Translation of "Yapar" in Polish

0.015 sec.

Examples of using "Yapar" in a sentence and their polish translations:

...hamlesini yapar.

uderza.

- Herkes hata yapar.
- Herkes hatalar yapar.

Każdy popełnia błędy.

Arılar bal yapar.

Pszczoły robią miód.

Onu yapar mısın?

Zrobisz to?

Kuşlar yuva yapar.

Ptaki budują gniazda.

Tom egzersiz yapar.

On sprawuje.

Tom isteyerek yapar.

Tom zgłasza się na ochotnika.

Tom istediğini yapar.

Tom robi, co chce.

O bunu nasıl yapar?

Jak on to robi?

Tom başka ne yapar?

Co jeszcze Tom robi?

Tom mükemmel martini yapar.

Tom robi doskonałe martini.

Her sabah makyaj yapar.

- Ona maluje się każdego ranka.
- Codziennie rano robi sobie makijaż.

Hiç onu yapar mıydın?

Czy robiłaś to kiedykolwiek?

Babam parkta yürüyüş yapar.

Mój ojciec spaceruje po parku.

Maya bira fermentasyonu yapar.

Drożdże powodują, że piwo fermentuje.

Egzersiz vücudunu kuvvetli yapar.

Ćwiczenia wzmacniają twoje ciało.

Oğlunuz ne iş yapar?

Co robi twój syn?

O her şeyi yapar.

On wszystko robi porządnie.

Geri dönüşüm yapar mısın?

Stosujesz recykling?

Tom ne iş yapar?

Co robi Tom?

Tom yapacağını söylediğini yapar.

Tom robi to, co mówi.

Tom ağırlık çalışması yapar.

Tom ćwiczy siłę.

Tom iyi iş yapar.

Tom wykonuje dobrą pracę.

Tom mükemmel iş yapar.

Tom wykonuje fantastyczną pracę.

"İnsanlar her zaman söyler, efendim, grip bunu yapar, grip şunu yapar.

„Ludzie zawsze mówią, no cóż, grypa robi to, grypa robi tamto.

Bana bir indirim yapar mısınız?

Dostanę zniżkę?

O her sabah banyo yapar.

Bierze kąpiel każdego ranka.

Annesi haftada bir aerobik yapar.

Jej matka ćwiczy aerobik raz w tygodniu.

Tom çok fazla kutlama yapar.

Tom za dużo imprezuje.

Sizin evde kim yemek yapar?

- Kto gotuje w twoim domu?
- Kto się zajmuje gotowaniem w twoim domu?

O, her sabah banyo yapar.

Ona kąpie się codziennie rano.

Kahvaltıyı Tom için kim yapar?

Kto zrobi Tomowi śniadanie?

Bütün bitkiler fotosentez yapar mı?

Czy wszystkie rośliny przeprowadzają fotosyntezę?

O, hayatımı bir cehennem yapar.

Zrobił z mojego życia istne piekło.

Sık sık Shakespeare'den alıntılar yapar.

On często cytuje Shakespeare'a.

Herkes okuldan sonra ne yapar?

Co wszyscy robią po szkole?

Tom sık sık hata yapar.

Tom często popełnia błędy.

Tom işleri kendi tarzıyla yapar.

Tom robi wszystko po swojemu.

Tom sadece yapmak istediğini yapar.

Tom robi tylko to, co chce.

Tom ünlü kişilerin taklitlerini yapar.

Tom naśladuje słynnych ludzi.

Tom, Boston'dayken onu hep yapar.

Tom zawsze to robi, kiedy jest w Bostonie.

Lütfen bana bir iyilik yapar mısın?

Wyświadczysz mi przysługę?

Seni öldürmeyen seni daha güçlü yapar.

- To co cię nie zabije, to cię wzmocni.
- Co cię nie zabije, to cię wzmocni.

Ne yaparsa yapsın, onu iyi yapar.

On wszystko robi porządnie.

Dikkatli olmayan insanlar çok hata yapar.

Nieuważni ludzie często popełniają błędy.

Tom Fransızca yazarken nadiren hatalar yapar.

Tom rzadko robi błędy, kiedy pisze po francusku.

Babam Pazar günleri bahçe işleri yapar.

Mój ojciec uprawia ogród w niedziele.

O sık sık Shakespeare'den alıntı yapar.

On często cytuje Szekspira.

O her şeyi son anda yapar.

On wszystko robi na ostatnią chwilę.

O burada sık sık kahvaltı yapar.

Często je tu śniadanie.

Tom işin çoğunu kendi başına yapar.

Tom wykonuje większość pracy samemu.

Tom çok fazla gönüllü iş yapar.

Tom wykonuje sporo dobrowolnej pracy.

Tom ne tür bir iş yapar?

Jaki rodzaj pracy wykonuje Tom?

Mükemmeliyetçilik birçok psikolojik soruna ev sahipliği yapar

że perfekcjonizm przyczynia się do szeregu chorób psychicznych,

Tüm gezegen çapında trilyonlarca yaratık yapar bunu.

Tryliony stworzeń na całej planecie.

- O, pireyi deve yapar.
- Abartmayı çok sever.

- On wiecznie robi z igły widły.
- Robi z igły widły.

Tom, Mary'yi korumak için her şeyi yapar.

Tom zrobiłby wszystko, aby chronić Mary.

Annem her öğleden sonra bir şekerleme yapar.

Moja mama zawsze robi sobie drzemkę po południu.

Annem işten eve gelirken günlük alışverişini yapar.

Mama robi zakupy po drodze z pracy.

O sık sık Milton'un sözlerinden alıntı yapar.

On często cytuje Miltona.

Bu süpermarket sadece cumartesi günü teslimat yapar.

Ten supermarket ma dostawy tylko w soboty.

Akıllı insanlar bile bazen aptalca şeyler yapar.

Mądrym ludziom też zdarza się zrobić coś głupiego.

Tom her gün fagot çalarak pratik yapar.

Tom codziennie ćwiczy grę na fagocie.

Tom aslında Mary'nin yaptığı aynı şeyi yapar.

Tom robi w zasadzie to samo, co Mary.

- Tom para biriktirmek için yapabileceği her şeyi yapar.
- Tom para biriktirmek için elinden gelen her şeyi yapar.

Tom robi wszystko co może żeby zaoszczędzić pieniądze.

Tom her gün yerel kahve dükkanında kahvaltı yapar.

Tom codziennie je śniadanie w lokalnej kawiarni.

Tom'un sana söylediği şeyi her zaman yapar mısın?

Zawsze robisz to, co Tom ci powie?

Ne tür bir canavar böyle bir şeyi yapar?

- Jaki potwór zrobiłby coś takiego?
- Jaki potwór mógł zrobić coś takiego?

Tom sık sık Mary'nin yaptığı aynı şeyi yapar.

Tom często robi to samo, co Mary.

O, gece geç saatlere kadar gitar çalma uygulaması yapar.

Ćwiczy grę na gitarze do późna w nocy.

Bay ve Bayan Jones her hafta hizmetçilerine ödeme yapar.

Jonesowie płacą służącym co tydzień.

- Bir zürafa nasıl ses yapar?
- Zürafa ne ses çıkarır?

Jaki dźwięk wydaje żyrafa?

Kendi can güvenliğini garantiye almak için bunları kasıtlı olarak yapar.

To zamierzone działanie, żeby zapewnić sobie bezpieczeństwo i przetrwanie.

Bir Hollandalı, Dünya Kupasını kazandıktan sonra ne yapar? Playstation'ı kapatır.

Co robi Holender po wygraniu mundialu? Wyłącza playstation.

- Tom eğitiminin tamamını gece yapar.
- Tom yalnızca geceleri ders çalışır.

Tom uczy się tylko w nocy.

Savaş, sen kazansan bile, seni daha yoksul ve daha güçsüz yapar.

Wojna sprawia, że jesteś biedniejszy i słabszy, nawet jeśli wygrasz.

Kendi ortamında avlanmayı ve üstün olmayı çok iyi biliyor. Ne isterse yapar kısacası.

Zna się na polowaniu i wie, jak dominować w swoim środowisku. Może robić, co tylko zechce.

- O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- Kahvaltısını sıklıkla orada eder.
- Kahvaltısını çoğu kez orada yapar.

On często je tutaj śniadanie.

Bu kadar çok av olması burayı ideal bir eğitim alanı yapar. Kendi başının çaresine bakmayı öğrenen bir jaguar için mesela.

Dzięki licznej zwierzynie to doskonały poligon doświadczalny dla młodego jaguara, który uczy się samodzielności.

- Ana dilini konuşanlar bazen hatalar yaparlar fakat genellikle ana dilini konuşmayanların yaptıkları hatalarla aynı türden değildir.
- Ana dilini konuşanlar bazen hata yapar fakat genellikle ana dilini konuşmayanların yaptıkları hatalarla aynı türden değil.

Rodzimi użytkownicy robią czasem błędy, ale są to innego rodzaju błędy niż użytkownicy nienatywni.