Translation of "Etmez" in Spanish

0.016 sec.

Examples of using "Etmez" in a sentence and their spanish translations:

Hiç fark etmez.

o lo bien que hayan educado a sus hijos.

- Savaş hiç kimseyi mutlu etmez.
- Savaş kimseyi mutlu etmez.

La guerra no hace feliz a nadie.

Fakat erkek suistimal etmez

pero los hombres no abusan

Son pişmanlık fayda etmez.

No tiene caso llorar sobre leche derramada.

Savaş kimseyi mutlu etmez.

La guerra no hace feliz a nadie.

Köpeklerden nefret etmez misiniz?

¿No odiáis a los perros?

- Sorun yok.
- Fark etmez.

- Ningún problema.
- No es nada.

Aşk kimseye itaat etmez.

El amor no obedece a nadie.

O, duygularını belli etmez.

No muestra sus sentimientos.

Benim için fark etmez.

- No me importa.
- Eso no me importa.
- Eso no me preocupa.

Tom asla şikâyet etmez.

Tom no se queja nunca.

O, iyilikleri takdir etmez.

- No agradece los beneficios.
- No es agradecido.

Hesaplarken rakamlarını kontrol etmez.

Él no revisa las cifras cuando calcula.

Bu akşam telefon etmez.

No llamará esta tarde.

Tom ayrıntılara dikkat etmez.

Tom no le presta atención a los detalles.

Işık karanlığa nüfuz etmez.

La luz penetra la oscuridad.

Kalmayı tercih etmez misin?

¿Preferirías no quedarte?

Gitmeyi tercih etmez misin?

¿Preferirías no ir?

Ya da düşünmeyin, fark etmez.

O no, está bien.

Fakirdir, ama asla şikâyet etmez.

Él es pobre pero nunca se queja.

- Çocuklarına dikkat etmez.
- Çocuklarına bakmıyor.

No se preocupa de sus hijos.

Yağmurda yürümek beni rahatsız etmez.

No me molesta caminar bajo la lluvia.

Gitarım bana asla ihanet etmez.

Mi guitarra nunca me traicionará.

Tom'u hiçbir şey mutlu etmez.

- Nada lo hace feliz a Tom.
- Nada hace feliz a Tom.

O asla bana yardım etmez.

No me ayuda nunca.

Annem neredeyse hiç şikâyet etmez.

Mi madre casi nunca se queja.

Hiçbir şey onu rahatsız etmez.

Nada le perturba.

Tom asla bana yardım etmez.

Tom no me ayuda nunca.

Tom asla çocuklarını terk etmez.

Tom nunca abandonaría a sus hijos.

Yardım etmemeyi tercih etmez misin?

¿Preferirías no ayudar?

Bunu yapmayı tercih etmez misin?

¿Preferirías no hacerlo?

Ve kronik durumları tespit eder etmez

y en los casos crónicos, una vez que lo conocemos,

Fark etmez ben arabayı kullanırım dedi

No importa, dije que conduciría

Pencerenin yanında oturmayı tercih etmez misiniz?

- ¿No preferirías sentarte en la ventana?
- ¿No preferiría sentarse junto a la ventana?

Tarih tekerrür etmez ama kafiye yapar.

La historia no se repite, pero rima.

- Benim için fark etmez.
- Umurumda değil.

- Me importa un comino.
- No me importa lo más mínimo.
- Me importa un rábano.

Ben beş para etmez bir serseriyim.

Soy un vago bueno para nada.

Gelip gelmemen benim için fark etmez.

Me da igual si vienes o no.

O, anne ve babasına itaat etmez.

No obedece a sus padres.

O herhangi bir şeyi berbat etmez.

Él no malogra nada.

Tom nasıl giyindiğine çok dikkat etmez.

- Tom no presta mucha atención a su vestimenta.
- Tom no presta mucha atención a cómo se viste.

Tom kolay pes etmez, değil mi?

Tom no se rinde con facilidad, ¿o sí?

Tom cevap için 'hayır'ı kabul etmez.

- Tom no tomará un no por respuesta.
- Tom no va a aceptar un no como respuesta.

O ne dediğime asla dikkat etmez.

Nunca presta atención a lo que yo digo.

Tom mutfak işlerine hiç yardım etmez.

Tom nunca ayuda en la cocina.

Tom, Mary'yi neredeyse hiç ziyaret etmez.

Tom casi nunca visita a Mary.

Fark etmez, kural ne olursa olsun aynı.

En cualquier caso, el principio es el mismo.

Yalnız ayı, yemeğini kolay kolay teslim etmez.

El oso solitario no cederá su comida sin pelear.

Ama hiç fark etmez yine mahallecek oynardık

pero no importa que volvamos a jugar

O, evinin sarsıldığını hisseder etmez bahçeye koştu.

Tan pronto como sintió su casa sacudirse, salió de una carrera al jardín.

Gerçek bir centilmen asla dostlarına ihanet etmez.

- Un caballero de verdad nunca traicionaría a sus amigos.
- Un caballero de verdad no traiciona a sus amigos.

O ondan nefret etmez. Aslında onu sever.

Ella no lo odia. De hecho, lo ama.

Aza kanaat etmeyen hiçbir şeye kanaat etmez.

El que no está satisfecho con poco, no está satisfecho con nada.

Hiç kimse böyle bir ölümü hak etmez.

Nadie merece morir así.

O çok çalışır ve asla şikayet etmez.

Él trabaja duro y nunca se queja.

Kaç yaşında olduğu fark etmez, çocuk çocuktur.

Da igual la edad que tenga, un niño es un niño.

Gemi hareket eder etmez, onu deniz tuttu.

- Al empezar a andar el barco, se mareó.
- Tan pronto como el barco comenzó a moverse, él se mareó.

Sanırım hangi yüzme kulübüne katılacağım fark etmez.

Supongo que no hace ninguna diferencia a qué club de natación me una.

Tom'un gelip gelmemesi benim için fark etmez.

Me importa un comino si Tom viene o no.

Ne yaparsan yap, Tom asla kabul etmez.

Tom nunca estará de acuerdo sin importar lo que hagas.

- Benim için fark etmez.
- Benim için sakıncası yok.

No tengo nada en contra.

Ne dersen de fark etmez, sana asla inanmayacağım.

No importa lo que digas, no te volveré a creer.

- Onlar için fark etmez.
- Onlar için önemli değil.

No les importa.

Tom neredeyse herhangi bir şey hakkında şikâyet etmez.

Tom casi nunca se queja de nada.

O bu şeyler için zamanı olmadığını fark etmez.

No se da cuenta de que no tiene tiempo para estas cosas.

Kısaca mektupta:Han,Sultan eğer Moğol hükmünü kabul etmez ise

En resumen, el Khan amenazo con una terrible destrucción, jurando destruir todas las mezquitas

Onun beyzbol veya futbolu sevmesi benim için fark etmez.

Me es indiferente si a él le gusta el béisbol o el fútbol.

Onu yapmak isteyip istemediğin benim için hiç fark etmez.

Es indiferente si lo quieres hacer o no.

Birçok kadın bacaklarını tıraş etmesine rağmen, Mary tıraş etmez.

Aunque muchas mujeres se depilan las piernas, Mary no lo hace.

Renk benim için fark etmez, bana bir kalem getir.

No me importa el color, solo tráeme un bolígrafo.

Genç insanlarda olduğu gibi, o, sağlığına çok dikkat etmez.

Como es frecuente en los hombres jóvenes, él no presta mucha atención a su salud.

Hoşlandığın bir şeyi yaparak zamanını geçirmeyi tercih etmez misin?

¿No preferirías pasar el tiempo haciendo algo que te gusta?

Tom Mary'ye yardımcı olur, ama o ona yardım etmez.

Tom ayuda a Mary pero ella no lo ayuda a él.

Ve böyle sosyal platformlar, Youtube ya da Facebook fark etmez,

Y en lo social, estas plataformas, ya sea YouTube o Facebook,

- O, nasıl giyindiğine pek dikkat etmez.
- O, nasıl giyindiğini umursamaz.

A ella no le importa el modo de vestirse.

O, çocuklarım için bazı hediyeler getirmeden asla bizi ziyaret etmez.

Él siempre que nos visita trae algunos regalos para los niños.

İş ne kadar zor olursa olsun Tom asla şikayet etmez.

Tom nunca se queja, no importa lo difícil que sea la tarea.

- Benim için hiç fark etmez.
- Benim için hiç önemli değil.

No me importa para nada.

Fakat bu soluk ışık yerde yemek arayan hayvanlara pek fayda etmez.

Pero este tenue resplandor no basta para los animales que buscan comida en el suelo.

Zengin ya da fakir olup olmaman benim için hiç fark etmez.

Me da igual que seas rico o pobre.

O onun için her gün yemek pişirir fakat o takdir etmez.

- Ella cocina para él todos los días, pero él no lo aprecia.
- Cada día ella cocina para él, pero él no lo sabe apreciar.

O sadece evi idare etmez fakat aynı zamanda okulda ders verir.

Ella no sólo hace las tareas del hogar, sino que enseña en la escuela.

455 kadından bir kadın gebeliğinin yirminci haftasına kadar hamile olduğunu fark etmez.

Una de cada 455 mujeres no se da cuenta de que está embarazada hasta la vigésima semana de embarazo.

Sizin ne düşündüğünüz beni alakadar etmez bayım. Benim kendime has düşüncelerim hiçbir zaman değişmedi.

No me importa lo que piense, señor. Mis pensamientos particulares nunca cambiaron.

İnsanlar hafta sonunda ne yaptıkları hakkında sık sık yalan söylerler. Böylece arkadaşları onların gerçekten ne kadar sıkıcı olduklarını fark etmez.

La gente a menudo miente acerca de lo que hicieron el fin de semana para que sus amigos no se den cuenta de lo aburridos que en realidad son.