Translation of "Götürdü" in Spanish

0.006 sec.

Examples of using "Götürdü" in a sentence and their spanish translations:

Beni kulise götürdü.

Así que me llevó a la antesala.

Mark kitabı götürdü.

Mark trajo el libro.

Sırlarını mezara götürdü.

Ella se llevó sus secretos a la tumba.

Bilinmeyen bir bölgeye götürdü.

hacia territorio desconocido.

Dün beni parka götürdü.

Ayer me llevó al parque.

Çalışkanlık onu başarıya götürdü.

La diligencia lo llevó al éxito.

Biri çantamı aldı götürdü.

Alguien se llevó mi mochila.

Tom, Mary'yi eve götürdü.

Tom llevó a Mary a casa.

O bizi istasyona götürdü.

- Nos llevó a la estación.
- Él nos llevó a la estación.

O onu eliyle götürdü.

Él la tomó de la mano.

O beni istasyona götürdü.

Él me llevó a la estación.

Beni nazikçe istasyona götürdü.

Él fue tan amable de llevarme en auto hasta la estación.

Tom, Mary'yi hastaneye götürdü.

Tom llevó a María al hospital.

Tom Mary'yi yanında götürdü.

Tom se llevó a Mary.

Tom bizi tuzağa götürdü.

Tom nos condujo a una trampa.

Tom köpeğini yürüyüşe götürdü.

Tom sacó a pasear a su perro.

Onlar onu nereye götürdü?

¿Dónde ellos lo llevaron?

Tom, Mary'yi istasyona götürdü.

Tom llevó a Mary a la estación.

Napolyon askerlerini Rusya'ya götürdü.

Napoleón guió a sus tropas hacia Rusia.

Jane köpeğini yürüyüşe götürdü.

Jane sacó a pasear a su perro.

Annem beni parka götürdü.

Mi mamá me llevó al parque.

O onu göle götürdü.

Ella lo llevó al lago.

O onu mağazaya götürdü.

Ella lo llevó a la tienda.

O bisikletini mağazaya götürdü.

Se fue a la tienda en bicicleta.

Tom çocukları parka götürdü.

Tom llevó a los niños al parque.

Tom atları ahıra götürdü.

Tom llevó los caballos al establo.

Tom Mary'yi arabayla götürdü.

Tom llevó a María en su auto

Leyla, kızını okula götürdü.

Leila llevó a su hija a la escuela.

Sami parayı bankaya götürdü.

Sami llevó el dinero al banco.

Sonrasında bir adım ileri götürdü;

Pero luego dio un paso más;

Galiçya dağlarından La Coruña'ya götürdü.

las montañas de Galicia hasta La Coruña.

O, masa örtülerini çamaşırhaneye götürdü.

Ella llevó los manteles a la lavandería.

Tom eve biraz yiyecek götürdü.

Tom se llevó algo de comida a casa.

Tom Mary'yi akşam yemeğine götürdü.

Tom llevó a Mary a cenar.

O bizi hayvanat bahçesine götürdü.

Él nos llevó al zoológico.

Babam bizi hayvanat bahçesine götürdü.

Mi padre nos llevó al zoo.

O, kitabı kütüphaneye geri götürdü.

Ella regresó el libro a la biblioteca.

O onları oraya arabayla götürdü.

Ella los llevó allá en auto.

O beni araçla eve götürdü.

Ella me llevó a casa en coche.

Kahvaltıdan önce köpeğini parka götürdü.

Ella llevó a su perro al parque antes de desayunar.

O, yaşlı adamı odasına götürdü.

Ella condujo al anciano a la habitación.

Tom, kızı Mary'yi okula götürdü.

Tom llevó a su hija Mary al colegio.

Tom mikrofonu Mary'den alıp götürdü.

Tom le arrebató el micrófono a María.

Tom beni arabayla eve götürdü.

Tom me dio raite a mi casa.

Tom Mary'yi arabayla eve götürdü.

Tom condujo a Mary a casa.

O onu hayvanat bahçesine götürdü.

Ella lo llevó al zoológico.

Tom ailesini hayvanat bahçesine götürdü.

Tom llevó a su familia al zoológico.

Bill erkek kardeşini hayvanat bahçesine götürdü.

Bill llevó a su hermano al zoológico.

Bir otobüs bizi havaalanından şehre götürdü.

Un autobús nos llevó del aeropuerto a la ciudad.

Tom Mary'yi spor arabasıyla evine götürdü.

Tom llevó a Mary a casa en su deportivo.

Tom Mary'yi motosikletinin arkasında hastaneye götürdü.

Tom llevó a María al hospital en la parte trasera de su motocicleta.

Tom partideydi ve beni eve götürdü.

- Tom estaba en la fiesta y me llevó a casa.
- Tom estaba en la celebración y me trajo a casa.

Tom, Mary ve kızını eve götürdü.

Tom llevó a casa a María con su hija.

Tom Mary'yi bir İtalyan restoranına götürdü.

Tom llevó a Mary a un restaurante italiano.

Geçenlerde birkaç arkadaşım beni top avına götürdü.

Hace poco estaba con amigos cazando pelotas.

Götürdü ve Ney ve Üçüncü Kolordu devraldı.

Ney y el Tercer Cuerpo se hicieron cargo.

Ve onu alıp puslu ormanın derinliklerine götürdü.

Y se la llevó hacia el bosque brumoso.

Bill, küçük erkek kardeşini hayvanat bahçesine götürdü.

Bill llevó a su hermano menor al zoo.

Babam dün gece beni bir sinemaya götürdü.

Anoche mi padre me llevó a ver una película.

Bir uçan daire geldi ve ineğimi götürdü.

Un platillo volador pasó y se llevó mis vacas.

Tom tamir edilmesi için bilgisayarını içeri götürdü.

Tom llevó a que repararan su computador.

Fadıl, Leyla'yı terk edilmiş bir eve götürdü.

Fadil llevó a Layla a una casa abandonada.

- Hitler Almanya'yı savaşa götürdü.
- Hitler Almanya'yı savaşa sürükledi.

Hitler condujo a Alemania a la guerra.

- Jane köpeğini yürüyüşe götürdü.
- Jane köpeğini yürüyüşe çıkardı.

Jane sacó a pasear a su perro.

Annem iğneyi doktora götürdü ve doktor da işlemi gerçekleştirdi.

Mi mamá le llevó la aguja al doctor y él le hizo el procedimiento.

Ted amca, pandaları göstermek için bizi hayvanat bahçesine götürdü.

El tío Ted nos llevó al zoológico para enseñarnos los pandas.

Tüm bu araştırma ve fikirler bizi şu sonuca götürdü:

Estas investigaciones nos ha llevado a la conclusión

Ve Fransız kuvvetlerini Ocaña'da İspanyollara karşı ezici bir zafere götürdü.

y condujo a las fuerzas francesas a una aplastante victoria sobre los españoles en Ocaña.

Sarayında görev yaptığı Kiev şehrine götürdü … daha sonra Bizans İmparatoru

Príncipe Yaroslav el Sabio ... luego a Constantinopla, donde comandó la Guardia Varangian del

- Tom Mary'nin arabasını Boston'a sürdü.
- Tom Mary'nin arabasını Boston'a götürdü.

Tom condujo el coche de Mary hasta Boston.

Tom beni otuz dolara istediğin kadar çok yiyebileceğin bir restorana götürdü.

Tom me llevó a un restaurante en donde puedes comer todo lo que quieras por treinta dólares.

- Anne ve babası onu bir yürüyüş için götürdüler.
- Onun ebeveynleri onu yürüyüşe götürdü.

Sus padres lo llevaron a pasear.

Mary'nin kocası geçmiş yıl dönümü yemekleri için onu lüks bir Fransız restoranına götürdü.

El marido de Mary la llevó a ese restaurante francés de moda para su cena de aniversario retrasada.

- Senin nasihatın beni başarıya götürdü.
- Senin nasihatından dolayı başarabildim.
- Bana verdiğin nasihattan dolayı başarabildim.

Tu consejo me llevó al éxito.

Bir kurnaz avcı, Christopher Columbus bir zamanlar kırmızı bir başlık giydi ve ormana gitti. Şüphesiz, o büyük kötü kurdu cezbetti, onu yakaladı, ve bağıran kurdu gemisine geri götürdü.

Un astuto cazador, Cristóbal Colón, una vez se puso una caperuza roja y se adentró en el bosque. Sin dudarlo, atrajo al Gran Lobo Malvado, lo atrapó y se llevó a rastras al lobo que gritaba de vuelta a su barco.