Translation of "çalıştığı" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "çalıştığı" in a sentence and their spanish translations:

Onun çalıştığı ofis odur.

Ésa es la oficina en la que trabaja.

Bu onun çalıştığı yer.

Este es el lugar donde él trabajaba.

Bu onun çalıştığı ofistir.

- Ésa es la oficina en la que trabaja.
- Esta es la oficina en la que él trabaja.

Bu, Tom'un çalıştığı yer.

Aquí es donde trabajaba Tom.

Bu Tom'un çalıştığı yerdir.

Este es el sitio donde trabaja Tom.

- Bu, annenin çalıştığı yer midir?
- Annenin çalıştığı yer burası mı?

¿Es aquí donde trabaja tu madre?

En çok üzerinde çalıştığı şey,

Según ella, de lo que más se ocupó

Bu, annenin çalıştığı yer midir?

¿Es aquí donde trabaja tu madre?

Sanırım o Tom'un çalıştığı yer.

- Me parece que ése es el sitio donde trabaja Tomás.
- Creo que aquél es el lugar en el que trabaja Tomás.

Kız kardeşinin çalıştığı gibi çalışmalısın.

Debes estudiar como tu hermana.

Burası benim babamın çalıştığı yer.

Aquí es donde trabaja mi padre.

Burası Tom'un çalıştığı yer mi?

¿Aquí es donde trabaja Tom?

Tom çalıştığı yerde bir kravat takmalı.

Tom necesita usar una corbata en donde él trabaja.

Tom'un kimi etkilemeye çalıştığı açık değil.

No esta claro a quién quería impresionar Tom.

Nasıl çalıştığı hakkında bir fikrim yok.

No tengo ni idea de cómo funciona eso.

Tom her zaman Maria'nın çalıştığı süpermarkete gider.

Tom siempre va al supermercado en el que trabaja María.

Bence bu, Tom'un bana söylemeye çalıştığı şeydir.

Pienso que eso es lo que Tom estaba intentando decirme.

Ben sadece Tom'un çalıştığı kadar çok çalıştım.

- Trabajé tan duramente como Tom.
- Yo trabajé igual de duro que lo hizo Tom.

Engellemeye çalıştığı için övgü aldı - ancak başarılı olamadı.

general Dumouriez, desertase a los austriacos, aunque no tuvo éxito.

Sen hiç babanın çalıştığı ofisi ziyaret ettin mi?

¿Has visitado alguna vez la oficina en la que trabaja tu padre?

Onun söylemeye çalıştığı şey senin bir ahmak olduğundur.

- Lo que ella quiere decir es que eres un idiota.
- Lo que ella quiere decir es que sos un pelotudo.
- Lo que ella quiere decir es que eres un ahuevonado.
- Lo que ella quiere decir es que eres un pendejo.

O, on sekiz yıldır çalıştığı firmadan ilişkisini kesti.

Se desvinculó de la empresa para la que había trabajado durante dieciocho años.

Ben Tom'un çalıştığı aynı Fransızca öğretmeniyle çalışmak istiyorum.

Quiero estudiar con el mismo profesor de francés con el que Tom está estudiando.

Caddenin karşısındaki o yüksek bina Tom'un çalıştığı yerdir.

En ese edificio alto cruzando la calle es donde Tom trabaja.

Görülecek bir şey de işaretlerin laboratuvar şartlarında nasıl çalıştığı.

Una cosa es ver cómo operan estas señales en un laboratorio.

Her zamankinden daha uzun çalıştığı için, o, yorgun hissetti.

Como había trabajado más de lo usual, se sentía cansado.

O her zamankinden daha çok çalıştığı için yorgun hissetti.

Como había trabajado más de lo usual, se sentía cansado.

Tom etkisiz hale getirmeye çalıştığı bomba patladığında anında öldü.

Tom murió en el acto cuando la bomba que estaba tratando de desactivar explotó.

Tom'un Mary'yi öldürmeye çalıştığı zaman hakkında bir şey duydun mu?

¿Oíste de la vez que Tom trató de matar a Mary?

Bize Ferdinand Magellan'ın Portekizli olduğu ama İspanya'nın hizmetinde çalıştığı öğretildi.

Nos enseñaron que Fernando Magallanes era portugués pero que él trabajaba a servicio de España.

- O çok çalıştığından dolayı başardı.
- O, sıkı çalıştığı için başardı.

Él lo logró porque trabajó mucho.

Tom, Mary'ye çalıştığı yerden çok uzak olmayan bir daire buldu.

Tom le encontró un departamento a Mary no muy lejos de donde ella trabaja.

Tom'un şimdiye kadar yapmaya çalıştığı en tehlikeli şey bangee jumping'tir.

La cosa más peligrosa que Tom ha intentado hacer jamás fue saltar en bungee.

Işkence edip onları ortadan kaldırmak için birlikte çalıştığı bir plandı bu.

para detener, secuestrar, torturar y desaparecer opositores políticos.

Orangutan da yok edilen doğal ortamında hayatta kalmaya çalıştığı için kendini savunabiliyor.

y por supuesto, el orangután busca vivir y sobrevivir en un ambiente que ha sido destruido y podría querer defenderse.

Mary'nin ne yapmaya çalıştığı hakkında Tom'un en küçük bir fikri bile yok.

Tom no tiene ni la menor idea de que intenta hacer Mary.