Translation of "Suya" in Spanish

0.016 sec.

Examples of using "Suya" in a sentence and their spanish translations:

O suya girmek...

Cuando entras al agua…

Çocuk suya atladı.

El chico saltó al agua.

Derin suya giriyorsun.

Te estás metiendo en aguas profundas.

Onu suya at!

- ¡Tírale al agua!
- ¡Tiradle al agua!

Tom suya daldı.

Tom se lanzó al agua.

Onlar suya atladı.

Se lanzaron al agua.

Yüzücüler suya giriyor.

Los nadadores están entrando al agua.

Kameram suya dayanıklıdır.

Mi cámara es resistente al agua.

Bu, suya benzemiyor.

Esto no parece agua.

Suya ihtiyacımız var.

Necesitamos agua.

Suya ihtiyacım var.

- Necesito agua.
- Yo necesito agua.

Yarayı sıcak suya tutmak.

Poner la herida en agua caliente

Benden önce suya gitti.

Él se metió en el agua antes que yo.

Kuş kafasını suya daldırdı.

- El pájaro sumergió la cabeza en el agua.
- El pájaro metió la cabeza en el agua.

Biraz suya ihtiyacım var.

Necesito un poco de agua.

Başını suya daldırıp çıkar.

Agacha tu cabeza.

Yumurtayı kaynar suya koy.

Pon un huevo en agua hirviendo.

Tom'un suya ihtiyacı vardı.

Tom necesitaba agua.

Tom'un suya ihtiyacı var.

Tom necesita agua.

Isı buzu suya döndürür.

El calor transforma el hielo en agua.

Suya düştü ve boğuldu.

Cayó al agua y se ahogó.

Suya acil ihtiyaç vardır.

Se requiere agua con urgencia.

Bol suya ihtiyacın var.

Necesitas mucha agua.

Tom soğuk suya atladı.

Tom saltó al agua helada.

Soğuk suya atlamak istemedim.

Yo no quería saltar al agua fría.

Ama suya da ihtiyacımız olacak.

Pero, también, necesitamos agua.

Kanaması var. Kokusu suya yayılıyor.

Sangraba. Se olía en el agua.

Tom Mary'yi suya itmeye çalıştı.

Tom intentó empujar a Mary al agua.

Fena halde suya ihtiyacımız var.

Tenemos una necesidad urgente de agua.

Bir bardak suya ihtiyacım var.

Necesito un vaso de agua.

Somonlar yumurtalarını tatlı suya bırakır.

El salmón pone sus huevos en agua dulce.

Kaynayan suya biraz tuz koy.

Pon un poco de sal en el agua hirviendo.

Derdini insana değil, suya anlat.

No le cuentes tu problema a una persona sino al agua.

suya ihtiyaç olmadığı zamanlarda seller olurken,

y habrá diluvios cuando el agua no haga falta,

Ertesi gün suya girmek çok korkutucuydu.

Fue aterrador entrar al agua al día siguiente, temprano.

O bir sıçrama ile suya atladı.

Él salto dentro del agua con un chapoteo.

Tom ayaklarını suya sarkıtarak iskelede oturdu.

Tom se sentó en el muelle, colgando sus pies en el agua.

Sanırım daha çok suya ihtiyacımız var.

Creo que necesitamos más agua.

Bu bitki çok suya ihtiyaç duyar.

Esta planta necesita mucha agua.

Tom sıcak metali soğuk suya daldırdı.

Tom sumergió el metal caliente en agua fría.

Somon balığı yumurtalarını tatlı suya bırakır.

El salmón pone sus huevos en agua dulce.

Onların yiyeceğe ve suya ihtiyacı var.

Necesitan comida y agua.

Demek ki bu yöntemimiz de suya düştü

eso significa que nuestro método cayó al agua

Bütün bitkilerin suya ve ışığa ihtiyacı vardır.

- Toda planta necesita agua y luz.
- Todas las plantas necesitan luz y agua.

Üçe kadar saydım ve sonra suya daldım.

Conté hasta tres y luego me sumergí en el agua.

Yiyecek ve suya acilen bir ihtiyaç vardır.

Hay una necesidad urgente de comida y agua.

Tom rıhtımda ayaklarını suya sarkıtarak oturmayı sever.

A Tom le gusta sentarse en el muelle con sus pies colgando en el agua.

Ve yağ bir anda çözünür ve suya karışır.

y de pronto el aceite se disuelve en el agua.

- Haydan gelen huya gider.
- Selden gelen suya gider.

Lo que fácil viene, fácil se va.

- Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.
- Çiçek ve ağaçlar temiz hava ve taze suya ihtiyaç duyarlar.
- Çiçekler ve ağaçlar, temiz hava ve tatlı suya ihtiyaç duyarlar.

Las flores y los árboles necesitan aire limpio y agua fresca.

Bunların hepsi. Tamam, suya dönmek için bu taraftan gidiyoruz.

Por acá. Bien, vamos por aquí hacia el agua.

Herkesin yiyeceğe ve temiz suya ulaşabileceğini temin edecek fırsatlar...

para asegurar que todas las personas tengan acceso a comida y agua limpia.

Muhtemelen suya gidiyorlardır ama bu izlerin yönü bu taraf.

Probablemente, guíen a una fuente de agua, pero van para allá.

Tom suya daldı ve elinden geldiği kadar hızlı yüzdü.

Tom se zambulló en el agua y nadó tan rápido como pudo.

Tom bir bardak suya bir parça kuru buz koydu.

Tom puso un trozo de hielo seco en un vaso de agua.

- Bu, su geçirmez bir saat.
- Bu, suya dayanıklı bir saat.

Este es un reloj a prueba de agua.

Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.

Las flores y los árboles necesitan aire limpio y agua fresca.

- Kanal'ı yüzerek geçme planları suya düştü.
- Manş denizini yüzerek geçme girişiminde başarısız oldu.

Ella fracasó en su intento de nadar por el canal.

İlk başlarda suya girmek zor. Burası yüzmek için gezegendeki en vahşi, en korkunç yerlerden biri.

Al principio, es difícil entrar al agua. Es uno de los lugares más salvajes y aterradores del planeta para nadar.