Translation of "Zorundaydım" in Portuguese

0.006 sec.

Examples of using "Zorundaydım" in a sentence and their portuguese translations:

- Kaçmak zorundaydım.
- Koşmak zorundaydım.
- Kaçmak zorunda kaldım.

Eu tive de correr.

Ben gitmek zorundaydım.

- Obrigou-me a ir.
- Ele me forçou a ir.

Teslim olmak zorundaydım.

Tive de renunciar.

Oradan çıkmak zorundaydım.

Eu tive que sair de lá.

Hastaneye gitmek zorundaydım.

Eu tive que ir ao hospital.

Tom'u korumak zorundaydım.

- Tive que proteger o Tom.
- Eu tive de proteger Tom.

Erken kalkmak zorundaydım.

Tive de acordar cedo.

İngilizce çalışmak zorundaydım.

- Eu tive que estudar inglês.
- Tive que estudar inglês.
- Eu tinha que estudar inglês.

Ona güvenmek zorundaydım.

Eu tinha de confiar nele.

Onları durdurmak zorundaydım.

- Eu tinha de detê-los.
- Eu tinha de detê-las.

Ama nefes almak zorundaydım.

Mas eu tinha de respirar.

Onun bebeğine bakmak zorundaydım.

Eu tive de cuidar do seu bebê.

Kendim için öğrenmek zorundaydım.

Eu tive de descobrir por mim mesmo.

Tom'u işten atmak zorundaydım.

- Eu tive de demitir Tom.
- Eu tive que demitir Tom.

Biraz yardım almak zorundaydım.

Tive que buscar ajuda.

Boston'a geri dönmek zorundaydım.

- Eu tive de voltar para Boston.
- Tive de voltar para Boston.

Seni tekrar görmek zorundaydım.

- Eu tinha que te ver de novo.
- Eu precisava te ver de novo.
- Eu precisava ver você de novo.
- Eu tinha que ver você de novo.

Pazar günü çalışmak zorundaydım.

Eu tive de trabalhar no domingo.

Tom'un uyanmasını beklemek zorundaydım.

- Eu tive de esperar o Tom acordar.
- Tive de esperar o Tom acordar.

Ben daha fazlasını bilmek zorundaydım.

Tinha que saber mais.

Ben senin güvenini kazanmak zorundaydım.

Eu tive que ganhar a sua confiança.

Ben buradan uzak durmak zorundaydım.

- Tive que fugir daqui.
- Tive de fugir daqui.

Odamdan bir şey almak zorundaydım..

Eu tive que pegar uma coisa no meu quarto.

Tom'un isteklerine saygı göstermek zorundaydım.

Eu tinha que respeitar os desejos do Tom.

Onun hakkında gerçeği bilmek zorundaydım.

Eu tinha que saber a verdade sobre aquilo.

Ben lisedeyken Fransızca okumak zorundaydım.

Tive que estudar francês quando estava no ensino médio.

Her şeyi kendim yapmak zorundaydım.

Eu tive de fazer tudo sozinho.

Onu tek başıma yapmak zorundaydım.

- Eu tive de fazer aquilo sozinho.
- Eu tive de fazer aquilo sozinha.
- Eu tive de fazer aquilo por conta própria.

İki gün yatakta kalmak zorundaydım.

- Tive que ficar na cama durante dois dias.
- Tive que ficar de cama durante dois dias.

Her şeyi kendi başıma yapmak zorundaydım.

Tive de fazer tudo sozinho.

Hasta olduğum için evde kalmak zorundaydım.

Passando mal, tive que ficar em casa.

A ve B arasında seçim yapmak zorundaydım, ancak C'yi istedim..

- Eu tinha de escolher entre A e B, mas eu queria C.
- Eu tive de escolher entre A e B, mas eu queria C.