Translation of "السجن" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "السجن" in a sentence and their turkish translations:

القاتل، الصخب، السجن، الموت، والتدمير،

Cinayet, kargaşa, hapis, ölüm, yıkım

لأنّنا دخلنا السجن بعد ذلك.

çünkü hemen sonrasında tutuklandık.

علاوة على ذلك ، عقوبة السجن

Üstelik cezası hapis cezası

هرب أحد السجناء من السجن.

Hapishaneden bir mahkûm kaçtı.

ثم هربت من السجن برفقة "بيبي"،

Sonra Pepe ile hapisten kaçtım.

أخبرني توم أن ماري في السجن

Tom bana Mary'nin hapiste olduğunu söyledi.

لماذا أمضى توم مدة في السجن؟

Tom niçin hapiste yattı?

توم ساعدني في الهروب من السجن.

Tom hapisten kaçmama yardım etti.

المحتجزين في السجن بسبب استعباد الكفالة، الآن...

kefalet esaretiyle hapis yatan o insanlar

ومعدل السجن في الولايات المتحدة ارتفع بشكل كبير

ve hapse atılma oranı dünyanın tüm bölgelerinden

ولكن هو أن نقضي بقية حياتنا في السجن.

yaşamımızın kalanını hapiste geçirmemizdi.

والأدهى، إن تم احتجازك في السجن بسبب الكفالة،

Dahası, eğer kefaletle hapiste tutuluyorsanız

أوضحت الأبحاث أن احتجاز شخص ما في السجن.

Araştırma açıkça gösteriyor ki birini hapiste tutmak

عندما كان في السجن عرضوه فيلماً عن الهولوكوست.

Hapishanede Nazi Soykırımı hakkında bir film gösterildi.

في أضخم عملية فرار من السجن في التاريخ.

bir örgütlenme ve beceriklilik timsali oldu.

لذلك هذا أمر سيئ لا تذهب إلى السجن

yani bu kötü bir şey aslında cezaevine girmiyorsunuz

وجزء من هذه المدة كان هو نفسه في السجن

Bu sürenin bir kısmını kendisi de hapiste geçirir,

عن معنى أن تكون في السجن ولو لبضعة أيام.

hapishanede olmanın ne demek olduğunu biraz konuşalım.

وحوالي نصف وفيات السجن الإجمالية بما فيها حالات الانتحار،

ve intihar dâhil, hapishanede gerçekleşen ölümlerin neredeyse yarısı

كان لا يزال على المركب، محتجزًا في زنزانة السجن.

hâlâ yüzen hapishanede tutukluydu.

انتهى أحدهم بشرب الجعة معنا، بينما دخل الآخرون السجن.

Sonunda aramızdan bazıları bira içti, bazıları da hapse girdi.

بحلول عام 1995 ربع الفئة الغير متعلمة كانت في السجن.

1995'te, üniversite mezunu olmayan siyahilerin neredeyse çeyreği hapisteydi.

ذهب ثمانية منهم إلى السجن بسبب ذلك في عام 2015

2015'te bu öğretmenlerden sekizi bu yüzden hapse girdi

السنوات التي تمضيها في السجن مفيدة لأنّك تطلق العنان لمخيلتك.

Bu bana hapiste de yardımcı oldu çünkü hayal gücün boş durmuyor.

: فقد أُجبر على الاستقالة من لجنته وقضى 6 أسابيع في السجن.

soktu : görevinden istifa etmek zorunda kaldı ve 6 hafta hapis yattı.

لقد أمضى توم 3 أعوام في السجن جزاءاَ لما قام به

Tom yaptıkları yüzünden üç yıl hapis yattı.

الشيء الآخر الذي أثّر فينا، هي السنوات العديدة التي أمضيناها في السجن.

Diğer etki de hapiste geçirdiğimiz yıllardı.

معظم ما أخبرك به اليوم وُلد في ذلك الوقت في وحشة السجن.

Şimdi sana söylediğim şeylerin çoğu o dönemde, hapishanedeki tecrit sırasında doğdu.

ولكن كان هناك مثل هذا الوضع لدرجة أن الرجل فاسد في السجن

fakat öyle bir durum vardı ki hapishanede çürümüş olan bir adam