Translation of "Hale" in Japanese

0.006 sec.

Examples of using "Hale" in a sentence and their japanese translations:

Şarkıcı popüler hale gelecek.

- その歌手は売れっ子になるだろう。
- あの歌手は人気が出るよ。

Soruyu yazılı hale getirin.

質問は書面にして下さい。

Evrensel olarak tanınır hale geldi.

世界中で認識されるようになったのです

Lojistik olarak imkansız hale geldiğinde

情動反応を計測する装置ですがー

Volkan tekrar aktif hale geldi.

火山が再び活動を始めた。

Alkali asitleri nötr hale getirir.

アルカリは酸を中和する。

Hayatı yaşamaya değer hale getir.

- あなたのお陰で私は生き甲斐を感じます。
- 君が僕の人生を生きるに値させる。

Insan ve koşullardan bağımsız hale getirmektir.

止めることです

Mary Charles'a çok düşkün hale geldi.

メアリーはチャールズがとても好きになった。

O meseleleri daha karmaşık hale getirecek.

- それは問題をより複雑にするでしょう。
- 余計問題が複雑になるだけだ。

Dünya kültürleri oldukça benzer hale gelmektedir.

現代の世界の文化はいくぶん似通ってきている。

Okyanus daha fazla asidik hale gelmektedir.

海は酸性になっていっている。

Tom imkansızı mümkün hale getirmeye çalışıyor.

トムは不可能を可能にしようとしている。

Kürküme bakmazsam, çok dağınık hale gelir.

毛繕いしないと、ボサボサになっちゃうんだ。

öncelikle galaksimizin bu hale nasıl geldiğini anlamalıyız.

まずは私たちの住む銀河系の生い立ちを 知る必要があります

Fırtına geminin limandan ayrılmasını imkansız hale getirdi.

- その船は嵐のため出航できないだろう。
- その船は嵐のため出港できないだろう。
- その船は嵐のために、出港出来ないだろう。

Neredeyse her şey daha iyi hale geldi.

ほとんど全部がよくなった。

Modern teknoloji hayatımızı daha konforlu hale getirdi.

- 現代の科学技術のおかげで、私たちの生活は快適になった。
- 現在の科学技術のおかげで私たちの生活は快適になった。
- 現代科学技術は私たちの生活をより快適にしてくれている。

AB'nin birliği giderek daha sarsıntılı hale gelmektedir.

EUの統合性はじょじょに怪しくなってきた。

Daha fazla yüzemeyecek hale gelene kadar yüzdü.

彼はそれ以上泳げなくなるまで泳いだ。

Onun sağlığı giderek daha iyi hale gelmektedir.

彼女の健康は着実によくなってきている。

Modern bilim birçok olanaksızlıkları olanaklı hale dönüştürmüştür.

現代科学は多くの不可能を可能に変えた。

Cerrahi yöntemle alınamaz veya tedavi edilemez hale gelmesidir.

治療も出来ずに 亡くなるのです

Yeni patron şirketi daha iyi bir hale getirdi.

新社長は、会社の体質を堅固なものに作り上げた。

Burs onun eğitimine devam etmesini mümkün hale getirdi.

奨学金がもらえたおかげで彼は学業を続けることが出来た。

Modern finans giderek karmaşık ve sofistike hale geliyor.

現代の金融は一段と複雑かつ高度になってきている。

Yorum eklemek kodu okumayı daha kolay hale getirir.

コメントを付けるとコードが読みやすくなります。

Yorum eklemek şifreyi okumayı daha kolay hale getirir.

コメントを付けるとコードが読みやすくなります。

İlk olarak, beyninizi gerçekten hazır hale getirmeyi öğrenmeden önce

まず 脳を学習に備えるためには

Gece gündüz. Tatillerde. Fabrikayı işe yarar hale getirmek için

昼も夜も休日も働き

Para kaybı onun yurt dışına gitmesini imkansız hale getirdi.

金をなくしたために彼は外国に行けなくなった。

Elbise çok pahalı. Pazarlığı biraz cazip hale getiremez misin?

そのドレスは高すぎる、もう少し色をつけられないか。

Eski kıyafetlerini daha modaya uygun hale getirmek için değiştirdi.

彼女は自分の古い衣服をもっと流行に見えるように作りかえた。

Telefonun icadı, uzak mesafelerdeki insanlarla haberleşmeyi mümkün hale getirdi.

電話の発明が遠くの人と伝達し合うのを可能にした。

Bu tür bir hesap izlenebilirlik giderek daha acil hale gelecektir.

こういった社会的責任が 益々重要になると思います

Büyümek ve karmaşık hale gelmek için yaşam oksijene ihtiyaç duyar.

生物が大きく複雑になるには 酸素が必要なのです

Ve ikisi arasındaki ilişki daha çok tek yönlü hale geldi.

二者の関係は 一方通行になりました

Tüm dünyadaki kurumlar Çin'i bu yasağı kalıcı hale getirmeye zorluyor.

世界中の団体が 恒久的な禁止を求めている

Bir bilgisayarın nasıl kullanılacağını bilmemiz bizim için önemli hale geliyor.

私達がコンピューターの使い方を知る事は重要になってきている。

Onu uygun hale getirmek için tablonun yüksekliğini değiştirmek zorunda kalacaksın.

合うようにテーブルの高さを修正しなければならない。

Okyanus çok CO2 emdiği zaman, su daha asidik hale gelir.

多量の二酸化炭素を吸収すると海はより酸性になる。

Organların satışı yasal hale getirilirse potansiyel sağlık sorunları ortaya çıkabilir.

もし臓器の販売を合法化したら、潜在的な健康問題が生じるかも知れません。

Zaman geçtikçe oyunu daha güvenli hale getirmek için kurallar eklendi.

時が経つのにつれて、フットボールの試合をより安全な競技にするために規則が付け加えられていったのです。

Araç, bisiklet veya otobüs olsun tüm ulaşımı elektrikli hale getirme gibi

全ての交通機関を電気化するという 大胆な旅路へ一歩を踏み出しました

Uzay aracının ağır, çok parçalı ambarının tasarımı kaçmayı imkansız hale getirdi.

宇宙船の重いマルチピースハッチの設計は、脱出を不可能にしました。

Hükümet ülkemizi temiz ve yeşil hale getirmek için çaba sarf etmiştir.

政府は私たちの国を清潔で緑の多い国にするために努力をしてきました。

Fakat medeniyetler daha karmaşık hale gelirken, daha iyi iletişim metotları gerekliydi.

しかし文明が一層複雑になってくると、よりよい伝達方法が必要になってきた。

Fakat şimdi William Pitt Napolyon'un fetihlerinin Fransa'yı daha güçlü hale getirdiğinden korktu

しかし今 ナポレオンがフランス一強の状況を 作ったことがピットの懸念を生んだ

Tayland'da ülkenin bazı kısımları pirinç yetiştirmek için şimdiden aşırı kuru hale geldi.

タイではすでに乾燥しすぎて米作ができなくなった地方もある。

Matematik aşk gibidir - basit bir fikir fakat o içinden çıkılmaz hale getirilebilir.

数学は恋のようだ。単純だけど複雑にもなりうる。

Başlattı , yavaş yavaş düşmanın sol kanadını sürerek… Avusturya'nın geri çekilmesini kaçınılmaz hale getirmeye yardımcı oldu.

開始 し、敵の左翼を徐々に運転しました…オーストリアの後退を避けられないようにするのを助けました。 ダヴーと彼の軍団は

Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.

とうとう、病気のために、彼は歩くことができなくなり、動き回るのに電動の車椅子を用いなければならなくなった。

- Sonunda gerçek bizim tarafımızdan öğrenildi.
- Sonunda gerçeği öğrendik.
- Sonunda gerçek bizim tarafımızdan bilinir hale geldi.

やっと真相がわかった。

Erişmek için yerel internet kısıtlamalarını aşmanıza olanak tanır ve ek şifreleme, genel Wifi'ı endişesiz hale getirir.

サイト にアクセスでき ます。追加の暗号化により、パブリックWifiは安心です。

Tom Mary'yi seviyor fakat Mary John'u seviyor. İşleri daha ilginç hale getiren, John Alice'i seviyor fakat Alice Tom'u seviyor.

トムはメアリーが好きだが、メアリーはジョンが好きだ。さらに面白いことに、ジョンはアリスが好きだが、アリスはトムが好きなのだ。