلاب لو نعرف أنهم يريدون التواصل بعمق.

ne kadar çok ilgi istediklerini bilmemizi istiyorlar.

نصف الطلاب المتخرجين من الثانوية حاليًا في أستراليا

bugün Avustralya'da liseyi bitiren öğrencilerin yarısı

وقفوا كل الطلاب عندما عزف دان النشيد الوطني.

Dan, ulusal marşı çaldığı zaman tüm öğrenciler ayağa kalktı.

أن تتضمن مساعدة الطلاب على بناء الصداقات والحفاظ عليها؟

bağ kurmasına ve bunu devam ettirmesine yardımcı olmak dahil edilmemeli midir?

لذلك نحتاج أن يحاول الطلاب بجهد كاف في الأجزاء الصعبة

Her şeyin birbiriyle bağlantılı olmasının güzelliğinden zevk almak için

وقد بلغوا الحد الذي منحوا فيه الطلاب عشرين دولارًا وقالوا:

Öğrencilere 20 dolar verip şunu söyleyecek kadar ileri gittiler:

سيجد اثنين فقط من الطلاب الآخرين في هذه المدرسة بأكملها.

bütün okulda sadece iki öğrenci daha onunla birlikte.

يمكن أيضًا مشاركة شيء ما على شاشة المعلم مع الطلاب

aynı zamanda öğretmen ekranındaki bir şeyi öğrencilerle paylaşabiliyor

سنتحدث مع الآلاف من الطلاب. سنخرج في جولة عبر تركيا."

Binlerce öğrenciye konuşacağız. Türkiye turnesine çıkacağız.''

المعلم فقد وظيفته لأنه كان يوبخ الطلاب مرتكبي الأخطاء بقسوة.

Öğretmen işini kaybetti çünkü hata yapan öğrencileri acımasızca azarladı.

كنت أظل ناظرًا لأرضية الغرفة ولا أنظر فى أعين أولئك الطلاب.

Yere bakıp göz kontağı kurmazken

"تشانغ ون شوان " البالغ من العمر عشر سنوات هو واحد من هؤلاء الطلاب.

10 yaşındaki Chang Wenxuan, bu öğrencilerden biri.