Translation of "Borç" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "Borç" in a sentence and their spanish translations:

Devasa borç,

deuda enorme,

- Ulusal borç büyüyor.
- Ulusal borç artıyor.

La deuda nacional está aumentando.

Ben borç para alırım.

Presto dinero.

- Borç para ver ki arkadaşını kaybedesin.
- Dostunu kaybetmek istiyorsan borç ver.

Presta tu dinero y pierde amigos.

Tom Mary'den borç para istedi.

Tom le pidió un préstamo a Mary.

Arkadaşlarından borç para almamanı tavsiye ederim.

Te aconsejo no pedir prestado dinero de tus amigos.

Bana biraz borç para verebilir misin?

¿Me puedes prestar algo de dinero?

Ona borç para vermek senin aptallığın.

Prestarle dinero es una estupidez de tu parte.

Ona faizsiz 500 dolar borç verdim.

Le presté 500 dólares sin intereses.

Bana bir dolar borç verir misin?

¿Puedes prestarme un dólar?

İspanya'nın 100 milyar euro borç alması gerekecek.

España necesitará pedir prestados cien mil millones de euros.

Araba almak için borç almak zorunda kaldım.

Tuve que pedir prestado dinero para comprar el coche.

Biz borç para aldığımızda , şartları kabul etmeliyiz .

Cuando se pide dinero prestado, se deben aceptar las condiciones.

O her zaman benden borç para alıyor.

Él siempre me pide dinero prestado.

Çin'den ve Dünya Bankası'ndan borç para almak için

No tenemos ninguna razón para depender de ayudas

Borç tahsilatı çalışmalarına öncülük etmesi için işe aldım.

para liderar el esfuerzo por recuperarnos de la deuda.

Eğer paraya ihtiyacın varsa, sana biraz borç vereceğim.

Si necesitas dinero te lo presto.

Borç verdiğim insanlar asla bana geri ödeme yapmıyorlar.

Las personas a las que les presto dinero nunca me lo devuelven.

Ona onun tarafından arkadaşlarından borç para almaması tavsiye edildi.

Él le aconsejó que no le pidiera dinero prestado a sus amigos.

Tom Mary'ye borç para vermemenin daha iyi olduğunu düşünüyor.

Tom piensa que es mejor no prestarle nada de dinero a Mary.

Sana borç para vereceğim, ama aklında bulunsun, bu son kez.

Te presto dinero, pero ten en cuenta que ésta es la última vez.

Dima " Bekle," "Ben, bana biraz borç verebilecek birini biliyorum." dedi.

- Espere un momento, -dijo Dima sacando su teléfono- conozco a alguien que podría prestarme algo de dinero.

- Borca boğulan insanlar var.
- Borca gömülen insanlar var.
- Borç batağında insanlar var.

Hay personas ahogadas por las deudas.

Tom bir süre fena hâlde borç içindeydi ama tekrar kendi ayakları üzerinde duruyor.

Tom estuvo hasta el cuello en deudas por un tiempo, pero ahora está de pie otra vez.

- Banka şirkete bir milyon dolar kredi verdi.
- Banka şirkete bir milyon dolar borç verdi.

El banco le prestó a la compañía un millón de dólares.