Translation of "Baktım" in Portuguese

0.010 sec.

Examples of using "Baktım" in a sentence and their portuguese translations:

Baktım.

Eu olhei.

Resme baktım.

Eu olhei a imagem.

Etrafa baktım.

Eu dei uma olhada ao redor.

Postere baktım.

Eu olhei para o poster.

Bagaja baktım.

Procurei no porta-malas.

- Ben pencereden dışarı baktım.
- Pencereden dışarı baktım.

Olhei pela janela.

Ben kutuya baktım.

Eu olhei dentro da caixa.

Ben aynaya baktım.

Eu olhei no espelho.

Ben icabına baktım.

Eu cuidei disso.

Sözlükte kelimeye baktım.

Eu procurei a palavra no dicionário.

Her yere baktım.

Olhei em toda a parte.

Ben ona baktım.

Olhei para ele.

Ben adama baktım.

Fixei o olhar no homem.

Yakıt göstergesine baktım.

Eu olhei no medidor de combustível.

Sonra bir baktım ki

E depois vejo-o

Yaptığı kekin tadına baktım.

Experimentei o bolo que ela fez.

Bakabildiğim kadar sözlüğe baktım.

Consultei o maior número possível de dicionários.

Ben onun gözlerine baktım.

Eu o mirei nos olhos.

- Etrafıma bakındım.
- Etrafıma baktım.

Olhei à minha volta.

Tarifede varış saatine baktım.

Vi a hora de chegada no horário.

Hasta kız kardeşime baktım.

Cuidei de minha irmã doente.

Baktım ama bir şey görmedim.

Eu olhei, mas não vi nada.

Bilmediğim tüm kelimelere sözlükte baktım.

Eu procurei todas as palavras que não conhecia no dicionário.

- Adrese baktım.
- Adresi ziyaret ettim.

Eu procurei o endereço.

- Her yere baktım, ama kitabımı bulamıyorum.
- Her yana baktım, ama kitabım yok.

Eu procurei em todos os lugares, mas não consigo achar o meu livro.

Etrafa baktım ama bir şey görmedim.

Eu olhei em volta, mas não vi nada.

Giyecek bir şey için dolabıma baktım.

Eu procurei alguma coisa para vestir no meu closet.

Onun gelip gelmediğini merak ederek pencereden dışarıya baktım.

Me perguntando se ele veio, olhei pela janela.

Sonra bir baktım ki yuvanın dışına sürüklenmiş, ölmek üzere.

E, a seguir, vi que ele saiu da toca, mal estava vivo.

"Tamam, bunlar öldürdüğü hayvanlar." Öldürdüğü hayvanlara, küçük izlere ve kumdaki kazılara baktım.

"Certo, está a matar estes animais." Então, procuro mortes, pequenas marcas, escavações na areia,

Giyecek bir şey için dolabıma baktım fakat ortam için uygun bir şey bulamadım.

Eu procurei no meu closet algo para vestir, mas não encontrei nada apropriado para a ocasião.

Sonra bir baktım ki köpek balığı kollarından birini ısırmış, korkunç bir ölüm dönüşü yapıyor.

E, no minuto seguinte, o tubarão agarra um dos seus tentáculos, e faz um rodopio mortal.