Translation of "Konuşmayı" in Japanese

0.016 sec.

Examples of using "Konuşmayı" in a sentence and their japanese translations:

Konuşmayı kesin.

- 喋るのをやめろ。
- おしゃべりをやめなさい。

- Kadınlar konuşmayı sever.
- Kadınlar konuşmayı severler.

女はしゃべることが好きだ。

O, konuşmayı kesmedi.

彼は話すのをやめなかった。

O konuşmayı kesti.

- 彼女は話をやめた。
- 彼女は話をするのをやめた。

Onlar konuşmayı kestiler.

- 彼らは話をやめた。
- 彼らは話すのをやめた。
- 彼らはおしゃべりを止めました。

Konuşmayı keser misin?

話をやめてくれませんか。

Aniden, konuşmayı durdurdular.

突然彼らは話すのをやめた。

İngilizce konuşmayı reddetti.

彼女は英語を話すのを嫌がった。

Kimse konuşmayı dinlemiyordu.

だれも話を聞いていなかった。

O, konuşmayı sürdürdü.

彼女はしゃべりつづけた。

Derhal konuşmayı kes.

- すぐにしゃべるのをやめなさい。
- 今すぐ話すのをやめなさい。

Konuşmayı bitirdin mi?

お話は終わりましたか。

Fransızca konuşmayı kes.

フランス語を話すのは止めなさい。

- İş hakkında konuşmayı bırak.
- İş hakkında konuşmayı kes.
- İş hakkında konuşmayı kesin.
- İşten bahsetmeyi bırak.

仕事の話はやめろ。

Profesör İngilizce konuşmayı öğretir.

教授は英会話を教えている。

İngilizce konuşmayı kolay buldum.

英語を話すのはやさしいとわかった。

Konuşmayı kaçırdığım için üzgünüm.

その講演を聞き逃して残念です。

Lütfen konuşmayı keser misin?

話をやめてくれませんか。

Herkesin önünde konuşmayı sevmez.

彼女は人前で話したがらない。

O, onlarla konuşmayı kesti.

彼らに話すのをやめた。

Bizimle Fransızca konuşmayı denedi.

彼は私たちに試みにフランス語で話しかけてきた。

Konuşmayı bitirmeden telefonu kapattı.

彼は、私が話を終える前に電話を切った。

Ailem hakkında konuşmayı durdurun.

俺の家族の話はやめろ。

Yarın onunla konuşmayı unutma.

明日彼と話をするのを忘れてはいけませんよ。

Konuşmayı bitirdiğinde sessizlik vardı.

彼が話し終わるとみんな黙っていた。

En çok konuşmayı seviyor.

彼女はおしゃべりが一番好きです。

Bunun hakkında konuşmayı durduralım.

この話はやめましょう。

Onun hakkında konuşmayı kes.

その話はやめろ。

Oyun hakkında konuşmayı bırak.

ゲームの話はやめて。

Neden polisle konuşmayı denemiyorsun?

警察に相談してみたら?

Konuşmayı bırak, tamam mı?

- しゃべるのもいい加減にしたら。
- お喋りはやめてもらえませんか?

Bizim bebek konuşmayı öğreniyor.

うちの赤ん坊は口をきくようになってきました。

Tom Fransızca konuşmayı reddediyor.

トムはフランス語を話すのを拒む。

- Hoca içeriye girince konuşmayı kesin.
- Öğretmen içeri girince konuşmayı kesin.

先生が入ってきたらおしゃべりをやめなさい。

Olumsuz olan öz-konuşmayı bırakın.

自分をネガティブに 考えるのをやめましょう

Kısa sürede İngilizce konuşmayı öğrendi.

まもなく、彼は英語の話し方を学びました。

Tom bütün gece konuşmayı sürdürdü.

トムは夜通ししゃべり続けた。

İngilizce konuşmayı nasıl öğrendiğimi düşünüyorsun?

どのようにして私が英会話を学んだと思いますか。

Sana İngilizce konuşmayı kim öğretiyor?

どなたがあなたがたに英会話を教えてくれるのですか。

Odaya girdiğim anda konuşmayı kestiler.

その部屋に入るやいなや彼らは話をやめた。

Yakında İngilizceyi iyi konuşmayı öğreneceksin.

そのうち英語が上手に話せるようになるでしょう。

Onlar sürekli olarak konuşmayı sürdürdüler.

彼らはその間ずっとしゃべり通しだった。

O kendisi hakkında konuşmayı severdi.

彼女は自分の話をするのが好きだった。

Beni görünce ansızın konuşmayı kestiler.

- 僕の姿を見ると、彼らは急に話をやめた。
- 私の姿を見ると、彼らは急に話をやめた。

O, konuşmayı bitirdiğinde, herkes sessizdi.

彼が話し終わるとみんな黙っていた。

Tom onun hakkında konuşmayı durduramadı.

トムはその話をやめることができなかった。

Tom kendisi hakkında konuşmayı sevmiyor.

トムは自分のこと話すのが苦手なんだと思う。

O kendisi hakkında konuşmayı sever.

彼女は自分のことを話すのが好きだ。

O, siyaset hakkında konuşmayı sever.

彼は政治談義が好きだ。

Tom müzik hakkında konuşmayı sever.

トムは音楽の話をするのが大好きだ。

Tom iş hakkında konuşmayı sevmiyor.

トムは仕事の話が好きじゃない。

Keşke Tom Fransızca konuşmayı öğrense.

トムがフランス語会話を習ってくれるといいんだけど。

Konuşmayı bırakın ve beni dinleyin.

- 私語をやめて話を聞け。
- おしゃべりをやめて僕の言うことを聞いてよ。

Tom konuşmayı sürdürmeyi zor buldu.

トムは会話を続けるのは難しいとわかった。

Tom topluluk önünde konuşmayı sevmiyor.

トムさんは公述するのは嫌いです。

Tom işi hakkında konuşmayı sevmiyor.

トムは彼の仕事について語ることが好きではない。

Konuşmayı bırakın ve müziği dinleyin.

さあさあ、話すのはやめて音楽を聴きなさい。

Tom, Mary hakkında konuşmayı bırakamadı.

トムはメアリーの話をやめることができなかった。

Video görüşmesindense sesli konuşmayı tercih edin.

ビデオ会議よりも 音声通話を使ってください

Seninle baş başa konuşmayı tercih ederim.

君と2人だけで話したいのだが。

O, çabalarını İngilizce konuşmayı öğrenmeye yöneltti.

- 彼女は英語を話せるようになろうと骨を折った。
- 彼女は英語が話せるようになろうと骨を折った。

O, bizi konuşmayı kesmemiz için uyardı.

彼はおしゃべりをやめるように私達に警告した。

Mary odaya girdiğinde Tom konuşmayı bıraktı.

メアリーが部屋に入ってきたとき、トムは話すのをやめた。

Mary odaya girdiğinde Tom konuşmayı kesti.

メアリーが部屋に入ってきたとき、トムは話すのをやめた。

Lütfen yiyecek hakkında konuşmayı keser misin?

食べ物の話はやめてくれませんか?

Konuşmayı böylesine gürültülü bir odada sürdüremeyiz.

こんな騒がしい部屋では話が続けられない。

Bu adamla konuşmayı yaklaşık beş dakikada bitirdim.

その男と5分くらい話しました

"Kimer dilini akıcı olarak konuşmayı öğrendim" dedim.

クメール語を流暢に 話せるまでになりました

Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.

人と初めて会う場合、会話を軽いものにしておきなさい。

Mary odaya girdiğinde Jack aniden konuşmayı kesti.

ジャックは、メアリーが部屋に入って来ると突然話すのを止めた。

Kadınlar kişisel ilişkileri sürdürmek için konuşmayı kullanırlar.

女性は人間関係を維持するためにお喋りを利用する。

Fransızca konuşmayı İngilizceden çok daha kolay buluyorum.

私には英語よりフランス語を話す方がずっと簡単だ。

Ne Fransızca ne de Almanca konuşmayı biliyorum.

私はフランス語もドイツ語も話せない。

Ken konuşmayı durdurdu ve yemek yemeğe başladı.

ケンは話すのをやめて食べ始めた。

Her zaman politika konuşmayı ısrar eden insanları sevmem.

私はいつも政治について話す事を強く求める人は好きでない。

Seninle ciddi bir şey hakkında konuşmayı zor buluyorum.

私はあなたにまじめなことについて話すのは難しいと思う。

Ne Tom ne de Mary Fransızca konuşmayı bilmez.

トムもメアリーもフランス語は話せない。

- Dolaylı konuşmayı kes.
- Bin dereden su getirme.
- Lafı dolandırma.

まわりくどいことをいうな。

O Japonca iyi konuşuyor ama ben Almanca konuşmayı bilmiyorum.

彼は上手に日本語を話しますが、私はドイツ語を話せません。

Eğer üniversiteye girebilirsem, iki yabancı dil konuşmayı öğrenmeyi umuyorum.

大学に入れたら外国語を二つ話せるようになりたいと考えている。

Yarın Tom'la telefonda konuşmayı ve ondan yardım istemeyi planlıyorum.

明日電話でトムに連絡して手伝ってくれるように頼むつもりだ。

Tom Mary'nin artık dinlemediğini fark eder etmez konuşmayı durdurdu.

メアリーがもう聞いていないのに気づくと、トムはすぐに話をやめた。

Tom İngilizce konuşmayı Fransızca konuşmaktan çok daha kolay buluyor.

トムにとってはフランス語より英語を話す方がはるかに簡単だ。

Tom eline geçecek ilk fırsatta Mary ile konuşmayı planladı.

できるだけ早くマリーと話すんだ、とトムは思いました。

Ona konuşmayı durdurmasını rica ettikten sonra o konuşmaya devam etti.

- 彼女は黙るようにと私が頼んだ後でもしゃべり続けた。
- 私がやめてと頼んだ後でも、彼女はしゃべり続けた。

- O, aniden konuşmayı kesti.
- Bir anda dut yemiş bülbüle döndü.

彼は突然話をやめた。

Ya konuşmayı kes ya da duymaya değer bir şey söyle.

黙っていなさい。さもなくば何か聞く価値のあることを言いなさい。

Sadece "evet" ve "hayır" diyen biriyle bir konuşmayı sürdürmek zor.

「はい」と「いいえ」しか言わない人と会話を続けるのは難しい。

İnternette yabancılarla tartışmaktan bıktıysanız, gerçek hayatta onlardan biriyle konuşmayı deneyin.

ネット上で赤の他人と口論するのに疲れたのなら、その人と現実で話してみなさい。

- O, kötü bir ruh hali içerisinde olması dolayısıyla seninle konuşmayı reddedebilir.
- O seninle konuşmayı reddedebilir çünkü o çok kötü bir ruh hali içinde.

彼女があなたに話しかけるのを拒否するのも当然だ。なぜなら彼女はとても機嫌が悪いからだ。

Biz şirket başkanı ile konuşmak istedik, ama o bizimle konuşmayı reddetti.

われわれは会社の社長に話をしたかったが、社長は話す事を断った。

Satış yapmayı, dışa dönük olmayı ve insanlarla konuşmayı içeren bir şey.

営業など 社交性が求められ 人と関わる仕事です

O bir konuşma yapıyordu ama garip bir ses duyunca aniden konuşmayı durdurdu.

彼は演説をしていたが、奇妙な物音を聞いて急に話をやめた。

- Amerika'ya gideceksen, İngilizce konuşmaları öğrenerek daha iyi edersin.
- Amerika'ya gideceksen, İngilizce konuşmayı öğrensen iyi olur.

アメリカへ行くつもりなら、英会話を勉強した方がよい。

- Fransızcayı bırak konuşmayı okuyamam bile.
- Konuşmak şöyle dursun, Fransızcayı okuyamam bile.
- Konuşmak şöyle dursun, Fransızca okuyamıyorum.

- 私はフランス語が読めない、まして話せないことは言うまでもない。
- フランス語は読めません。ましてや話すなんて。