Translation of "çıkan" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "çıkan" in a sentence and their spanish translations:

Ortaya çıkan sonuçlar bunlardı.

Y esta fue la información que recogieron.

Artık, son çıkan kameralarla...

Ahora, con las últimas cámaras,

Aslında eseri, sadece ''Şömineden çıkan

en realidad esto describe con más precisión la pintura

Ve patlamadan çıkan sesin İstanbul'dan

y tu voz de la explosión vino de Estambul

çıkan zerrelerle kontağımızı önlemeye çalışıyoruz.

que se producen cuando alguien tose o estornuda.

Tom yoluna çıkan herkesi öldürür.

Tom matará a cualquiera que se ponga en su camino.

çıkan sonuca sen de katkı yaparsın.

participan en crear el resultado.

Dağın yan tarafından çıkan dumanı görürsünüz.

Verán humo saliendo de la ladera de la montaña.

Sizce hangisi umduğumuz medeniyete çıkan kestirme?

¿Cuál creen que sea el atajo a la civilización que buscamos?

Doğruca şehir merkezine çıkan ana yol.

El camino principal, directo al centro.

Bizim topraklarımızdan çıkan bizim olması gereken

Lo que obtuvimos de nuestra tierra debería ser

Yeni çıkan pod cihazlar nikotin tuzu içeriyor.

El reciente dispositivo "pod" contiene sal de nicotina,

Bu gördüğünüz, sonik noktadan çıkan turuncu ışık,

Esa es la luz anaranjada eso viene del punto sónico,

Bundan çıkan süt benzeri şeyi görüyor musunuz?

¿Ven esa savia lechosa que sale de esto?

Peki göbeklitepede çıkan şeyler ne için yapıldı?

Entonces, ¿cuáles fueron las cosas que salieron del vientre?

Karşımıza çıkan örnekler var bir bakalım isterseniz

Hay ejemplos que encontramos, veamos si quieres

Vikinglerin kendi efsanelerinde ortaya çıkan bir zihniyet.

Una mentalidad revelada en las propias sagas de los Vikings.

Yeni plana karşı çıkan başkaları var mı?

- ¿Alguien se opone al nuevo plan?
- ¿Alguien se opone a la nueva propuesta?

Yoluna çıkan herhangi birine rüşvet vermeye alışmış.

Está acostumbrado a sobornar a cualquiera que se ponga en su camino.

Koşuya çıkan biri sizi hasta edebilir mi?

Y un corredor puede enfermarte?

Düzenekten çıkan her bilyenin pozisyon ve açısını kaydedebiliriz.

podemos registrar la posición y el ángulo de cada canica que sale del laberinto.

Ortaya çıkan şey ise herkesi çok mutlu etmişti.

lo que resultó hizo a todos muy felices.

Karşımıza çıkan bu fotoğraf bizi adeta şok ediyor

Esta foto que enfrentamos nos sorprende casi

Rönesans adamı lakabıyla ortaya çıkan bu adamın adı

El nombre de este hombre que surgió con el sobrenombre del hombre del Renacimiento.

Ya da sürünerek karaya çıkan bir balık hayal ederiz.

o tal vez a un pez que sale del agua y se desplaza en tierra firme.

Bir gün ortaya çıkan küçük bir çocuğun kibarlığı hakkında

sobre la gentileza de un niño pequeño que apareció un día,

Ortaya çıkan şirketlerin çoğu Orta Doğu ve Çin'den geliyor.

Y cada vez más compañías vienen del Medio Oriente y China.

Bir de ortaya çıkan paramiliter polisler hakkında konuşmamız çılgınca.

que la policía paramilitar que está frente a ellos.

Orta çağlarda, Kutsal Yazılara karşı çıkan herhangi biri öldürüldü.

En la Edad Media, eran asesinados todos los que se oponían a las Santas Escrituras.

Çoğu insan ortaya çıkan yeni fikirlere bakar ve onları yargılar.

La mayoría de la gente observa las nuevas ideas que llegan y las juzga.

Kate genellikle TV ekranında çıkan yeni bir şarkıcı için çıldırıyor.

Kate está loca por un nuevo cantante que aparece a menudo en la televisión.

Bu sadece ortaya çıkan değerlerle yaklaşma yaklaşımı çok mu fazla olur?

si se lleva demasiado lejos este enfoque de los valores revelados?

Karanlık gizlenmesini sağlıyor. Ama yere bastığında çıkan titreşimler buz denizinde yankılanıyor.

La oscuridad los protege. Pero los pasos resuenan en el hielo marino.

Donuk geceden sağ çıkan tüm hayvanlar için müjdeli bir değişimdir bu.

Para todos los animales que soportaron la noche congelada, es un cambio bienvenido.

Şehirden çıkan tek köprü çok erken yıkıldığında 30.000 adam esir düştü.

Cuando el único puente que salía de la ciudad fue volado demasiado pronto, 30.000 hombres se convirtieron en prisioneros.

Roma yurttaşlarının ikamet ettiği böyle öne çıkan bir bölgeyi tehdit etmenin...

Sintió que amenazar a un prominente área, habitada por ciudadanos romanos,

- Onların işi oyunculara makyaj yapmaktır.
- İşleri, sahneye çıkan oyunculara makyaj yapmak.

Su trabajo es maquillar artistas.

Vadiye doğru dörtnala çıkan Qutuz askerlerinin hatlarına katılarak savaşmaları için ısrar ediyordu.

Galopando por la colina, Qutuz incitó a sus hombres a lvantarse y pelear mientras el se apresuraba a apuntalar las filas.

Hayallerimden biri bir gün güneş fırtınalarından sonra ortaya çıkan kuzey ışıklarını görmek.

- Uno de mis sueños es ver algún día la aurora boreal.
- Uno de mis sueños es ver un día la aurora boreal.

Hayatta üç şey geri gelmez; atılan ok, ağızdan çıkan kelime ve kaçırılan şans.

En la vida hay tres cosas que nunca regresan: la flecha lanzada, la palabra pronunciada y la oportunidad perdida.

Çok geçmeden, yanmakta olan köy ve arazilerden çıkan duman bulutları ve kömüre dönmüş Batı Arretium toprakları...

Pronto, columnas de humo de la quema de las villas y campos manchan la tierra al oeste de Arretium,

Şaşırtıcı ama gece ortaya çıkan bu görüntülere sıkça rastlanır. Tüm deniz hayvanlarının üçte biri biyolüminans yaratır.

Estas exhibiciones nocturnas son sorprendentemente comunes. Tres cuartas partes de los animales marinos crean bioluminiscencia.