Translation of "Yarım" in Portuguese

0.009 sec.

Examples of using "Yarım" in a sentence and their portuguese translations:

- Yarım asrı geçtim.
- Yarım asırdan fazla yaştayım.

Eu tenho meio século de idade.

İşleri yarım bırakmamalısın.

Você não deve fazer as coisas pela metade.

İşleri yarım bırakma.

Não deixe as coisas pela metade.

Yarım saat geçti.

Meia hora se passou.

İş yarım yapıldı.

O trabalho está pela metade.

O yarım saat sürdü.

Demorou meia hora.

Yarım saat içinde başlıyoruz.

Começamos em meia hora!

Yarım saat geç geldi.

Chegou meia hora atrasado.

Lütfen yarım saat bekle.

Por favor, espere meia hora.

İşleri yarım yamalak yapma.

Não faça as coisas pela metade.

Yarım kek almak istiyorum.

Gostaria de comprar meio bolo.

Yarım saat erken vardılar.

Eles chegaram meia hora antes.

Yarım düzine yumurtamız var.

Temos meia dúzia de ovos.

İşlerinizi yarım yapılmış bırakmayın.

Não deixe coisas pela metade.

Yarım saatte iki mil yürüdü.

Ele caminhou duas milhas em meia hora.

Paket yarım kilodan fazla geliyor.

A encomenda pesa mais de uma libra.

Yarım şişe şarap satın aldım.

Comprei meia garrafa de vinho.

Bana yarım kilo et ver.

Dê-me meio quilo de carne.

Hiçbir şeyi yarım yamalak yapma.

Não faça nada pela metade.

Bana yarım kilo elma verin.

- Dá-me meio quilo de maçãs.
- Dê-me meio quilo de maçãs.

O beni yarım saat bekletti.

Ela me deixou esperando por 30 minutos.

Yarım günlük bir işim var.

- Eu tenho um emprego de meio período.
- Tenho um emprego de meio período.

Tom yarım saat erken vardı.

Tom chegou meia hora mais cedo.

Lütfen yarım saat sonra geri gel.

Por favor, volte daqui a meia hora.

Tom yarım yamalak işi yapmakla suçlandı.

Tom foi acusado de fazer um trabalho desleixado.

O yarım saat içinde burada olacak.

Estará aqui em meia hora.

Süt yaklaşık yarım litrelik ölçüyle satılır.

O leite é vendido por pinta.

Amerika Birleşik Devletleri Kuzey Yarım kürededir.

Os Estados Unidos ficam no hemisfério norte.

Lütfen bana yarım şişe şarap getirin.

Por favor, traga-me meia garrafa de vinho.

Ekvator, Dünya'yı iki yarım küreye böler.

O equador divide a Terra em dois hemisférios.

Sen onu yarım saat önce söyledin.

Você disse isso meia hora atrás.

Bu iş yarım saat içinde bitirilebilir.

Este trabalho pode ser terminado em meia hora.

Oğlu ile beraber daha önce yarım bıraktığı

saiu com seu filho antes

"Ne kadar şarap satın aldın?" "Yarım şişe."

Quanto vinho você comprou? - Meia garrafa.

- Lütfen yarım saat bekle.
- Lütfen otuz dakika bekleyin.

- Espere trinta minutos, por favor.
- Por favor, espere trinta minutos.

Seni beklerken, yarım şişe şarapla sarhoş oldum bile.

- Eu já bebi meia garrafa de vinho te esperando.
- Já bebi meia garrafa de vinho esperando aqui por vocês.

- O sadece yarım hikaye.
- O sadece hikayenin yarısıdır.

É só metade da história.

- Konuşma otuz dakika sürdü.
- Konuşma yarım saat sürdü.

O discurso durou trinta minutos.

Yarım milyon kadar yavru yapıyorlar. Çok azı hayatta kalıyor.

Têm até meio milhão de filhos. Um punhado deles sobrevive.

Tom yediği elmaya baktığında yarım solucan yediğini fark etti.

Quando Tom olhou para a maçã que estava comendo, percebeu que tinha comido metade de uma larva.

Lütfen yaklaşık yarım saat içinde hazır ol, tamam mı?

Por favor, esteja pronto dentro de meia hora, ok?

Yarım saatten daha fazla bir süredir onları gözden kaybettik.

Nós o perdemos de vista há mais de meia hora.

Yarım milyon çocuk Nijer'de hâlâ yetersiz beslenme ile karşı karşıyadır.

Meio milhão de crianças ainda enfrentam desnutrição no Níger.

New York'tan kimya ile ilgili yarım düzüne kitap sipariş ettim.

Encomendei meia dúzia de livros de química de Nova York.

Yarın yapmak istediğim ilk şey, iyi bir yarım zamanlı iş bulmaktır.

A primeira coisa que quero fazer amanhã é encontrar um bom trabalho de meio período.

Bütün denizlerin okyanusların'da burdan bu şekilde güney yarım küreden aşağıya dökülmesi gerekmiyormu

Todos os mares não devem ser derramados no hemisfério sul daqui nos oceanos?

Tam yağlı süt midemi bozuyor, bu yüzden her zaman yarım yağlı süt içiyorum.

Leite integral me faz mal ao estômago, de maneira que eu sempre bebo leite a dois por cento.

Sadece yarım mil gitmişti ki topal bir Tilki ve kör bir Kedi ile karşılaştı, iki iyi dost gibi birlikte yürüyorlardı. Topal Tilki Kedi'ye yaslanmıştı ve kör Kedi'de Tilki'nin ona yol göstermesine izin veriyordu.

Ele mal havia andado meia milha quando encontrou uma Raposa manca e um Gato cego caminhando juntos como dois bons amigos. A Raposa manca se apoiava no Gato, e o Gato cego deixava a Raposa guiá-lo.