Translation of "Konuşmaktan" in Japanese

0.009 sec.

Examples of using "Konuşmaktan" in a sentence and their japanese translations:

Biz konuşmaktan hoşlanıyoruz.

話を楽しんでいる。

Tom'la konuşmaktan korktum.

トムに話しかけるのが怖い。

Seninle konuşmaktan hoşlandım.

お話しできて楽しかったです。

Birbirimizle konuşmaktan hoşlandık.

私たちはお互いに楽しく語り合った。

Toplum içinde konuşmaktan korkma.

人前で話すのを恐れてはいけない。

Lütfen izinsiz konuşmaktan sakının.

- 無断でしゃべるのはやめてください。
- 許可なしにしゃべらないで下さい。

Herkesin önünde konuşmaktan hoşlanmam.

私は人前で話をするのが嫌いだ。

O, onunla konuşmaktan hoşlandı.

彼女は彼とのおしゃべりを楽しんだ。

Onunla konuşmaktan keyf aldım.

- 私は彼と話すのを楽しんだ。
- 私は彼との会話を楽しんだ。

Sizinle konuşmaktan keyf aldım.

私はあなたとお話ししてよかった。

Tom hakkında konuşmaktan hoşlanmıyorum.

トムのことは話したくない。

Tom hakkında konuşmaktan vazgeç.

トムの話はやめろ。

Seninle konuşmaktan zevk aldım.

あなたとお話しして楽しかった。

Ben onunla konuşmaktan bıktım.

彼女と話をするのはうんざりだ。

Öğrenciler açıkça konuşmaktan korkarlar.

生徒たちは恐がって素直に意見を述べられない。

Partide onunla konuşmaktan zevk aldım.

私は彼とパーティーでおしゃべりをして楽しんだ。

Kız arkadaşımla konuşmaktan zevk aldım.

私はガールフレンドと話すことを楽しんだ。

Tom onun hakkında konuşmaktan hoşlanmaz.

- トムはそれについて話すのがやなんだよ。
- トムはね、それについて話すのが嫌なんだよ。

Tom siyaset hakkında konuşmaktan hoşlanmaz.

トムは政治に関する話は好まない。

Tom o konuda konuşmaktan hoşlanmaz.

- トムはそれについて話すのがやなんだよ。
- トムはね、それについて話すのが嫌なんだよ。

Onların niçin konuşmaktan vazgeçtiklerini biliyor musun?

彼らがなぜ話すのをやめたのか知っていますか。

O, arkadaşları ile konuşmaktan zevk aldı.

友人と話すのが楽しかった。

Onun sert görünümü onu konuşmaktan vazgeçirdi.

- 彼女は怖い顔をして彼を黙らせた。
- 彼女の厳しい表情に、彼は話すのをやめた。

O topluluk önünde konuşmaktan nefret eder.

彼女は人前で話をするのを嫌う。

Sessiz kalmak amaçsız konuşmaktan daha iyidir.

目的も無しに喋るよりは、黙っている方がマシだ。

Tom senin hakkında konuşmaktan kendini alamıyor.

トムはあなたの話をやめれない。

Robert, kız arkadaşı ile konuşmaktan keyif aldı.

ロバートはガールフレンドと話すことを楽しんだ。

Öğretmen mezunlardan bazıları ile konuşmaktan zevk aldı.

その先生は何人かの卒業生と話をして楽しかった。

Ben odaya girer girmez onlar konuşmaktan vazgeçtiler.

私が部屋に入ったとたん、彼らは話を止めた。

Senin beyzbol hakkında konuşmaktan keyif aldığını düşündüm.

あなたは野球の話題を楽しんでいるのだと思っていました。

Bu akşam seninle konuşmaktan büyük zevk aldım.

今夜はあなたとのお話を存分に楽しみました。

Eğer çok fazla düzeltilirse o konuşmaktan vazgeçecek.

あまりに訂正されると、話すのをやめてしまうのである。

Öğretmenle konuşmaktan çekinme, eğer anlamazsan biraz girişken ol!

遠慮せずに先生に話してね。理解できなければ発案して。

Tom İngilizce konuşmayı Fransızca konuşmaktan çok daha kolay buluyor.

トムにとってはフランス語より英語を話す方がはるかに簡単だ。

Benim için, onunla konuşmaktan daha eğlenceli bir şey yok.

私にとって彼と語り合うほど楽しいことはない。

Genel olarak konuşursak, biz Japonlar yabancı dilleri konuşmaktan çok çekiniyoruz.

概してわれわれ日本人は外国語を話すのに少し臆病すぎる。

Benim için onunla konuşmaktan daha eğlenceli yapacak bir şey yok.

私にとって彼と語り合うほど楽しいことはない。