Translation of "Zorundaydı" in Portuguese

0.003 sec.

Examples of using "Zorundaydı" in a sentence and their portuguese translations:

Hayvanlar öldürülmek zorundaydı.

Os animais tiveram que ser mortos.

Tom durmak zorundaydı.

Tom teve de parar.

Tom koşmak zorundaydı.

Tom teve de correr.

Ayağım kesilmek zorundaydı.

Minha perna teve de ser amputada.

Kedisini evde bırakmak zorundaydı.

Tivemos de deixar o gato dele em casa.

O, prensesi kurtarmak zorundaydı.

Ele teve de salvar a princesa.

Tom dedesine bakmak zorundaydı.

O Tom tinha tomar conta do avô dele.

Herkes Fransızca öğrenmek zorundaydı.

Todos tiveram que aprender francês.

Tom oraya gitmek zorundaydı.

- Tom tinha que ir lá.
- Tom tinha de ir lá.

Tom istifa etmek zorundaydı.

O Tom teve de renunciar.

Tom Boston'a dönmek zorundaydı.

Tom teve de voltar para Boston.

Tom onu durdurmak zorundaydı.

Tom teve que parar aquilo.

- Hayalinden vazgeçmek zorunda kaldı.
- Hayalinden vazgeçmek zorundaydı.
- Hayalinden umudunu kesmek zorundaydı.

- Ela teve que desistir de seu sonho.
- Ela teve de desistir de seu sonho.

Tom pili şarj etmek zorundaydı.

Tom teve de carregar a bateria.

O, kız kardeşine bakmak zorundaydı.

- Ela tinha que tomar conta de sua irmã.
- Ela teve que tomar conta de sua irmã.

Tom nihayet emekli olmak zorundaydı.

Tom finalmente teve que se aposentar.

Tom tekrar baştan başlamak zorundaydı.

Tom teve de começar tudo de novo.

Tom kendi başına gitmek zorundaydı.

Tom teve de ir sozinho.

Tüm çalışanlar erişim kodunu ezberlemek zorundaydı.

- Todos os funcionários tiveram que decorar o código de acesso.
- Todos os funcionários tinham que decorar o código de acesso.

Tom bir sürü form doldurmak zorundaydı.

Tom teve que preencher muitos formulários.

Tom bütün gün ofisinde olmak zorundaydı.

- Tom tinha de estar no seu escritório o dia todo.
- Tom tinha de estar no escritório dele o dia todo.
- Tom tinha que estar no escritório dele o dia todo.

Dan kime inanacağına karar vermek zorundaydı.

Dan tinha que decidir em quem acreditar.

Tom üç ay hastanede kalmak zorundaydı.

Tom teve que ficar no hotel por três meses.

Son derece acı verici olmak zorundaydı.

Não podia deixar de ser extremamente dolorosa.

Şehirden ayrılmak zorundaydı, bu yüzden Berlin'e taşındı.

Ele foi obrigado a deixar a cidade, mudando-se para Berlim.

Tom ve Mary bando provasına gitmek zorundaydı.

Tom e Mary tiveram que ir ao ensaio da banda.

O kalmadı çünkü diş hekimine gitmek zorundaydı.

Ela não ficou porque tinha de ir ao dentista.

O, kız arkadaşını hamile bıraktı ve onlar evlenmek zorundaydı.

Ele engravidou a namorada e tiveram que casar.

Paleolitik olarak bilinen dönem sırasında, insan hayatta kalmak için mücadele etmek zorundaydı.

Durante o período conhecido como Paleolítico, o homem teve de lutar para garantir sua sobrevivência.