Translation of "Kaldım" in Portuguese

0.008 sec.

Examples of using "Kaldım" in a sentence and their portuguese translations:

Kaldım.

Eu fiquei.

Evde kaldım.

Eu fiquei em casa.

Geç kaldım.

Eu estava atrasado.

Sakin kaldım.

- Eu fiquei calmo.
- Fiquei calmo.

Fiziğe Fransız kaldım.

Física para mim é grego.

Kazara hamile kaldım.

Fiquei grávida acidentalmente.

İşe geç kaldım.

Estou atrasado para o trabalho.

Okula geç kaldım.

Cheguei tarde à escola.

Ben hayatta kaldım.

Eu sobrevivi.

Geç kaldım mı?

Estou atrasado?

Saklanmak zorunda kaldım.

Eu tive de me esconder.

Gitmek zorunda kaldım.

Tive que ir.

Derse geç kaldım.

- Eu estou atrasado para a aula.
- Estou atrasado para a aula.

Amcamla birlikte kaldım.

Eu fiquei com meu tio.

Kararıma sadık kaldım.

Fiquei fiel à minha decisão.

Konuya Fransız kaldım.

Não estou entendendo patavina.

Ben sessiz kaldım.

- Eu fiquei em silêncio.
- Fiquei em silêncio.

Ben arabada kaldım.

Eu fiquei no carro.

Yıllarca askerî karargâhlarda kaldım.

Passei anos a viver em quartéis.

Büyüyünce bundan uzak kaldım.

Em adulto, tinha-me separado disso.

Evde bir hafta kaldım.

Eu fiquei uma semana em casa.

Ben gitmek zorunda kaldım.

Eu fui forçado a ir.

Bütün gün evde kaldım.

Fiquei em casa o dia todo.

Eve yürümek zorunda kaldım.

Eu tive que ir para casa andando.

İstifa etmek zorunda kaldım.

Tive de renunciar.

Ucuz bir otelde kaldım.

Fiquei num hotel barato.

Bu yüzden geç kaldım.

É por isso que eu estou atrasado.

Ben senin insafına kaldım.

Estou à tua mercê.

Geri gitmek zorunda kaldım.

Eu tive que voltar.

Paramı saklamak zorunda kaldım.

Tive de esconder o meu dinheiro.

Sana bakmak zorunda kaldım.

Eu tive que tomar conta de você.

Boston'da Tom'un evinde kaldım.

Eu fiquei na casa de Tom em Boston.

Bavulumu açmak zorunda kaldım.

Eu tive de abrir a minha mala.

Üç gün Boston'da kaldım.

Fiquei em Boston por três dias.

Akşam yemeğine geç kaldım.

- Estou atrasado para o jantar.
- Estou atrasada para o jantar.

Ne kadar geç kaldım?

Estou muito atrasado?

Gitmedim fakat evde kaldım.

Eu não fui, mas fiquei em casa.

Plandan vazgeçmek zorunda kaldım.

Fui forçado a abandonar o plano.

Gerçeği söylemek zorunda kaldım.

Eu tive de dizer a verdade.

Son derece tatminsiz kaldım.

Continuei extremamente insatisfeito.

Dinlenmek için evde kaldım.

Fiquei em casa para descansar.

Ben, randevuya geç kaldım.

- Eu estava atrasado para a consulta.
- Eu tinha me atrasado para a consulta.
- Eu me atrasei para a consulta.

Ben oldukça geç kaldım.

Eu estava muito atrasado.

Trafik nedeniyle geç kaldım.

Estou atrasado por causa do trânsito.

Boston'da Tom'la beraber kaldım.

- Eu fiquei em Boston com o Tom.
- Fiquei em Boston com o Tom.

Dün işe geç kaldım.

Eu cheguei atrasado no trabalho ontem.

Boston'dayken amcamın yanında kaldım.

- Eu fiquei no meu tio enquanto estava em Boston.
- Eu fiquei na casa do meu tio enquanto estava em Boston.
- Fiquei na casa do meu tio enquanto estava em Boston.

- Tom'u kazandırmak zorunda kaldım.
- Tom'un kazanmasına izin vermek zorunda kaldım.

Tive de deixar Tom vencer.

- Evde kaldım çünkü fena üşütmüştüm.
- Fena üşüttüğüm için evde kaldım.

Eu fiquei em casa porque eu estava com um forte resfriado.

- Gitmek zorunda kaldım.
- Gitmem gerekiyordu.

Tive que ir.

Ben geç kaldım, değil mi?

Estou atrasado, não estou?

Yağmur yağdığı için evde kaldım.

Fiquei em casa porque estava chovendo.

Yedi dikiş atmak zorunda kaldım.

Precisei levar sete pontos.

Dışarı çıkmak yerine evde kaldım.

Eu fiquei em casa ao invés de sair.

Ben planı değiştirmek zorunda kaldım.

Tive de mudar o plano.

- Durdurmak zorunda kaldım.
- Durmam gerekiyordu.

- Tive de parar.
- Eu tive de parar.
- Eu tive que parar.
- Tive que parar.

Onun hakaretini yutmak zorunda kaldım.

Tive de engolir seu insulto.

Boston'u terk etmek zorunda kaldım.

- Tive de partir de Boston.
- Eu tive de deixar Boston.

Bir araba kiralamak zorunda kaldım.

Eu tive de alugar um carro.

Duyulmak için bağırmak zorunda kaldım.

Tive de gritar para me ouvirem.

Tom'un uyanmasını beklemek zorunda kaldım.

Eu tive de esperar o Tom acordar.

Tom'u okula bırakmak zorunda kaldım.

Eu tive de deixar Tom na escola.

Ben konuşma yapmak zorunda kaldım.

Eu tive de fazer um discurso.

Tekrar yalan söylemek zorunda kaldım.

Eu tive de mentir de novo.

Her zaman sabrına hayran kaldım.

Sempre admirei sua paciência.

Üç aydan fazla Boston'da kaldım.

Fiquei em Boston mais de três meses.

Ben randevumu ertelemek zorunda kaldım.

- Eu tive de adiar o meu compromisso.
- Eu tive que adiar o meu compromisso.

Herkese yalan söylemek zorunda kaldım.

Eu tive de mentir para todo mundo.

Tüh be. Yine geç kaldım.

- Droga! Estou atrasado de novo.
- Droga! Eu estou atrasado de novo.

Toplantıyı iptal etmek zorunda kaldım.

Eu tive de cancelar a reunião.

Ona yalan söylemek zorunda kaldım.

Eu tive de mentir a ele.

- Okula geç kaldım.
- Okula geciktim.

- Estou atrasado para a escola.
- Estou atrasada para a escola.

Yağmur dan dolayı evde kaldım.

Fiquei em casa por causa da chuva.

Son tren için geç kaldım.

Atrasei-me para o último trem.

Dün oraya gitmek zorunda kaldım.

Eu tinha que ir lá ontem.

Okula on dakika geç kaldım.

Cheguei dez minutos atrasado à escola.

Senin yüzünden aylarca hapiste kaldım.

Eu passei meses na cadeia por sua causa.

Her zamanki gibi geç kaldım.

Eu estava atrasado como de costume.

- Aracı sokağın ortasında bırakmak zorunda kaldım.
- Aracı caddenin ortasında bırakmak zorunda kaldım.

Tive que deixar o carro no meio da rua.

Güçsüz kaldım demektir. Denemeye devam edelim.

fico um bocado impotente. Vou continuar a tentar.

Ev işine yardım etmek zorunda kaldım.

Precisei ajudar com o serviço doméstico.

Tom'a yetişmek için koşmak zorunda kaldım.

- Eu tive de correr para alcançar o Tom.
- Tive de correr para alcançar Tom.

- Konuya Fransız kaldım.
- Anladıysam Arap olayım.

É tudo grego para mim.

Hastaydım. Bütün gün boyunca evde kaldım.

Eu estava doente; fiquei o dia todo em casa.

Ben, hasta olduğum için evde kaldım.

Fiquei em casa porque estava doente.

Amerikalı bir aile ile birlikte kaldım.

Eu vivia com uma família americana.

Dün fazla mesai yapmak zorunda kaldım.

Eu tive de fazer hora extra ontem.

Yağmur yağıyordu, bu yüzden evde kaldım.

Estava chovendo, então fiquei em casa.

Tom'u üst kata götürmek zorunda kaldım.

Eu tinha de levar o Tom ao andar de cima.

Tom'un gitmesine izin vermek zorunda kaldım.

Tive de deixar o Tom ir.

Bazı telefon görüşmeleri yapmak zorunda kaldım.

Eu tive de fazer algumas ligações.

Otobüsü yakalamak için koşmak zorunda kaldım.

- Eu tive que correr para pegar o ônibus.
- Tive que correr para pegar o ônibus.
- Eu tive de correr para pegar o ônibus.
- Tive de correr para pegar o ônibus.

Boston'dan bir otobüse binmek zorunda kaldım.

- Eu tive que pegar um ônibus de Boston.
- Tive que pegar um ônibus de Boston.